Kara Eylülün kırdığı bu kuşak ülkücüsü devrimcisi ile özel bir kuşaktı…
ABD uşağı yerli işbirlikçilerine karşı yiğitçe direnen 1978 Kuşağı’nın özel ve güzel yiğitleri ezildiler ama asla aman dilemediler…
Anadolu’nun bozkırında güneşin yaktığı bu naif güzel savaşçılar güneşi fethedecek kadar umutlu, yiğit, mert ve azimliydiler…
Vatan sevgisinde birbiriyle yarışan, dünyayı paylaşamayan bozkırın yiğit evlatları, gün geldi iki metrekare hücreleri birlikte paylaştı…
Birbirini rahatsız etmedi…
Birbirlerine saygıda kusur etmedi…
Hiç biri diğerinin kırmızı çizgilerini ihlal etmedi…
Birbirinin canına kast eden bu yiğit düşman kardeşler, gün geldi zalime, kalleş işbirlikçilere karşı, omuz omuza direndiler…
Biri diğerinin yarasını sararken diğeri onunla bir lokma ekmeğini bir yudum son kalan suyunu paylaştı…
İNSAN olmanın, evrensel ahlakın, insanca yasamak ne demek olduğunun örneklerini, zalimin gözüne soka soka çile doldurdular…
Kan kustular yarabbi buna şükür dediler…
BAKIN BOZKIRIN NAİF ÇOCUKLARI O GÜNLER İÇİN NELER DİYORLAR…
Muhsin Yazıcıoğlu Ülkü Ocakları Genel Başkanı:
“Memleketin yiğit evlatlarını birbirine kırdırdılar. “Sokakları, şehirleri bölüşemeyenler 2.5 metrekareyi paylaştılar.”
Nasuh Mitap Dev-Yol Genel Başkanı:
“Günlerimizi kavgasız gürültüsüz geçirdik. Günde 3 sefer sayım adı altında iki tarafa da dayak atılıyordu. Askerler dayak attığında birbirimize yardım ediyorduk. Birbirimize su veriyorduk.”
Suat Başaran:
“Kardeşin kardeşi vurduğu retoriği, masa başında uydurulmuş naif bir değerlendirmedir bu sebeple. Gerçeklerden kopuk naif bir değerlendirme.”
Evet Ülkücüler ve Devrimciler naif bir kuşaktır Suat! İdeallerimizi de kavgalarımızı da, sevdalarımızı da naifçe (sanatçı duyarlılığı ile) yaşadık. Bizi bizi anlatırken naifçe yazmalısın.
Erdal Eren 17 yaşında bir devrimciydi…
İnfazından önce her gün dövülüyordu.
Bitişik hücresindeki Ülkücü Erdal bir gün “Erdal Ereeen” ismi seslenildiğinde kolunu demir parmaklıktan uzatıp “Burdaaa” diye ses verdi…
Erdal Eren yerine o gün iki saat yerde hamur gibi yoğruldu…
Kan revan içinde külçe gibi hücresine atıldığında karşı hücredeki ülküdaşları sordular:
“Bizim Erdal!..
Sen bu dayağı yanlışlıkla mı yedin?..”
“Yooo” dedi, “Bilerek yedim…
Her gün o dövülüyordu…
Bugün ben dayak yiyerek onu dinlendirmek istedim.”
Biz işte böyleyiz, biz bozkır çocuklarıyız, biz naifiz be Suat…
O günleri yazarken aman ha dikkat et…
Alper Aksoy reis böyle diyor…
Evet bu günü siyasetçileri, 1978 kuşağının bozkırın çocuklarını değerlendirirken bu hassasiyetlere dikkat edin…
Şahsen ben kendi adıma diyorum, 1980 ihtilalinden sonra hücrede edindiğim karşıt görüşlü dostlarımla 40 yıldır bir yudum su bir lokma ekmek hatrına dostluk sürdürüyoruz…
Bu sayfada, bu yazıları onlarda okuyor altına yorum yazıyor…
Evet herkes şunu iyi bilsin, 78 kuşağının devrimcisi de ülkücüsü de bu günki siyasal islamcı sağcıdan da, siyasi fanatik solcudan da daha vatanseverdi…
Daha önemlisi, daha insandı…
Daha şahsiyetli ahlaklı adamdı…
Neden diyorsanız?
Tek cümle;
Her iki grup Ülkücüler de, Devrimciler de kendi hakim oldukları bölgelerde Korona virüs geldi diye, 20 TL’lik limon kolonyasını 100 TL’ye, 3 TL’lik makarnayı 13’TL’ye, 2 TL’lik makarnayı 12 TL’ye karaborsa satılmasına müsaade etmezdi…
İnanın bana buna iki gurup da buna müsaade etmezdi…
Kimse de buna cesaret edemezdi…
İnatla satarım diyen karaborsacıya da devrimciler de ülkücüler de devletten önce gereğini yapardı…
Onun için diyorum ki 78 kuşağının, son kalan yanık yürekli, bozkırın kocamışlarının kıymetini bilin GENÇLER…
Onlardan birşeyleri örnek alın diyorum…
Vesselam…
MEVLÜT KALELİ