Mevcut bakanlıklarımızın iki tanesinin ismi “mili” olarak başlıyor. Birisi Milli Savunma, diğeri Milli Eğitim Bakanlığı… 61. hükümet döneminde atanan Sayın Ömer Dinçer, Milli Eğitim Bakanı olunca tartışmalar aldı başını gitti. Daha bakan olur olmaz ilk demeci; “Öğretmenler 3 ay tatil yapıyor” oldu. Tabi öğretmenler 1 Temmuz- 1 Eylül arasında toplam iki ay tatil yaparken, sayın milletvekilleri 1 Temmuz- 1 Ekim toplam üç ay tatil yapıyor. Demek ki sayın bakan ,öğretmenler ve milletvekillerinin çalışma sürelerini karıştırdı. Öğretmenlerin evde yaptığı hazırlık çalışmalarını, nöbetlerini unuttu ve 4+4+4 eğitim sistemini çıkarttı. Aslında eğitimciler 1+5+3+4 kesintili eğitimin daha yararlı olacağını savunarak karşı çıktılar. Aslında 8 yılık eğitimi kesintili yapsalardı, imam hatip lisesinin önüne 3 yıllık ortaokul konulsaydı, okullarda hiçbir karmaşa yaşanmayacaktı. Sonuçta karmaşa yaşandı ve bir gecede 42 bin öğretmen alan değiştirdi. Bazı illerde alan değişikliği açılmadığı için sıkıntılar oluştu. 42.000 öğretmenin 18.300 sınıf öğretmeni mağdur edildi. Bir kısmı yeniden alan değişikliği açılmasını bekliyor ve yeniden sınıf öğretmeni olmak istiyorlar. Şu anda da okullarda 7.000’den fazla sınıf öğretmeni açığı oluştu. Bu açığı ücretli öğretmenlerle gidermeye çalışıyorlar. Her dönem milli eğitimde değişikler oluyor, bunu da lütuf olarak sunuyorlar. Olan öğrencilere, öğretmenlere ve velilere oluyor. Bir zamanlar kredili sisteme geçildi. Uzun yıllar devam etti, öğrenciler okuldan uzaklaştı. Bu aşamadan sonra “biz yanlış yaptık” diyerek icraatlarından geri döndüler. OKS – SBS gibi sınavların etrafında dönüp durdular. Şimdi sayın bakan “2013’te son SBS sınavı olacak” diyor. Başka sınav olmayacakmış. Puanla öğrenci alan okullara yerleştirme nasıl olacak? Diploma notu yeterli olur mu? Olursa objektif olur mu? Orası muamma! Bunun yanı sıra sınıf geçme sistemi çok kolaylaştı. Üç – dört zayıfla bir üst sınıfa ortalamayla geçiliyor. Liseler zorunlu oldu. Okumaması gereken öğrenciler örgün eğitimin içinde tutuluyor. Belki bu öğrenciler orta öğretimden sonra üretime katılabilir. Bu öğrenciler okullarda sıkıntı oluşturuyor. Herkes okuyacak diye bir kural da yok. Yetkililer “niye başarı gelmiyor ?” diyor. Hiç kimseden gücünden fazla güç beklenmemeli. Ülkedeki bütün olumsuzluklar ve yetişmeyen insanlar öğretmenlerin eseriyse; yetişen insanlar ülkesi için gecesini gündüzüne katan insanlar da öğretmenlerin eseridir. Eğitimin bir parçası olan dershanelerin son zamanlarda tartılıyor olması, aslında Anadolu insanı için bir kayıptır. Dershanelerin kapatılması en çok kırsal kesimi ve ekonomisi düşük toplumları etkileyecektir. Cemaatleri, ekonomisi iyi il ve ilçede oturan aileleri etkilemesi söz konusu değildir. Cemaatler ya etüt merkezleri açar ya da evlerde öğrencilere birebir eğitim verirler. Ekonomisi iyi aileler, il ve ilçede oturanlar özel öğretmen tutar ve dersleri çocuklarına evlerinde verdirirler. Belde ve köyde oturanlar evlerinde ders vermeye öğretmen bile bulamazlar. Dershane gerçeğini kabul etmek gerekir. Bu çocuklar eksiklerini dershanede kapatıyorlar. Kırsal kesim çocukları yarışmadan tamamen koparlar. Onun içindir ki dershaneler kapatılmamalı. Kısaca eğitimi kim nasıl bozduysa, gelsinler bozdukları yerden düzeltmeye başlasınlar. Bakanlığımızın yaptığı değişiklerden birisi de kılık kıyafet yönetmeliği. Bakanlığın bütün problemleri bitti de, bir kılık kıyafet yönetmeliği kalmış gibi hava oluşturuldu. Bu yönetmelik çıkarılırken konuyu asıl ilgilendiren; öğrenci, öğretmen, veli hiç dikkate alınmamıştır. Herhangi bir anket çalışması da yapılmamıştır. Ben yaptım oldu mantığı çok yanlıştır. Ağanın sözü üzerine ne söz olur, ağam söylemişse doğru söylemiştir. Bu işten sanıldığı gibi öğrenci ve öğretmen memnun değildir. Öğrenci değişik kıyafet istediği zaman veli hangi hale düşecektir? Bunun hesabı yapıldı mı? 1500-2000 öğrencili liselerde kimin öğrenci olup olmadığı nasıl anlaşılacak? Değişik kıyafet, uzun saç… Ben 250 öğrencili sağlık meslekte öğrencileri tanımıyorum. Diyeceksiniz ki hayret okulda 3 bölüm var. Ben hemşirelik bölümü öğretmeniyim, sadece hemşirelik ve alt bölümü öğrencilerin derslerine giriyorum. Sekreterlik dersine girmiyorum. Sekreterlik öğrencileri 3 gün uygulamaya gidiyor. Hastanelerde onların uygulama günü olduğunda ben okulda olup 3 gün ders veriyorum. Onlar okula 2 gün derse geliyor ve okula geldikleri iki günde ben de hastanelere uygulamaya gidiyorum. Bu öğrencilerle hiç karşılaşmıyorum. Kısaca 5 gün öğrencilerle hiç karşılaşmıyorum. Öğrencileri tanıma fırsatı bulamıyorum. Bir de büyük okulları siz düşünün. Terör örgütünün okullara saldırdığı bu günlerde kıyafet serbest olmuştur. Buradan doğacak olaylardan idareciler, öğretmenler sorumlu değildir. Sorumluluk yönetmeliği çıkaranlara aittir. Aksi bir durum olduğu zaman münferit bir olay mı diyeceğiz? Öğrencilere özgüven gelecekmiş, demokratikleşmeymiş; bunlar çok inandırıcı gelmiyor. Öğrenciler saç uzatabilecekmiş. Ne kadar uzun, ne kadar kısa olacak ve bunun ölçüsü nedir? Yetkililer okullara geldiklerinde bu saç nedir bu kadar uzun saç olur mu diye hesap mı soracak? Nöbetçi öğretmenleri mi veya idarecileri mi? Kimi sorumlu tutacaklar? Şimdiden söylüyorum: Bütün sorumluluk bizlere ait değildir. Siz güneydoğuda pkk ya da peşmerge kıyafetiyle gelen öğrencilere ne diyebilirsiniz? O öğrenciler böyle kıyafetle gelirse ve bu bizim yöresel kıyafetimiz dediklerinde ne yapacaksınız? Asıl kıyamet, gelecek eğitim öğretim döneminde kopacak. Bunu hep beraber göreceğiz. En küçük işletmelerde dahi ya da bir markette çalışanların bile o müessesenin kendine ait kılık kıyafeti var. Üstelik çok güzel. Ne var bunda? Bir sendika “kılık kıyafetin aslında ihtilallerde dayatıldığını, dayatmacıların ürünü olduğunu” söylüyor. O zaman cesaretiniz vardı da, niye karşı gelmediniz? Şimdi mi sesiniz çıkıyor? O zaman sizde sokağa çıkacak yiğitliğiniz ne arar! Sizler puslu ve karanlık durumlarda saklanır, güzel günlerde çıkarsınız. Çıkınca da sesiniz güya gür çıkar. Biz sizi iyi tanırız, sizi bu millet de iyi tanır. Evet yüce dinimiz, din istismarcılarına bırakılmayacak kadar önemlidir. İstismarcılara fırsat verilmeden kamuda çalışan bayanlar için türban derhal serbest bırakılmalı, bu konuda böylece bitirilmeli. Bitiremiyorsanız getirin yüce Türk milletine! Referandumda bitirelim bu işi. Yoksa türbanı aksesuar olarak tak, sağını solunu boya, dar pantolonunu giy, inşallah maşallah de sonra da istismara devam et! Yok öyle kardeşim! Sizin elinizden derhal istismar alanınız alınmalıdır. Yüce Türk Milleti, İslamın bayraktarlığını yapmış Peygamberimizin güvenine mazhar olmuş bir millettir ve gereğini yapmasını bilir. Bu ülke ne mutlu Türküm diyenlerin ülkesidir. Bu böyle bilinmelidir!
Saygılarımla
Hak şerleri hayr eyler Nurettin ALAN
Zannetme ki gayr eyler Kamu sen
Arif anı seyreyler Türk Eğitim Sen İlçe Bşk.
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler