YIL 1980 ekimin 27’si gecenin saat 01.50 de Taşova’ya indiğimde ıpıssız, her taraf askeri birlikler, okulların bahçesine karargah kurmuşlar. Fırtına öncesi sessizlik sarmış Taşova’yı.
Eve geldiğimde babam: “aman oğlum! dışarı çıkma, cezaevinden çıktığını bile kimse bilmesin” diye nasihatler ediyordu. Ertesi gün uyandığımda ne oluyor, ne bitiyor diye dışarı çıktığımda herkes bir beklenti içerisinde. 5’li generallerin içerisinden demokrat bir general dahi arayıp buluyorlar hayallerinde. Oysa bu bir darbedir, sistemi yeniden onarıp sermayenin hizmetine sunma ile alakalı diye söylesen de kimsenin umurunda değil. Cezaevinden çıktıktan 15 gün sonra gözaltına aldılar. Tabiî ki arkası devam etti.Her göz altı bir, bir buçuk ay sürüyordu. Sekiz sefer gözaltına alındım. Toplam 19 ay cezaevi ve gözaltı sürem oldu. Taşova’dan yüzlerce genç, yaşlı insanlar işkenceli sorgulardan geçti.Göz altı ceza evinde yatanların çoğu açtıkları tazminat davalarını kazandılar, biri de ben olmak kaydıyla. Bazılarını da işlerinden ettiler. Bugün ki gündemi belirleyen laiklik ve dinci yapılanmalarla ilgili taraf olan ordu ve komutanlar, 12 Eylül’de cezaevlerinde tutuklulara din eğitimi verdiriyordu. Hem de şeriatın en iyi uygulandığı ülke Suudi Arabistan’ı övgülerle anlatırlardı. Karşı çıktığımdan dolayı cezaevi komutanı tarafından sözlü tacizle birlikte 3 gün hücre cezasına çarptırıldım. Bugünü hazırlayan 12 Eylül ve anayasasıdır. ABD’nin yeşil kuşak, ılımlı islam teorisinin temeli o günlerden atıldı. 12 eylül cuntasının Türkiye’deki büyük sermayenin ve uluslararası ilişkilerinin emrinde hareket ettiği çok açıktı. IMF’nin paketi olan 24 Ocak kararları 12 Eylül’le hayata geçti. Sonra Özal iktidarı geldi. İhracata dönük sanayileşme adını verdiği işçi sınıfının hak alma, direnme ve üretimden pay alma taleplerinin ucuz emek gücü sistemi içerisinde çalıştırılması dayatıldı. Bu kapitalizmin yani sermayenin tüm taleplerinin kabul edilmesi ve de ülkenin dikensiz gül bahçesi haline getirilmesi içindi. Onun için 12 Eylül askeri darbesinin hazırlamış olduğu anayasa temel hükümleriyle hala yürürlüktedir. Bu anayasa geçici 15. maddesiyle 12 eylül sürecinin yargılanmasını engelliyor. Dünyada benzer süreçlerden geçmiş pek çok ülkede bu yargılama yapıldı, ama ülkemizde bu olmadı. 12 Eylül yöneticileri tarafından çıkarılan yasalar ve kurumlar hala yürürlüktedir. Bunun en açık örneği bizzat darbeciler tarafından hazırlanan çalışma yasalarının 28 yıldır geçerliliğini korumasıdır.12 Eylül’ün siyasi ve sosyal sonuçları hala geçerlidir.
12 Eylül toplumsal dayanışma, sorumluluk, özveri, emek ve alın teri ile bir yerlere gelmek gibi değerleri zedeledi. Apolitiklik, bireycilik, köşe dönmecilik, kısa sürede zenginleşmek, kişisel kurtuluşlar için her şeyin mubah görülmesi gibi yeni değerleri teşvik ve yüceltti. Sonuçta rahmetli babam, anam, eşim ve kardeşlerimin vicdanında 12 Eylül’ü hiç unutmadık, yargılanmaları için BİR GÜN MUTLAKA diyoruz. Vurdukça kızgın demire hünerli balyoz UMUT hiç bir zaman yenilmeyecektir.