Amasya İtimat

ALLAHU EKBER: ALLAH TEK BÜYÜKTÜR -1-

Hiçbir tasavvur Allah’ı olduğu gibi algılayamaz, hiçbir akıl Allah’ı mutlak ve mükemmelliğiyle kavrayamaz ve hiçbir lisan Allah’ı gereği gibi anlatamaz. Vahyin inşa ettiği hayatın merkezinde Allah vardır. Her şeyin bir kalbi vardır. Allah ismi esma’ül hüsna’nın kalbidir. Diğer tüm isimler ve sıfatlar Allah ismine dönüktür. Kur’an-a göre Fatiha ne ise  esma’ül  hüsna’ya göre de Allah odur. Allah ismi, esma ve sıfatların tamamının kendisine döndüğü mutlak gaybdır. Allah ismi 99 rakamıyla temsil edilen sınırsız tecelli tesbihinin  imamesidir. Varlık bu tesbihi kendi lisanıyla okur. Yunus Emre bunu şöyle dillendirir:

“Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevla’m seni

Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevla’m seni”

Allah ismi diğer esmadan farklı olarak has isimdir. Ne mecazen ne de hakikaten diğer varlıklar için kullanılamaz. Diğerleri kullanılabilir. Mesela merhametli kişiye rahim, bilgili kişiye alim denebilir. Fakat yalnızca Allah, Allah’tır. Zaten la ilahe illallah’ ın manası da budur. Allah isminin kökeni el-ilahdır. Allah, lillah, lehu, hu hepsi aynıdır. İhlas suresi de zaten bunu anlatır.

Dirilten -öldüren, ağlatan-güldüren,  genişleten-daraltan hep ve her şey odur. Böylece mahlukat çift kutuplu yaratılmış olup celal ve cemal sıfatları bunu temsil eder. ALLAH en büyük  değil ,hep büyük ve tek büyüktür. Allah’u Ekber’in doğru anlamı budur. Cahiliye dönemi Arapları Allah ismini biliyorlardı. Çünkü o bölgede Hz. İbrahim’in dininin bakıyesi bozulmuş olsa da mevcuttu. Arap ailelerden bazıları çocuklarına Allah’ın kulu anlamına gelen Abdullah adını veriyorlardı. Bildiğimiz gibi peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib, oğullarından birinin adını Abdullah koymuştu. Yine Kuhafe isimli zat, Resulullah’ın en yakın arkadaşı ve Hulafa-yı Raşidin’in birincisi olacak oğluna Abdullah adını vermişti. Arap müşriklerinin problemi Allah’ı inkar değil, Allah’a ortak koşma problemiydi. Müşrik Arapların büyük bölümü Allah’a inanıyorlardı. Aynı zamanda Allah’ı en üste koyarak putlara da tapıyorlardı. Zümer suresinin 3. ayetine göre müşrik Arapların putlara tapma gerekçeleri “Biz bunlara sadece bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz” diyorlardı. Yani onlara göre Lat, menat, uzza, hübel gibi putlar küçük tanrılar, Allah ise en büyük tanrıydı. Mekke döneminde inen ayetlerin ısrarla vurgulamaya çalıştığı mesele Allah’ın varlığı meselesi değil, Allah’ın birliği yani tevhit meselesidir. Tevhit, İslam’ın olmazsa olmaz birinci maddesidir. Müslüman olmak isteyen bir kimse La ilahe illallah diye bildiğimiz kelimeyi tevhidi söyleyerek , Allah’tan başka tüm ilahları reddederek ve Allah’ı birleyerek İslam’a dahil olabilir. Bu gün etrafımıza baktığımızda cahiliye Arapları gibi ağaçtan ve taştan yapılmış putlara tapan insanlar görmeyebiliriz ama başka başka şeylere tapan modern cahiliye insanlarına tanıklık edebiliriz. Bazıları açıktan söylemese bile; Allah’ı büyük ama Amerika’yı daha büyük zannediyorlar. Geleceğimiz ve kaderimizle ilgili son sözü söyleyecek olanın Allah olduğunu unutuyorlar. İşte bu sebeple hayatımıza baktığımız zaman pek çoğumuz imanının faydasını ve rahatlığını göremiyor. Bediüzzaman’a göre “iman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül ise saadeti dareyni(iki cihan saadeti) iktiza eder” ama imanımızda bir türlü tevhidi yakalayamıyoruz. İmanda tevhit olmayınca da tam manasıyla teslim(İslam)olamıyoruz. Teslim olmayınca tevekküle ulaşamıyoruz. Tevekkül olmayınca da iki cihan saadeti maalasef gelmiyor. Genel olarak iki arada bir derede debelenip duruyoruz. Bunun sağlamasını yapmak isteyen bir akşam rastgele bir televizyonun haberini açsın ve izlesin. Neredeyse haberlerin çoğu olumsuz ve iç karartıcı durumda. Sanırım kimse aksini iddia edemez. Çünkü herkes şikayetçi durumda.

HASAN APAYDIN-İLAHİYATÇI                                                                                                        ULUKÖY-2021

Yorum Ekle