Amasya İtimat

ALTMIŞLI YILLARDA TAŞOVA ORTAOKULU…

0
2053

Naci Konyar
Ülkemizde 20 milyona yakın öğrenci nüfusu bulunmaktadır ve bu sayı, bazı ülkelerin genel nüfusundan fazladır. Uzun yıllardır çözemediğimiz sorunların başında da eğitimimiz gelir. Eğitime erişim sorunun boyutları, eğitimin muhtevası ve fırsat eşitliği yıllardır tartışılıyor. Yaratıcılıktan uzak ezberci eğitim, dil öğrenme, matematik becerisinin sınırlı kalması bu tartışılan eğitim sorunlarımızın önde gelenleri.
Eğitimde fırsat eşitliği ise başlı başına bir sorundur. Hayat pahalılığı, geçim derdi eğitimde fırsat eşitliğinin karşısındaki en büyük engellerden biridir. Son 2-3 yıldır öğrencilerimizin beslenemediklerine dair raporlar yayınlanıyor. Bir öğün okul yemeği talebi dile getiriliyor. Yine son dönemde yapılan araştırmalarda okulu terk eden öğrencilerin terk sebebinin geçim sıkıntısı olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor.
Ülkenin en büyük sorunlarından biri olan eğitimde 3 temel alanda eşitsizlik olduğu gerçeği var; Doğu ve Batı şehirleri arasında, kır ile kent arasında ve devlet okulları ile özel okullar arasında.
Türkiye’de özellikle kırsal alanlardaki okullar kent merkezli okullara kıyasla daha az kaynakla donatılmıştır. Bu kırsal alanda yaşayan öğrencilerin eğitimde geri kalmasına yol açmaktadır. Yine okul binalarının fiziki durumu, öğretmen sayısı, ders araçları gibi konularda ciddi farklılıklar söz konusudur. Okulun boyanması, araç gereçler, spor malzemeleri, müzik aletleri kırsal kesim okullarının yitiğidir. Düşük gelirli ailelerin çocukları özel ders, özel okullara gitme gibi imkanlardan yararlanamamaktadır. Türkiye’de özel okullar ile devlet okulları arasında ciddi bir kalite farkı vardır. Yine kırsal bölgelerdeki kız çocuklarının eğitime erişimi, erkek çocuklara göre daha düşüktür.
Eğitim denilince, genelde örnek olarak hep Finlandiya gösterilir. Buradaki sistemin en önemli özelliklerinden önde geleni öğretmenlerin çok iyi eğitimli ve donanımlı olmasıymış. Öğretmen olabilmek için en az yüksek lisans derecesi gerekiyormuş bu ülkede ve bu ülkenin okulları arasında bölgesel farklılıklar yok denilecek kadar azmış. Öğrencilerin büyük bölümü özel okullara değil devlet okullarına gidiyormuş. Verilen eğitimin en önemli özelliği öğrencilerin ilgi alanlarına göre eğitimi şekillendirip öğrencilerin bağımsız düşünme ve problem çözme başarılarına sahip olmaları sağlanıyormuş. Öğrencilerin gelişimi sınavlarla değil, sürekli değerlendirmelerle izleniyormuş. Öğrenciler çok az sayıda sınava giriyormuş. Okullar kendi müfredatlarını oluşturabiliyorlarmış ve en fazla tatili de Finlandiya’da ki öğrenciler yapıyormuş. Boş zamanlarını kendi seçtikleri aktiviteler ile geçirme olanağına sahip bir öğrenci refahı sağlanmış Finlandiya’da.
Güzel günlermiş o günler. Kimse özel ve ayrıcalıklı değilmiş. En güzel eğitim o dönemlerde devlet okullarında yapılırdı. Özel okullar yoktu. Bizim zamanımızda dershane yoktu. Öğretmenler özel ders vermezlerdi. Sonra, kirlendik. Yenik düştü her şey zamana. Yeni Türkü’nün şarkı sözleri gibi…
“Yenik düşüyor her şey zamana
Biz büyüdük ve kirlendi dünya…”
Evet kirlendik. Her şeyi özelleştirdik. Eğitimde öğrenci müşteri oldu. Okul işletme oldu. Her şey parayla alınır-satılır bir metaya dönüştü. Devlet okullarında geçinecek kadar maaş alamayan en iyi öğretmenler, yüksek ücretlerle dershanelere geçtiler.
Ve şimdi işçi de memur da insanca yaşam olanaklarından feragat edip yemek içmekten kesip çocuğuna özel ders aldırıyor. Durumu iyiyse özel okula gönderiyor.
Keşke eskisi gibi valinin, kaymakamın, esnafın, memurun, aynı mahallenin akran çocukları her yönden eşit olmasa bile eskiden olduğu gibi aynı okula gidip aynı sıralarda eşit şartlarda okuyabilseler ve de keşke o çocukluğumuzdaki gibi zengine de yoksula da ayrıcalıksız eğitim de fırsat eşitliği verilse çocuklarımız yeteneklerine göre yönlendirilse…
Yine eskisi gibi;
Perihan Kıymet, Ünal Şenel, Ertan Aykan, İsmail Akdağ, Ahmet Torun, Naciye Özkan, Mehmet Davet, Atiye Öztürk, İsmet Çağlar, Abdurrahman Gültekin, Necdet Canik, Şükrü Keskin, Kamil Keleş, Zeynel Demir, İsmail Eryurt, Celal Duran, Mehmet Akgün, Nedim Civelekoğlu, Saffet Öztürk, Güler Akkan gibi arkadaşlarımızla aynı okula gidebilsek…

Ortaokul yıllarındaki bu arkadaşlarımızdan Rahmeti rahmana kavuşanlara Cenab-ı Allah’tan rahmet, kalanlara sağlıklı uzun ömürler diliyoruz.

Yorum Ekle