Sabahtan kalktığımda, ilk işim her günkü gibi pencereyi kontrol etmek oldu. Dışardan gülümseyen güneşi arıyordum aslında…2021’i de kucağına almış da gelmiş miydi?
Yoksa yine aylardır takındığı asık suratıyla mı, nazlı edasıyla mı gelmişti. Ham hayaldi bu. Güneş de yoktu, umut da. Pencereyi açtığımda, dışarda bekleyen acı soğuk:” Ne iyi ettiniz de pencereyi açtınız, donduk dışarda!” deyip, içeri arsızca bocalama girmesin mi? Binamızın önündeki yaprağını dökmeyip te, meyvesine kıyan ve dört mevsim yeşil kalabilen ağaçlara baktım uzun uzun… Gökyüzünün durumu ise bildiğiniz gibiydi. Türkiye’nin bizi kıskandıran maviliği ve güneşi yoktu elbette. İnsan da görünmüyordu ortalıkta kuşlar da . Demek ki kutlamalar uzun sürmüş. Büyük kızım beni 12:40 da aramış, ben uykudayken. Türkiye’de 02:40…
Eşim Emine Hanım yine mutfakta sessiz, usul usul işini yapıyor. Kalkıp koltuğumdan elektriği açıyorum, aydınlanıyor odam. “Hah şöyle!” diyorum. “Ev güneşinden yararlanalım” . TV’yi açsam mı, açmasam mı diye tereddüt ediyorum. Açsam ne olur, açmasam ne olur ki, kocaman bir hiç…Dayanamayıp açıyorum; yeni yıl dilekleri, gülen ama yorgunluğunu, bezginliğinı gizlemeye çalışan insanlar…
Gazetelere bakıyorum, şu bizim gurbetçilerin haberleri ilginç geliyor…Türkiye’den götürülen altınların, bileziklerin, takıların akibeti üzerine bir habere takılıyorum..Börek altına, yastık içine ve çaydanlık içine konan, ama x_ray sisteminde görülen bu degerli eşyalara Almanlar el koyuyorlarmış. Kaynağı ispat edilemeyenler Alman bütçesine kaynak oluyormuş. Ne ilginç değil mi? Zavallı 2021, sen de çare olamayacaksın demektir bu aklımıza.
TV’lerde ve gazetelerde zam haberleri ile karşılaşıyorum. Doğalgaza, elektriğe, otoyollara, geçilmeyen köprülere ve motorlu araçlara vergi zammı.
Yeni ümitlerle gelen 2021’in armağanına bak sen!.. Cebe giren bir şey yok, çıkan çok; artık neyi bulacaksa…
Renkli sima Trump, yine aynı… Nasıl Beyaz Saray’da dört yıl daha kalabilirimin peşinde.
Almanya’da aşıyı bulan müthiş Türk doktoru Uğur Şahin’in açıklamasını endişeyle okuyorum.”Şu anda durum hiç iyi değil, stok sorunu yaşanabilir.” diyor. “YY’lın sorunudur Corona” diyen Merkel’i anımsıyorum hemen. Yıllara suçu yükleyenleri affetmem mümkün mü? Devletleri yönetenlerin hiç mi ihmali yok, var elbette. Ya o parti düzenleyip, eğlenenlerin? Düğün dernek yapanların?
Çağın hastalığıdır Corona… Onaylıyorum.
Bir ara gözüm dans eden robotlara takılıyor. İnsan bile bu kadar hızlı eğilip bükülemez, böyle hızlı dans edemez. İşte insanlığın başarısı olarak bizim beynimizde algı yaratılan, fakat insanlığın felaketi olarak gördüğüm robotlar… Yarın vur denecek vuracak, yak denecek yakacak olan robotlar. Yani bir çeşit yapay zeka. Ben gülüp seyredemedim doğrusu. Serzenlşlerimi duyduğun da, “Ne içini karartıyorsun!” diye beni uyaran eşimin sesiyle kapattım TV’yi. Bir de Avusturya haberlerine bakayım diye çevirdim kanalı. Cevirmesem piyango ikramiyesinin Varlık Fonuna çıktığını da duyacaktım.
Corona haberi her zamanki gibi en baştaydı yine. Iki binin üzerinde hasta tepit edilmiş yeni yılda.
İkinci sırada yeni buluş duş kafasının
%35 daha tasarruflu olduğuydu ve satış rekoru kırıyormuş.
İskoçya yeniden AB’ye girmek istiyormuş.
2021’in ilk bebeği Viyana’da 00.25 sularında dünyaya gelmiş, adını da İlyas koymuşlar. 3.860 gr. ağırlığındaki İlyas bebeğe biz de hoşgeldin diyoruz.
Ne o!.. Zam haberi mi bekliyordunuz yoksa? Valla avucunuzu yalarsınız. Pandemi döneminde indirim yapan marketleri biliyoruz. Yok öyle zam mam buralarda.
İşte dostlar…Yeni yıl diye bir şey yok bence. Bu dünyalıların avuntusu olabilir…
Yeni yıldan bir şey beklemeyin, yönetenlerin kararları ve bir de sizin kararlarınız yılınızın falı olacaktır…
Şansınızı biraz da sizler yaratacaksınız. Unutmayın…
Yine de en içten dileklerimle, bir yılı daha kazasız belasız atlattığınız için sizi kutluyorum.
Güzelliklerle kalın.
Necdet Canik