Seçimle gelinen görevlerin en zoru, en meşakkatlisi belediye başkanlığıdır. Eskilerde belediye başkanlarına Şehr-ül emin derlermiş. Yani kendisinden emin olunan, güven duyulan kişi manasında… Ne üzücüdür ki sayın başbakanımız Türkiye genelinde nüfusu 2 binin altında olan 900 e yakın belediyenin rant kavgaları içinde olduğunu beyanla dolaylı olarak bu tür belediyelere artık güven duymadığını ima ederek kapılarına kilit vurulacağını söyledi.
Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre Taşova’da 10 kasaba belediyesinin nüfusu 2 binin altında çıktığından buna göre ilçemizde kasaba belediyeleri kalmayacaktır.
İktidarın, borç batağı içinde, plansız programsız, bünyelerinde mimar mühendisi yok gibi gerekçeler ileri sürerek belediyecilik denen bir medeniyet projesini ortadan kaldırma girişimi eski maarif nazırının “şu okullar olmasa eğitimi ne güzel idare edere ederdim” gerekçesini çağrıştırıyor.
Belediyelerin borçlu olması, rant kavgası içinde olması plansız programsız olması onu ortadan kaldırmaya bir gerekçe olamaz. Ama daha iyi bir belediyecilik nasıl yapılabilire bir cevap olabilir.
İşte size bu meşakkatli görevi zor şartlar altında başarıyla yürüten Çaydibi kasabamızın Şehr-ül Emin’i Salih Aşçı’nın kasabasına hizmet getirme konusunda 9uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i köy heyetiyle ziyaretlerinde yaşananlar;
BU MEKTUP BOŞA GİTMEZ 5 EYLÜL 1997…
Yine, yoğun bir gün yaşanıyordu. Çankaya Köşkü’nde. Kabul salonuna heyetlerin biri girerken, biri çıkıyordu. Amasya İli’ne bağlı, Taşova ilçesi’nin Çaydibi Beldesin’den de bir heyet gelmiş ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in huzuruna alınmıştı.
Belediye Başkanı Salih Aşçı, kasaba halkının sevgi ve selamlarını getirdiğini belirttikten sonra “Sayın Cumhurbaşkanım, vaktinizin çok kısıtlı olduğunu biliyorum, heyetlerin birbiri üstüne geldiğini gördüm. Fazla vaktinizi almak istemiyorum, ama uzun mesafeyi katederek geldik.”dedi. Görüşme şöyle sürdü:
– Sen rahat rahat söyle
– Bu fırsat bizlere her zaman düşmüyor.
– Zamanı düşünmek senin işin değil. Sen rahat rahat söyle.
– Değerli büyüğümüz, aziz Cumhurbaşkanım, destanlara ve tarihe geçen hizmetlerinizi saymakla bitiremeyiz. Eminim ki,Türk Medeniyet Tarihi sizi,çağları ve dağları delen su hizmetlerinizle anacaktır.Ancak Taşova’mızın şirin beldesi olan Çaydibi, silinmez mühürünüz olan su medeniyetinden maalesef nasibini alamamıştır.Daha yüksek hizmetlere ve makamlara yükselmemiş olsaydınız kaderimiz başka olurdu, ancak bu kutsal hizmetiniz bize daha da lazım.Fermanlardan etkili cümleniz, derdimizin çaresi ve şifası olacaktır.Çaydibi Kasabası’nın beş tane sorunu vardır, Sayın Cumhurbaşkanım;birinci sorun gölet,ikinci sorun gölet,üçüncü sorun gölet,dördüncü sorun gölet,beşinci sorun Çaydibi Kasabası’nın suyudur.
Cumhurbaşkanı gölet için civar köylerle aralarında bir arazi ihtilafı olmadığını sordu. Böyle bir ihtilaf yoksa gelecek senenin programına konulması için ilgililerden ricada bulunacağını söyledi.
Belediye başkanının meseleyi ortaya koyuş tarzını beğenen Cumhurbaşkanı, “Bu kadar güzel mektup boşa gitmez” dedi.
Başkan hediye olarak getirdikleri bamyayı verirken bile, susuzluklarına gönderme yapmayı ihmal etmedi:
– Kasabamızın susuz da olsa…kıraç da olsa… yetiştirdiği bamyasını takdim etmek istiyorum.
İşte kapatılmak istenen bir kasaba belde başkanının hizmet aşkını anlatan tarihi bir anı…
Ez cümle az nüfuslu yerlerin hizmet yapamadıkları gerekçesiyle sadece tabela belediyeciliği olarak değerlendirilip kapatılmak istenmesi genellemesini yanlış buluyoruz. Diğer belediyeleri görmedim onlara haksızlık etmek istemem ama Tanoba’ ya giderken içinden geçtiğim Esençay kasabasında yapılan yol ve çevre düzenlemesi bir belediye başkanının hizmet etme aşkını gösteriyordu.İlhan Arduç başkan gibi yöresine yaşanabilir güzellikte düzenlemeler yapıp, halkının geçimini düşünen projelere imza atan sinerjisini halka hizmette bulan nice hizmet aşığı Şehr-ül Eminler vardır.
Belde belediyelerinin nüfus bahanesinin dışında kapatılması için çok gerekçeler gösterilebilir. Ancak bizi yönetenler çare müesseseleridir çarede kapatmak değil bu belediyeleri yaşatmaktır…