Necdet Nabi Canik
Yine bu sabah erkenciydim. Günün ilk ışıklarını artık beynim algılıyor ve anında uyanıyorum. Biliyorum ki artık yaşamakta olduğum gün başlamıştır.’ Gün ola harman ola’ diyecek takatım yok elbette.. Günüm var da, harmanım beynimde. Alt üst yapmakla, bir düven gibi dönmekte. Durmak bilmez bir biçimde hem de…
Hanım da uyanmış meraklı gözlerle beni izliyor.”Nereleri geziyorsun yine?” diye soruyor. Artık o da erkenci.Kalkıyorum. Bizim Şeref Yaşar çoktan Vadi Park’ı turluyordur diyorum ve eşime gereken işareti yapıyorum. Gün daha taze, hava dersen o da aynı tazelikte. Gün ortağımız pırpırlar (Mobiletler) hareket halinde…
Fırlıyoruz yataktan ve hazırlanıyoruz. Dışarı çıktığımızda bizi taze ve temiz hava güler yüzüyle karşılıyor. İstiklâl Caddemiz boydan boya bom boş. Gün ağarıyor yavaş yavaş. Şiirsel dokunuşlar yapıyor, ürperiyorum. Adımlarımız kentin merkezine yöneliyor. Simitçiye “Günaydın” diyorum. O” Buyurun simitler taze.Sadece ben 150 kuruşa satıyorum” diyor. Oysa başka yerde de aynı fiyat var,iki liraya da…
Çamlığın esintisi bize kadar ulaşıyor. Ya da bize öyle geliyor. Çamlık, Erbaa’nın yeni yüzü olmuş. Yemyeşil bir alan, yürüyüş yolları taştan, inişli ve çıkışlı. Girişin sağında emektar çeşme… Birçok kamelye ile donatılmış güzel parkımız. Çam ağaçları budanıp, Karınca Dağları’nın ve eteklerindeki kırmızı kiremitli köyler görüşe açık tutulmak istenmiş olmalı. Çamların kesilmemesine çok sevindik ve mutlu olduk. Bulvar yapılma bahanesiyle güzelim 80-90 yıllık ve kentin simgesi olan çamlar bir gecede kesildi eski belediye başkanı döneminde. İş çamlarla kalsa, o da yetmemiş çarşı içindeki çınar ağaçları da yok edilmiş. Yazarken bile hicap duyuyorum.
Çamlık anlatılmaz derecede güzelleştirilmiş.Güvenlik göz açtırmıyor kötü niyetlilere. Koruma mükemmel. Konuşuyoruz.”Abi, eğer dikkat etmezsek masaları sigaraları ile yakıyorlar, çiziyorlar” diyor.Kendilerini yürekten kutluyorum.Yürüyüşümüz sola doğru kayıyor…Düğün salonunun arka tarafında bir yapay şelale ile karşılaşıyoruz. Harika görünümler bunlar. Etrafı taşlarla çevrilmiş göletin ve yer yer sarı ışık veren ampullerle donatılmış.
Göletin ve şelalenin sağ tarafında çocuk parkı. İçinde küçük model uçak, çeşitli hayvan modelleri, salıncaklar, renkli oyuncaklar…
Anneler ve çocukların mutluluğu…
Yolumuz devam ediyor. Yukarılara ağır ağır çıkıyoruz.Görünüm harika. Yerlerde tek bir çöp yok. Rüyada sayıyoruz kendimizi. Bir kamelyede dinleniyoruz. Yanımıza çay veya kahve getirmediğimize üzülüyoruz; ama o saatte de içilmez ki, değil mi? Daha ileride parkın tek Cafesi var. Güzel bir görünüm sağlıyor oturanlara. Ama öyle bir sandalyeleri var ki itilirken çekilirken sanırsınız mobilet geçiyor Cafenin içinden. Negatif gördüğüm ve beğenmediğimiz tek konu bu. Demirden sandalyeler, ilk defa görüyoruz.
Bu bizi gençleştiren çamlık parkına, hemen hemen her akşam gidip, şelalenin yanındaki banklardan birine oturuyoruz. Sabahları bir tat, akşamları başka bir tat. Zevkle gelip gidiyoruz.
Huzur ve mutluluk aramak ve bunu yaşamak her insanın mutlak gereksinimidir.
Belediye Başkanlığından randevu talep ettim, başarısını kutlamak istiyorum. Çok genç bir mühendis. Daha hiç görüşmedik. Haftası geldi hâlâ bir geri dönüş olmadı. Park Vadi ve şehirdeki aksaklıklardan konuşmak istediğimi açıkladım, bekliyorum…
Çamlık ile Karınca Dağları’nın arasına ucube yapılar engellensin istiyorum. Eğer engel olunamazsa çamlık havasını kaybeder.
Çok şey istediğimi ileri sürebilirsiniz. Haklısınız; amma Türk halkının da hakkıdır Avrupalı gibi yaşamak. Tertemiz ve göze hoş gelen parklar, kütüphaneler, tiyatro binası, parklar yapmak…Örneğin, yaya geçidinde yolcuya yol vermek, yol kıyısında bekleyen yaşlılara “Buyurun geçin” demek, fazla sürat yapmamak, hastane kapısında yığılıp açık gözlülük yapmamak gibi…
İyi bir hafta sonu diliyorum dostlar. Esen kalın, mutlu kalın.