Son yıllarda zaman zaman vali, kaymakam, hâkim, savcı gibi üst düzey kamu görevlileriyle vatandaşlarımız arasında yaşanan problemlere ilişkin haberler ve nahoş görüntüler medyaya yansımaktadır. Bu mevzuyla ilgili olarak daha önce de birkaç yazı yazmıştım. En son yazıp sayfamda paylaştığım “Son Zamanlarda Medyaya Yansıyan Mülki İdare Amirleri Sorunları” başlıklı yazımın henüz mürekkebi kurumamıştı ki yine bir Kaymakam haberi düştü medyaya. Bahse konu önceki yazıma, II. Abdülhamit dönemi kaymakamlarından ünlü hiciv şairimiz Eşref’in;
“Millete erbâb-ı mansıptan biri eşek demiş
Reddedilmez böyle bir söz amma ki pek can sıkar
Olsa da millet eşek, eşek diyen bilmez mi ki
Sadrazamlarla valiler de milletten çıkar”
dörtlüğüyle giriş yapmıştım ki bu dörtlüğü bir kez daha alıyorum.
Ak Parti iktidarının ilk yıllarında bir ilçede ilçe milli eğitim müdürüyken, Bakanlık merkez teşkilatında genel müdür olan bir meslek büyüğümüzü ziyaret etmiştim. Sohbetimiz sırasında “Yanlış anlamayın, ben de bu dönemde genel müdür oldum ama bu durumum yanlış gördüklerimi söylememe mani değildir. Bilmiyorum sizlerin de dikkatinizi çekiyor mu, mevcut iktidar döneminde atanan bürokratlar öncekilere nazaran daha ceberut tutum sergiliyorlar gibi geliyor bana, sizler taşradaki vali/kaymakam gibi yöneticilerde de bunu görebiliyor musunuz!” demişti. O günlerde bu anlamda henüz başımdan geçen ya da tanık olduğum bir hadise olmadığından olacak o an için genel müdürün sözlerine karşılık gelecek açık bir fikir beyan etmekte zorlanmıştım. Ama zaman içinde taşrada mülki idare ile ilişkilerde bazı nahoş diyebileceğimiz durumlarla karşılaşınca, vaktiyle genel müdürün olanları ne kadar da erken fark ettiğine ve ne kadar erken teşhis koymuş olduğuna hayret etmiştim.
Güncel konuya dönecek olursak, bugünkü kaymakam problemiyle ilgili haber Artvin’in Kemalpaşa ilçesinden geldi. (Ben de yıllar önce henüz ilçe olmadan orada bir gece kalmıştım, bol bol armut toplamıştık, belleğimde sıcak kanlı Karadeniz insanının yaşadığı şirin bir belde olarak kalmış.) Kemalpaşa ilçesinin henüz 1,5 aylık genç kaymakamı ziyaret ettiği Çok Programlı Anadolu Lisenin Özel sınıfında kendisine “hoş geldiniz” diyerek elini uzatan sınıfın öğretmenini “Haddini bil, sınıftan çık dışarıda bekle!” diyerek sınıftan atıyor.
Bizim öğrencilik yıllarımızda öğretmenlerimiz “Öğretmenin dersini izinsiz olarak Cumhurbaşkanı dâhi bölemez” derlerdi. Şimdilerde yeter ki azcık unvan ve makam sahibi olsun her amir âdeta baskın yapar gibi habersiz bir şekilde çatkapı giriyor içeri, oysa sınıf öğretmenin dokunulmazlık alanıdır. Hele unvanı ve işgal ettiği makam ne olursa olsun hiç kimse öğrencinin gözü önünde öğretmeni azarlayamaz, böyle bir şey asla kabul edilemez. Olayın gelişimi gerçekten medyaya yansıdığı gibiyse çok vahim bir durumdur. O kaymakam hakkında derhal yasal işlem yapılmalı, gerekirse mülki idare hizmetleri sınıfından alınarak uyum sağlayabileceği başka bir hizmet sınıfına geçirilmelidir.
Haber konusu olayla ilgili detaylar için Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’ın tepkisini dile getirdiği tweetine bakalım. “Bu Kaymakama önce usul öğretin! Artvin Kemalpaşa Kaymakamı Mehmet Faruk Saygın 29.09.2021 tarihinde Kemalpaşa Anadolu ÇPL’deki özel eğitim sınıflarını ziyarete gitmiştir. İki öğrenci ve iki öğretmenin aynı sınıfta eğitim verdiği sınıfa girdiğinde öğretmenlerimizden birisi, öğrencisini lavaboya götürdüğünden Kaymakam içerideyken öğrencisiyle beraber sınıfa döner ve Kaymakam beye hoşgeldiniz demek için elini uzatır. Ancak Kaymakam bey öğretmenimizi ‘Sen kimsin haddini bil çık dışarı bekle!’ şeklinde azarlar. Bunun üzerine sınıfta bulunan diğer öğretmenimiz ‘Kaymakamım arkadaş bu sınıfın öğretmeni’ diye açıklamada bulunmak ister. Ancak bu sefer de Kaymakam bey bu öğretmenimizi de ‘sana ne oluyor’ diyerek azarlar ve İlçe Milli Eğitim Müdürüne dönerek ‘bunlara usul öğretin’ diyerek ayrılır. Özel eğitim sınıfının ne olduğunu bilmeyen, sınıfta öğretmenin rolünü ve ağırlığını anlamayan, Kaymakamlık nasıl bir sorumluluk farkında olmadığı anlaşılan bu adama önce usulü kim öğretecek? Öğretmen şamar oğlanı değildir, öğrenciliğinizi ve kendi öğretmeninizi unutmayın!”. Sayın başkanın bu tweeti, aslında başka bir şey eklemeye gerek kalmayacak şekilde meseleyi özetler mahiyettedir.
Artvin Valiliği tarafından bu can sıkıcı hadiseyle ilgili olarak “29.09.2021 Çarşamba günü Kemalpaşa Kaymakamımız ve İlçe Milli Eğitim Müdürümüzün Kemalpaşa Çok Programlı Anadolu Lisesi Özel Eğitim sınıfını ziyaretleri esnasında, bizleri derinden üzen hadise ile ilgili aşağıdaki açıklamanın yapılmasına gerek duyulmuştur. Kemalpaşa Kaymakamı, öğrencilerle sohbet ettiği sırada sınıfa sonradan giren ve daha sonra sınıf öğretmeni olduğu anlaşılan kişinin elini uzatarak tokalaşma isteğini, pandemi kuralları gereği eli göğsünde selamlaşarak karşılamış, öğretmen olduğu sonradan anlaşılan kişinin ısrarı neticesinde kaymakamımızla öğretmenimiz arasında bizleri de üzen istenmeyen bir diyalog meydana gelmiştir. İlçe Kaymakamına gerekli tembihat yapılmış, konu ile ilgili inceleme ve araştırma devam etmektedir.” açıklaması yapılmıştır.
Biz de diyoruz ki inceleme yapılsa ne olur, yapılmasa ne olur. Böyle nahoş hadiseler medyaya düştükten sonra günü kurtarmak babından bu tür rutin açıklamaların yapılması teamüldendir. Vatandaşa “İndir arka ayaklarını” diyen Çerkezköy Kaymakamı hakkında ne gibi bir işlem yapıldı? Girdiği eczanede sırf kendisini görünce ayağa kalmadılar diye iki ezacıyı azarladıktan sonra lebaleb mitinglerin açılışların yapıldığı o günlerde mesafe ve maske kurallarını ihlalden ceza kesen Ereğli Kaymakamına ne yapıldı? Yine karşısında ayağa kalkmadığı için çocuk gelişimi uzmanına önce disiplin cezası uygulayan sonra sürgün edilmesini sağlayan Van’ın İpekyolu ilçesi Kaymakamıyla ilgili ne gibi bir işlem yapıldı? Yurdum insanının patatese ve soğana muhtaç hale gelmesine kafa yoracağına patates ve soğan çuvallarıyla kameralara gülümseyen Hilvan Kaymakamına, yine patates soğan çuvallarıyla açık alana platform kurdurarak şehrin kurtuluşunu kutlarcasına mikrofon elinde vatandaşa seslenen İstanbul Vali Yardımcısına ve parasını devlet kesesinden ödeyerek mahallenin garibanına aldığı boyacı sandığıyla büyük bir iş başarmış edasıyla objektiflere poz verip yerel basında haber yaptıran kaymakamla ilgili olarak ne tür işlemler yürütülüp uygulandı, bilen var mı? Halı sahadaki maç sırasını vermedikleri için bir grup öğretmeni gece yarısı operasyonuyla karakola aldıran Çermik savcısı hakkında ne gibi yasal işlemler yürütüldü? Oysa Adalet Bakanı, olayla ilgili inceleme sonuçlanınca işlem sonucunun kamuoyuyla paylaşılacağını söylemişti! Hafızamızı biraz yoklamakla benzer örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Lakin Orhan Veli’nin bir şiirinde dediği gibi “Ama ne gerek var, hepsi bunlara benzer!”. Kamuoyu yapılan – ki yapılıyorsa eğer- işlem sonucuyla ilgili bilgilendirilmedikten sonra olayın sıcaklığıyla yapılan bu nevi rutin açıklamaların hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.
Geçmişte uzun yıllar küçük ve orta ölçekli ilçelerde eğitim yöneticiliği yaptım. Şanssızlığımdan mı şansımdan mı diyelim, çok sayıda mesleğe yeni atanmış kaymakamlarla çalışmak durumunda kaldım. Önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi hemen hemen hepsinin teorik bilgi bakımından çok iyi yetiştirilmiş olduklarını söyleyebilirim. Ama diğer taraftan birçoğunun, teori ile uygulamanın uyuşmazlığının insanda vücut bulmuş hali olduğunu söylesem abartı yapmış olmam sanırım. Hemen hemen hepsinin, Yönetim Biliminde “Sanatların en eskisi, bilimlerin en yenisi” diye tarif edilen yöneticilik mesleğinin sanat boyutundan bihaber olduklarını bizzat yaşayarak gördüm. Bazılarıyla sorunlar yaşadım; yeri geldi sonucunu da göze alarak belki kişilik yapımla da çelişen, insan ilişkilerine ve bürokratik nezakete uygun düşmeyecek türden tepkiler gösterdiğim zamanlar oldu. Bazılarıyla iyi geçindim, içlerinde halen dostane ilişkilerimi sürdüğüm ve zaman zaman görüştüklerim vardır. Sorun yaşadıklarımın bazılarından, ileride farklı yerlerde görev yapıp kıdem aldıkça beni arayıp “Müdürüm vaktiyle size haksızlık yapmışız, şimdi daha iyi anlıyorum” diyenler oldu.
Geleneksel sistemle yetiştirilen bu yöneticiler yeni anlayışlara uyum sağlayamıyor, bu çok açık. Zira artık günümüz insanı her şeyi sorguluyor, karşısındaki hangi makam sahibi olursa olsun bilhassa nahoş durumlar karşısında gerekirse tepkisini ortaya koymaktan çekinmiyor. Astlar üstlerin şahsına değil, devleti temsil ettikleri makama saygı gösterirler. Lakin bazı yöneticiler kendilerini bizzat devletin kendisi, astları da her emrine kayıtsız şartsız “başüstüne” diyecek ücretli köleler olarak görme eğiliminde oluyorlar, bunun sonucunda ise üst-ast çatışması kaçılmaz oluyor. Köyde dana güderken şöyle ya da böyle bir yüksek okul diploması almış, hasbelkader yazılı sınavı kazanmış, mülakatta da adamını ayarlamış birisini koskoca ilçenin bir numarası yapınca adam ne oldum delisi olabiliyor. O halde art arda bu kadar hadise yaşamak asla tesadüf olamaz. Başka alanlarla ilgili sorunlar da vardır elbette ama mülki amir yetiştirme ve atama sisteminin tez elden yeniden gözden geçirilip güncellemek gerekliliğinin önemi izahtan varestedir. Aksi hale örnek olayda olduğu gibi kraldan kralcı kesilen adamlar aynı anlayışı sürdürdükleri sürece bu tür sorunlarla ilgili haberleri daha çok duyacağız.
Bu yazıya iki görsel ekliyorum, bir tarafta sınıfa girdiğinde kendisine yer vermek isteyen öğretmene “Öğretmenlik en üst makamdır” diyerek, dersi ayakta izleyen Mustafa Kemal Atatürk. Diğer tarafta kendisine “hoş geldiniz” diyerek elini uzatan öğretmene “Haddini bil, çık dışarıda bekle!” diyen Artvin Kemalpaşa Kaymakamı!..Takdir okuyucunun.
30 Eylül 2021
Ali Rıza Atasoy