70’LER! (Galiba En Güzel Yıllar) Enver Seyhan

0
111
Elimde bir kitap var. Kitaplar arasında durup duruyordu ama o vakitler pek dikkatimi çekmemişti. Demek ki henüz bugünkü duygularımla arkadaş ve sırdaş değilmişim. İnsanın her on senede bir duyguları değil sadece, kalıbı dahi değişir. Bunu defalarca eski deyimle “müteaddit” defalar yazdım. Kitabın adı:
“Hulusi Tunca ile Yetmişler”
“İstanbul 2013”
Yazarın hayatına baktım. 1954 yılında Bolu’da doğduğu, 2019 yılında öldüğü… Rahmet olsun.
Yetmişli yılların “Hey” dergisinde başlamış iş hayatına. Derginin kurucusu ve idarecisi Doğan Şener. Bilenler bilir de ben yeni, bu kitapla birlikte öğrendim. Hulusi Tunca “Hey” dergisine yirmi beş senesini vermiş. Koskoca yirmi beş sene.
Tabii ki bugün, bize ne “Hey” dergisinden
ve yetmişli yıllardan diyenler olacak. Normal karşılıyorum. Çünkü onlar, o büyülü yıllarda yaşamadıkları için bilemezler. O güzel günleri özleyemezler. O günlerde televizyon tek – tük ve siyah – beyaz ekranıyla girdi evlere. Radyo da bir iki devre öncesinde. Öncesinin öncesi yok. İletişim eski ibare ile haberleşme mektupla sağlanıyor; bir yandan da okuma yazma bilen azdan az. O yüzden halk ozanları, o yüzden meddahlar, o yüzden köy odaları, o yüzden halk evleri topluma ayna. Nüfus yoğun olarak kırsal kesimde yaşıyor; işi gücü uğraşı belli: Tarım, hayvancılık, çiftçilik, çobanlık, yaylacılık. Zanaat erbabı da azdan az. Demirci, kömürcü, marangoz, dülger gibi.
Oysa o günler çok mu çok özel, çok mu çok güzel. Benim için en azından öyle. Siyasi olayların toplumun yaşam alanlarına yansıyan kötü taraflarını çıkaracak olursam hayat alelâde akışında ve bir o kadar da harika. Kim neyin hesabındaydı; o da belli değil. Belli olmayan fakat dayatılan o kadar fazla şey gelir geçer ki insan hayatından; belli olmayan derken… Amacına uygun olmayan, hayata katkısı olmayan…
Yetmişlerde bir de “Ses” dergisinden haberim var. “Ses” dergisi ve “Hey” dergisi, yarışmalar düzenlerdiler. Yetmişli yıllarda sinema da ayrı bir sektördü. Her şehirde, kasabada ve kazada sinema salonlarından söz etmek yerinde olur. Konserlerden de söz etmelidir; zira televizyon yaygın olmadığı için konserlerin halkın talepleri doğrultusunda düzenlendiğini sanıyorum. Arzu, istek, talep ve eğlence… Yeniliklere ve icatlara erişmek için arz – talep ekseninde bir yol yüründüğü gibi bir izlenim oluşmuştur bu konularda bende. Zira, bilgisayar ve internetten kimsenin haberi bile yoktu. Telefon, Abraham Graham Bell’den beri gelişme ve ilerleme göstererek ülkemize “Yetmişler” içinde, devamında sahasını genişleterek köylere kadar girdi. Elektrik de öyle. Köylü “cereyan” olarak tanıdı.
Oyuncular, yakışıklılar ve güzeller, bahsettiğim dergiler kanalıyla seçildiler ve filmlerde rol kesmeye başladılar. K. İnanır ve T. Akan örnektir. Üretim, üretim diyorlar ya; bu üretim elma – armut üretimi değil, katma değeri yüksek mal – emtia üretimi. Buzdolabı gibi. Pahalı ve bedeli ağır. Halktan talep de görünce, geldi ocağın başına bağdaş kurup oturdu. Oturuş o oturuş. Asla geri adım atmadan yanına daha başka şeyleri de katıp her mahali dört koldan sardı.
“Yetmişler”
Hulusi Tunca şöyle diyor:
“Bizim müzik, magazin, gazeteci, şarkıcı, türkücü, artist tayfası vefasızdır. Biri “veda” mı etti? Doluveririz bir caminin avlusuna… Kara gözlüklerinin arkasına saklananlar da vardır, o kişi “musalla taşı”nda yatarken spor, siyaset konuşanlar da… Ama kendilerine bir kamera yaklaşmayagörsün… Hemen “en acılı” maskelerini takıp başlarlar konuşmaya:
“Şöyle iyiydi de böyle iyiydi de… Çok erken gitti de… Yeri doldurulamaz da…”
Kendisiyle ilgili olsun demiş ve sanat erbabıyla kitabının önsözü için “yazın bakalım demiş. Yazmışlar.
Hulusi Tunca devamla diyor ki:
“Artık içim rahat. “Arkamdan” değil “yüzüme” söylendi ya bu sözcükler, ne mutlu bana…”
Hey Dergisi Genel Yayın Müdürü
Doğan Şener yazıyor:
“Bir süreden beri HEY’in künyesinde Sorumlu Yazı İşleri Müdürü olarak Yener Süsoy’un yerine Hulusi Tunca’nın imzasının çıkmakta olduğu… 12 yıldan bu yana Milliyet’te ve kardeş yayınlarında beraber çalıştığımız, kader birliği yaptığımız arkadaşımız Yener Süsoy dergimizden ayrıldı.
Hulusi Tunca, bundan 10 yıl önce 15 Eylül 1971 tarihli dergimizde yine bu sütunlarda yer alan “Hey Gençler” başlıklı yazımda “Devamlı okurlarımızdan Beykoz’dan Hulusi…” diye sözünü ettiğim gençten başkası değil.”

HEY DERGİSİ… O, BİR “EFSANE”YDİ…
Hey dergisinde birlikte çalıştığı ve kitabı yazdığı tarihte bu dünyada olmayan gazeteci, yazar, sunucu, muhabir, magazinci ve yöneticiler için rahmet temennileriyle beraber isimlerini yad ediyor:
Ali Öztürk, Altan Erbulak, Atılay Gülen, Cenk Koray, Erhan Akyıldız, Erman Şener, Faruk Şensoy, Fikri Nazif Ayyıldız, Gül Baygül, Gülden Yıldız, Haluk Aktar, Neşad Başer, Orhan Boran, Reyman Eray, Sami Başaran, Süleyman Ayyıldız ve Yener Süsoy.
Birkaç kişi hariç diğerlerinden kitabı okurken haberim oldu.
Hulusi Tunca için yukarıda “yazmışlar” dediğim ünlüler:
-Doğan Şener (Genel Yayın Yönetmeni. 1970 – 1984)-Ali Kocatepe (Aynı zamanda bir spor spikeri)-Aydın Tansel-Bora Ayanoğlu-Cahit Berkay -Cudi Koyuncu (Edip Akbayram ve Dostlar)-Deniz İzgi (Hey Dergisi. 42 yıllık arkadaşı)-Edip Akbayram-Erol Büyükburç (Taşova’ya konser için geldiğini anımsıyorum.)-Erol Evgin-Ersan Erdura (Başlık: Tam 35 yıl geçmiş aradan…)-Ersen (Dadaşlar)-Fuat Güner (MFÖ)-Galip Kayıhan (Edip Akbayram ve Dostlar)-Gökben-Hasan Uğur Epirden-Hurşid Yenigün-İlhan İrem (Hey / Altınçağın karakutusu)-Koral Sarıtaş (Edip Akbayram ve Dostlar)-Metin Ersoy-Murat Ses (Moğollar)
-Mustafa Özkent-Nino Baron-Ömür Göksel-Özdemir Erdoğan-Rana Alagöz-Selçuk Alagöz
-Semiha Yankı-Şahin Özer
Bu satırlardan sonra “Yetmişler”in ünlüleriyle sohbete devam edeyim. Çünkü o günler tarifsiz güzeldi ve benim akranlarım televizyonla ve şarkıcılarla, türkücülerle ekranda belki de ilk kez yüz yüze geldi. Bazıları ise merakını “Seksenler”de giderdi.
“Yetmişler”in ünlüler veya şarkıcılar, türkücüler ve artistler piyasası:
Fikret Kızılok, ilk yazısını Sivas’tan HEY için yazdı:
“Sazının Telleri İçime Gerilmiş Koca Veysel”
-25 Kasım 1970, HEY Dergisi-
Özdemir Erdoğan, ilk yazısını HEY için yazdı:
“Hayatımda kızlar vardı. Ama gece kulübüne gidecek pantolonom yoktu.”
-6 Ocak 1971-
“Hasret”le zirveye çıkan TANJU OKAN içini döktü:
“Neye hasret değiliz ki kardeşim…”
Cengiz Tünay
-10 Şubat 1971, HEY Dergisi-
Hasanoğlan Köyü’nden elektrikçi Hasan’ın oğlu;
Berkant,
“Samanyolu’nu 10 Bininci Kez Söyledi.”
Cengiz Tünay
-10 Mart 1971, HEY Dergisi-
Bir ara o, plakçıların peşinden koşardı; şimdi plakçılar onun pesinde;
“SELDA OLAYI!”
-15 Eylül 1971-
SALİM DÜNDAR sonunda itiraf etti:
“Boşuna tutturmuşum İspanyolca Plak diye”
Nihal Özbuyruk
-5 Ocak 1972, HEY Dergisi-
Unutulmaz şarkıların söz yazarı FECRİ EBCİOĞLU, HEY’e açıkladı:
“Folk akımı geçsin yeniden yazmaya başlayacağım”
Ahmet Kılıç
-12 Ocak 1972, HEY Dergisi-
Hümeyra ile Zafer Dilek soruyor:
“Denetim Kurulu’ndan Marş Plakları Geçer mi Acaba?”
-29 Mart 1972, HEY Dergisi-
Bu yıllarda henüz ilkokul birinci sınıfta dünyadan bihaberdim.
Bu kitapla yeniden çocuk oldum. Yeniden 10 yaşıma, yeniden 15 yaşıma bastım.
Şimdilik buraya kadar…
Eğer kendimde aynı havayı nefesi hevesi bulursam devam edebilirim.
Saygı sevgi ve hürmetle!
ES
19 Temmuz 2025

Yorum Ekle