HASAN APAYDIN-İLAHİYATÇI
AHLAK, AHLAK, AHLAK
Bazı konular vardır ki her gün yazılsa yeridir. Çünkü hava kadar su kadar ona ihtiyacımız var. Ahlak o konuların başında geliyor. Millet olarak bizim ahlak problemimiz var. İnsanlık tarihine baktığımız zaman her devirde kötülükler olmuş ama bu zamanki kadar çok ve açıktan olmamıştır. Kur’an-ı Kerimde geçmiş milletlerin yaptıkları hatalar ve onlara verilen cezalardan bahsedilir. Bazıları neden bize de her şeyi yaptığımız halde bir ceza gelmiyor diye soruyor. Ben de şöyle cevap veriyorum: içinde bulunduğumuz durumdan daha kötü cezamı olur daha ne bekliyorsun diyorum.
Büyük ölçüde din, ahlakı doğurur ama; millet olarak bizim Müslümanlığımız tahkiki değil de miras yoluyla atadan kalma taklidi Müslümanlık olup içselleştiremediğimiz için bizde ahlaki olgunluğu sağlamıyor. Onun için hem ibadetini yapıp hem de her türlü ahlaksızlığı yapanlar toplumun gözüne batıyor ve kötü örnek oluyor. Başkalarına ahlak dersi verenlerimizin, haktan, hukuktan , liyakatten, adaletten, kul hakkından bahsedenlerimizin pek çoğu kendini ve yakınını ilgilendiren bir olay olunca bunların hepsini unutup kendi şahsi menfaatini ön plana çıkarıyor ve ona da bir kılıf buluyor. Ahlak yok olunca adalet diye bir şey kalmıyor ve zulüm başlıyor. Lafa gelince hepimiz içinde bulunduğumuz ortamdan şikayet ediyor ve hep başkalarından olumlu adımlar bekliyoruz. Herkes kendini masum sayıyor ve kötü gidişatın müsebbibi olarak başkalarını görüyor. Eğer içinde bulunduğumuz kötü durumdan şikâyetçi isek öncelikle iğneyi kendimize batırıp düzelmesi için önce kendimizden başlamamız gerekmektedir. Bildiğimiz gibi herkes kendi evinin önünü temizlerse şehir tertemiz olur. Bunun gibi herkes kendi nefsini temizlerse toplum tertemiz olur. Toplumun içinde bulunduğu kötü gidişatı hepimiz çeşitli olumsuz olaylar yaşayarak ve yaşatarak teşhis edebiliyoruz ama tedaviye gelince hepimiz sınıfta kalıyoruz. Şunu unutmayalım ki bu mesele beka meselesidir. Ya hep beraber batacağız ya da hep beraber elbirliği ile düzelip huzura ereceğiz. Başına herhangi bir olumsuz olay gelmeyenler başkalarının başına gelen kötü olayları televizyondan film izler gibi izliyor ve nasıl olsa ben iyiyim diyerek çok da umursamıyorlar. Ama başına kötü olay gelenler feryat ediyorlar. Şunu unutmayalım ki sırada biz olabiliriz. Şöyle bir söz okumuştum ‘’fakirler açsa zenginler güvende değildir’’. Aynen bunun gibi toplumda birileri mazlum ve mağdur durumda ise hiç kimse emniyette değildir. Aslında toplumda iyiler çok, kötüler azınlıkta ama kötülerin sesi çok çıkıyor. Ayrıca iyilerin pek çoğu pasif iyi durumda. Şunu bilelim ki din pasif iyi değil aktif iyi istiyor. Yalnız bunun bir bedeli var. Çünkü üstadın deyimiyle cennet ucuz değil,cehennem de lüzumsuz değil. Toplumun çoğunluğunu oluşturan pasif iyiler bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın modunda. Yalnız zamanı gelince yılan ona da dokunacak onun farkında değil.
İçinde bulunduğumuz kötü durumdan kurtulmak için toplum olarak bizlere görevler düştüğü gibi yöneticilere de önemli görevler düşüyor. Hepimiz Hz Ömer’in o meşhur sözünü biliyoruz ama hatırlatayım. O büyük insan ‘’ diclenin kenarında kapsa bir kurt kuzuyu ,adli ilahi Ömer’den sorar onu ‘’demişti. Her kademedeki yöneticiler, hepiniz yetkiniz oranında bu toplumdan sorumlusunuz. O makamlar size baki değil. Bir gün oradan ayrılırsınız ama görevinizi layıkıyla yapmazsanız toplumun günahı boynunuza takılı halde mahşer yerine gelirsiniz. Siz bilirsiniz.