19 Mayıs 1919 Kurtuluş Savaşı’nın başlaması. Emperyalizme karşı Türk Milletinin ilk baş kaldırışı. Aynı zamanda Atatürk’ün doğum günü. Gerçeğinde değilse de sorduklarında; kendisi için en önemli gün olan 19 Mayısı doğum günü olarak benimsemesi.
Okullara teftişe gittiğimde sorardım bazen.
-Atatürk’ün doğum tarihini bilen var mı?
Öğrenciler hep bir ağızdan ve sorulan soruyu da bilmişliğin rahatlığıyla;
– “1881” Diye bağırırlardı.
-Ama ben tarihini sormuştum, gün ay ve yıl. Siz sadece yılını söylediniz. Hangi ayın kaçında doğdu Atatürk?
Çocuklar da öğretmenleri gibi suskun.
– Ama siz kendinizin hatta çok sevdiğiniz arkadaşlarınızın bile doğum tarihini anımsıyorsunuz. Çok sevdiğiniz Atatürk’ün doğum tarihini de bilmelisiniz.
şeklinde diyaloglar yaşardım.
Sahi okullarda neden kutlanmaz ki Atatürk’ün doğum günü? Artık bir çok sınıfta, özellikle de özel okullarda öğretmenler bazen abartılı ve masraflı, öğrencilerin doğum günlerini kutluyor ya. Atatürk için de bir doğum günü düzenlense, kutlansa. Belki bir pasta da hazırlanıp üzeri ay yıldızla süslense, o pasta öğrencilerle birlikte kesilip Atatürk anılsa. Şiirler, şarkılar söylense videoları izlense. O zaman unutulur muydu Mustafa Kemal’in doğum günü olduğu?
Hani 100. yılını kutluyoruz ya bayramın. Adını bile tam ve doğru olarak öğretemediğimiz bayramın bir adı da “Atatürk’ü Anma” dır. Ne kadar andığımız ise tartışılır tabi.
Bundan tam elli yıl önce Mayıs 1969’da babamın terzi dükkanında hummalı bir çalışma. Masaların üzerinde beyaz kumaşlar, kırmızı renk astarlar…
Ortaokul öğrencileri, bayramda giyecekleri beyaz pantolon ve kırmızı astardan kemerleri için bekliyorlar. Beyaz pantolon, kırmızı kemer üzerine beyaz atlet. Kıyafet bu. Öğretmenleri Sefa Bey. Sefa ÖZDEMİR sert, disiplinli bir hoca. (Sefa Bey Niğde Gümüşler Kasabasında yaşıyordu.) Benim ortaokula başladığımda da Sefa Bey gibi, Beden Eğitimi Branş Öğretmeni olmamasına rağmen bu etkinlikleri Mustafa DÜZGÜNÇINAR yaptırırdı.(Branşı Matematikti ve o yıllarda ilçede kahvecilik yapan Muharrem ÖZYİĞİT’in kızı Canan Hanım ile evlenmişti.) Özellikle mi seçilirdi sert öğretmenler bilmiyorum ama hareketleri yapamayanlar cezalandırılırdı.
O dönemin ortaokul Beden Eğitimi Dersi öğretmenlerinden bahsetmişken diğerlerini de analım. Süheyl Bey adını hep duyardım ama ben ortaokula başlayınca tayin olup gitmişti. Soyadını bilemedim. Rıza KATI vardı sanırım. Branşını tam bilemedim. Atatürk aleyhine faaliyetten hakkında soruşturma yapıldığını duymuştum. Benim ortaokula başladığım dönemde de çiçeği burnunda öğretmenler; Rahime Hanım (soyadını hatırlayamadım. Siz yazarsınız yorumlarda biliyorum) İbrahim AŞÇI (som zamanlarda sosyal medya aracılığı ile bulduk birbirimizi), Mesut ÖZCAN, Matematik Öğretmeni ki bir süre Bağdat Caddesinde Halil YILMAZ’ların evinde komşumuz oldu İzzet SARKAYA, Türkçe Öğretmenimiz Fatma FATİH, Gazi Eğitim Üniversitesinde Pedagoji Bölümünde okurken beni ziyarete gelip, yanındaki arkadaşlarına gösterip, gururla “Celal benim öğretmenliğimin ilk öğrencilerinden” dediğini anımsadığım Fransızca Öğretmeni Ekrem ÖZTÜRK (Aydın- Söke’lidir), Kimya Öğretmenimiz Oktay ZAĞLI (konuşmalarında “mümkün mertebe” sözünü sık kullanırdı), Fen Bilgisi Öğretmeni ve sonralarda okul müdür yardımcısı Osman KABURGA (İlçe esnaflarından Yusuf Önder’lerin damadı olmuştu.) Resim Öğretmenimiz Hızır EKŞİ (Kendisiyle sosyal medya aracılığı ile görüşüyorum) Okul Müdürü Hüseyin ÇOBAN.
Ben bu kadarını anımsadım. Biliyorum sizlerin anımsadığı başka öğretmenlerimiz de vardır o yıllarda.
Yaşayanlara Allah selamet versin. Aramızdan ebedi olarak ayrılanlara da rahmet diliyorum.
Tekelin bahçesinde çimler üzerinde daha önce “Kireçci Basri Emmi ya da hemen yakınındaki Kireçci Ali Emmi” den alınmış kireçlerle her öğrencinin yeri belirlenir, böylece topluca yapılacak hareketler için bir düzen oluştururdu.
Ballıca Köyü İlköğretim Okulunda sınıf öğretmeni olarak görevliyken, okulda beden eğitimi branş öğretmeni olmadığından bu derse girmiştim ve bir-iki yıl ortaokul öğrencilerim ile 19 Mayısta sportif hareketlerle bayram kutlaması yapmıştık. Ama sanırım ben o zamanki öğretmenler kadar sert olamamıştım.
Taşova Ortaokulu flamalı yürüyüş ve bando grubu, önlerinde “bando majörü” Uluköylü Mustafa DÜZGÜN, (Komiser iken şehit olmuş ve adı Uluköy’de bir okula verilmiştir), (sonraki yıllarda bu görevi Mustafa SOYAL -Koyuncuların Mustafa- da layıkıyla yapmıştır.) yönetiminde çarşı içinde, mahallelerde yürüdükten sonra tekel bahçesine düzenli bir şekilde; mahalle aralarından ve çarşıdan geçerken kah utanarak başlar önde, kah etrafa gülücükler atarak neşeli tavırlarla tekelin bahçesinde öğrenciler bayram provası için yerlerini alırlardı. Bahçe yemyeşil çimle kaplı. İklim “bahar” kokuyor.
Güneşin altında birkaç hafta önce başlayan bayram provalarından sonra bayram günü öğrencilerin teni, ” amele yanığı” esmerliğinde. Gençlik kutlamaya hazır. Tüm İlçe halkı Tekel bahçesinde yerini almış. Protokol genellikle gözlerinde siyah güneş gözlüğü ve takım elbiseli… (Şimdilerde protokollerde takım elbiseli görmek de zor ya…). Aklımda kaldığınca protokolde İlçe Kaymakamı sanırım vekildi. Önceki Kaymakam aklımda ama. Kemal Vehbi GÜL. Sonradan Samsun Belediye Başkanlığı da yapmıştı. Belediye Başkanı Kadir TORUN, Daire Müdürlerinden aklımda kalanlar; Ziraat Bankası Müdürü Sami ALKIŞ, PTT Müdürü Arif GÖNCÜ (PTT, o zamanlar bizim dükkanın tam karşısında Esençaylı’ların binasında idi. Şimdi sanırım Nazmi KÜÇÜK’e ait dükkan da dahil birkaç işyeri var PTT’nin yerinde. PTT’ nin üst katındaki evde Avukat Halis BARLAS otururdu)
Öğrenciler Ata’larına yaraşır şekilde jimnastik hareketleri yapar, yanan çemberden atlayarak geçer, minderde taklalar atar, koşular ve yarışmalara katılırdı. Kuleler de kurulurdu çimlerin üzerinde. Altta kalanın canı çıksın misali en güçlü çocuklar en altta, daha zayıf olanlar en üstte. Kule tamamlanınca en tepedeki ayağa kalkar titreyerek kendini dengeler, Türk Bayrağını çıkarıp koynundan iki ucundan tutup havaya kaldırırdı. Alkışlar, alkışlar…Islıklar…Seyirci coşkunca tezahüratta…
Fotoğrafçı Ali Emmi (aha da nazar değdi hafızama… Soyadını unuttum. ), sonradan Yamen GÜNGÖR’ de katıldı bu mesleğe, sırayla fotoğraflarını çekerdi öğrencilerin bayram hatırası. Bir gün sonra banyodan çıkarıp bir ipe dizdikleri fotoğrafları almaya giderdi öğrenciler dükkanlarına. Ne hatıradır ama o fotoğraflar…
O zamanlar bayramın adı sadece “Gençlik ve Spor Bayramı” idi. 1981 Yılında “Atatürk’ü Anma” da eklenmiştir.
Atatürk bu bayramda anılmalı, doğum günü de kutlanmalıdır.
“19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıktım.” diye başlar “NUTUK”. Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıktığında Osmanlı ordusunun görevli bir subayı olarak 19 Mayıs 1919 da Osmanlının halini anlatmakla durum tespiti yapmakla başlar “Ulusal Kurtuluş Savaşını” nasıl başlattığını anlatmaya.
Osmanlı’da o tarihte Osmanlı ordusunda pek çok üst düzey komutan Alman’dır. 1913-1918 Yıllarında Genel Kurmay Başkanı bile Almandı ve Türk Ordusuna komuta etmişlerdi.
Mondros Mütarekesi’nin hemen ardından İstanbul işgal edilerek padişah, imparatorluğun yönetici ve askeri eliti, İtilaf Devletleri (başta İngiltere ve Fransa) tarafından kontrol altına alınmıştır. Üç milyon kişilik bir kuvvete sahip olan Türk ordusunun dağıtılmasını, malzemesine el konulmasını, bütün ulaşım ve haberleşme altyapısının ve araçlarının kontrol altına alınmasını amaçlayan Mondros Mütarekesi, Osmanlı Mebusân Meclisinde de onaylanarak kabul edilmiştir. O esnada Yıldırım Orduları Komutanlığı’na getirilen Alman General Liman Von Sanders’in, “Yazık şu Türklere, vatanları tehlikede iken, mukadderatlarını idare eden millî bir karargâhtan bile yoksunlar.” sözleri durumu gözler önüne sermesi bakımından oldukça önemlidir.
Osmanlı Devleti’nin içerisine düştüğü işgal durumu, diğer bunalımlar ve sıkıntılar sonrasında Millî Mücadele ve Türk Kurtuluş Savaşı, 19 Mayıs 1919 tarihini Türk milleti için bir dönüm noktası, aynı zamanda yeni ve bağımsız bir dönemin de başlangıcı hâline getirecektir. Yine bu süreç ve koşullar, tüm gelişmelerin merkezinde olup bütün bağımsızlık mücadelesi ve devrimlerin örgütleyicisi ve yürütücüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ü, kurtarıcı, önder ve modern Türkiye’nin kurucusu yapmış ve ona sadece Türk tarihinde değil, dünya tarihinde de saygın ve müstesna bir yer açmıştır. (Kaynak: Gotthard Jaschke, “Mustafa Kemal’in Anadolu’ya Gönderilmesi”, çev. Hamiyet Sezer, AÜ. Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Dergisi Atatürk Yolu, c. 3/9, Ankara, 1992)
Bu kadar tarih bilgisi de yeter sanırım. Sıkmayayım sizi…
Bayramlarda dükkanlara bayrak asmak zorunluydu o yıllarda. Sonra bu zorunluluk gerilerde kaldı ve millet bağımsızlık timsali bayrağını dükkanlarından sonra evlerine de asmaya başlamıştı. Resmi binalarda asılan dev bayraklarla süslenir oldu bayramlarda.
Sahi, bizim yaşadığım şehirde bizim sokakta bizim evden başka bir iki ev dışında hiçbir evde “Türk Bayrağı” asılmaz oldu bayramlarda…Taşova’da nasıl durum bilmiyorum.(1968 yılında Taşova eski Tekel bahçesinde coşku ile kutlanan bir 19 Mayıs Bayramı. Resim net değil, bir çoğu Rahmeti Rahmana kavuşmuş, Fotoğraf için Abdullah Aktaş’a teşekkür ediyoruz.)
Biz bayrağımızı asmaya devam ediyoruz zevkle ve gururla. Tavsiye ederim asın, hatta çocuklarınızla birlikte asın bayrakları evinizin dışına ve bayramın farkına varsın çocuklarınız.
100 Yıl geçmiş Emperyalizme karşı duralı.
100 Yıl da “Tam Bağımsız Türkiye” idealinde nereye kadar ulaştık?
100 Yılda çağımızın neresinde kaldık? Çağımız dünyasına ne kadar ayak uyduruyoruz?
En Hakiki Yol Gösterici (mürşit) olan Bilimde, Dünya Ülkelerinin neresindeyiz?
Yaşadığımız dünyaya teknoloji alanında neler kattık?
100 Yılda vatanımızı, “Çevreye uyumla ve doğayı da gözetip kollayarak” ne kadar koruduk?
Çevreye, doğaya ve insanımıza zarar vermeden neyi ne kadar ürettik?
Büyük kurtarıcıya saygı ve minnetimizin ölçüsü ne dereceye ulaştı?
O eski bayram kutlamaları aynı heyecanla yapılıyor mu?
Bayram kutlamalarından halkımız ne kadar haberdar. Törenler izleniyor mu?
Sorularrr. Sorularrr…
Sevgiyle kalın.
19 Mayıs ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇLİK ve SPOR BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
Celal GÜNER- 18 Mayıs 2019- DÜZCE