Enver Seyhan
Araştırma yaparken olayları, olup bitenleri, yaşananları, yaşatılanları anlamak, kavramak ve
iyice bellemek isterim.
Taşova’nın kurulmasında çok önemli pay sahibi olan rahmetlik Hasan Aykan hatıralarında diyordu ki:
“Tekke nahiye müdürü iken yerli çetelerle de mücadele ettim.”
Anlattıklarından kısaca, mealen bir cümle yazdım. Zaten fazlasına da gerek duymadım.
Birkaç bilimsel makalede Amasya, Taşova, Merzifon, Erbaa ve Lâdik dolaylarındaki yerli ve Rum çeteler eliyle gerçekleşen olumsuz hadiseleri inceledim, irdeledim.
Uzun süren savaş yılları yokluk ve umutsuzluk meydana getirmiş, beraberinde asker kaçaklarının artmasına, çoğalmasına neden olmuştur. Özellikle asker kaçakları ayaklanmaların insan gücünü oluşturmuştur. Ülkenin değişik yerlerinde çıkan iç isyanlarla birlikte çetecilik hareketleri de başlamış ve bu vahim durum düşmanla mücadelede olumsuz etki yapmıştır.
Milli mücadele yıllarında Erbaa kazası dahilinde faaliyet gösteren yerli çeteler şunlardır:
-Beldağlı İzzet. -Ağcakeçi köyünden Çerkez Ahmet.-Kozlu köyü: Deli Abdullah. -Tekke köyü: Abbas Pelitli. (Hatko) -Fidi köyü: Deli İbrahim.
-Karayaka kasabası: Halil. -Zoğallıçukur köyü: Kel Aslan ve Molla Osman. -Üzümlü köyü: Kırkafa. -Alacabal köyü: Paşaoğlu İsmail.-Madenli köyü: Pörtlek Murat.
-Kuşuh köyü: Yanık Ali.
Bu çeteler, gasp, soygun, adam öldürme gibi kötü işleri işlediler.
(Yararlanılan makale: Yard. Doç. Dr. A. İlgazi / Dumlupınar Üniversitesi.)
Makaleden kısa bir bölümü iktibas ederek aldım. Çünkü Rum çetelerle birlikte Erbaa kazası ve köylerinde halkın yaşam şartlarını ağırlaştıran yerli çetelerin ülkenin zor zamanlarını beklediklerine; bu türden oluşumların olumsuz durumlarda tekrar hortlayabileceklerine inandım, ikna oldum.
Bu nedenle yazımın başlığını “yaşamayan hikaye sanır” olarak belirledim. Yazın dilinde hikayelerde yaşanmış veya yaşanması muhtemel olayları anlatırlar. Bir tarafı gerçektir. Hiçbir hikaye durup dururken çıkmaz.
Buradan itibaren Amasya ve civarında yaşanan olumsuz olayların tespit edildiği tutanaklardan oluşturulan ve kaleme alınan, internet ortamında yayınlanan makalelere yer vermek istiyorum.
Sebebine gelince:
Olaylara dair makaleleri yıllar önce not ettiğimi görünce zayi olmasın istedim ve kıyamadım. İsraf olmasınlar, bizlere canıyla, malıyla mücadele ederek, uğrunda ölerek hür bir vatan bırakan insanların hatıralarına dokunmayı, onların aziz ruhlarını en içten duygularımla selamlamayı arzu ettim.
“Eski Pontus Hükümeti Amasya’da olduğundan Rumlar buraya büyük önem veriyorlardı.
Mondros Mütarekesi’nin ilânından 1920 senesi sonuna kadar çeteler, 25 kişi öldürdü, 4 kişi yaraladı, 17 köyün hayvanlarını, tahıllarını ve eşyalarını aldılar.
100 kişilik bir çete 22 Nisan 1919’da Zikre Mahallesini bastılar.
Rumlar, önceden hazırladıkları listede yazılı olan zenginlerin evlerini arıyarak para, eşya, hayvan, ellerine ne geçtiyse aldılar.
Mahalledeki bütün kadınları sopalarla dövdüler. 2 kişiyi öldürüp 1 kişiyi yaraladılar.
Kuzey Anadolu’nun Rum Çeteleri: Dimit Çetesi:
Ağustos 1919’da Mahmutlar köyünden geçerek göreve gitmekte olan 6 askere saldırıp öldürerek cesetlerini ayrı ayrı tarlalara gömdükten sonra üzerlerine mısır ekmişler.
Kosti Çetesi: Memleketlerine dönmekte olan, hasta, yaralı veya hava değişimli birçok askeri yakalayarak öldürmüştür. 40 – 50 kişilik çeteler Müslüman köylerine saldırmışlar, yollarda pusu kurarak gelip geçenleri soymuşlardır.
Merzifon ilçesindeki Rum çeteleri 1920 senesi sonuna kadar pek çok suç işlediler. 19 kişiyi öldürdüler.
13 Kasım 1918 gecesi yapılan baskını Pekmezci köyü muhtarı Osman ve
İmam Ömer ilgililere şu şekilde anlatmışlardır:
“20 Kişilik Rum çetesi köyü kuşatarak soyguna başladılar. Molla Halil Oğlu Osman Ağa’yı adam akıllı dövdükten sonra yere yatırarak bıçağı boğazına dayayıp, kesmeye teşebbüs ettiler. Osman Ağa, yaşamdan umudunu kesince, varını yoğunu vereceğine söz verdi. Bunun üzerine bıçağın altından kaldırdılar. Topal oğlu Ömer Ağa çete köye varınca, korkusundan kaçtığından oğlu Mehmet’i yakalayıp iyice dövdükten sonra, yere yatırıp bıçağı boğazına dayadılar. Mehmet, canını kurtarmak için babasının nesi var nesi yok, hepsini vermeye razı oldu.
Ömer Ağa’nın 200 kırmızı altınını, 15 liralık gümüş kemerini, 25 lira değerinde bir çift altın
bileziğini, 100 lira değerinde dizi altınını ve daha birçok eşyalarını aldılar.”
20 Kişilik başka bir çete de 23 Kasım 1918’de Çakal mezrasını basarak soyup soğana çevirmişlerdir.
Mağdurlar olayı ilgililere şöyle anlatmışlardır:
“Rumlar köyümüzü basarak, dördümüzü yakalayıp bayıltıncaya kadar dövdüler. Sonra, bizi köyün dışına götürüp, yüzümüzü kıbleye döndürerek yere yatırdılar. Bıçakları boğazımıza dayayarak önce bıçağın ters yüzünü boğazımıza sürmeye başladılar. Bizi öldüreceklerini anlayınca, bütün paralarımızı
vereceğimize yemin edip canımızı kurtardık. Muttalip karısı Şehzade’yi, Kurban karısı Yahşi’yi ve Hasan Onbaşı karısı Şahlık’ı da köyün içinde yere yatırıp bıçakları boğazlarına dayadılar. Onlar da herşeylerini vereceklerine yemin ederek canlarını kurtardılar. Rumlar, evlerimizdeki “Kuran-ı Kerim”leri zorla getirtip köy meydanında yaktılar. Bundan sonra da evleri arayarak yatak çarşaflarından genç kızların çeyizlerine, saklı paralara kadar neyimiz varsa, hepsini aldılar.”
Gümüşhacıköy ilçesi ile Gümüş bucağı en azılı Rum çetelerinin barındığı bölge idi.
Gümüşhacıköy Kaymakamı Mustafa Ahmet ve Jandarma Komutanı Üsteğmen Ahmet Şevki tarafından 24 Nisan 1921’de düzenlenen raporda, çetelerin 18 kişiyi öldürdükleri, ?702 hayvan ve 6000 liralık eşyayı gaspettikleri belirtilmektedir.
Gümüş Madeni Bucak Müdürü ve Jandarma Komutanının düzenledikleri 12 Ekim 1921 tarihli raporda, çetelerin bucak sınırları içinde 83 suç işledikleri, 33 kişiyi öldürdükleri, 556 hayvanı gaspettikleri belirtilmiştir.
Rumlar, 3 Ekim 1918’de Hamit köyünü, 23 Aralık 1918’de Sarıavşar köyünü, 6 Ocak 1919’da Bademli köyünü, 25 Mart ve 1 Nisan 1919’da Cüce köyünü, 25 Mart 1919’da Elfeli köyünü, 5 Nisan 1919’da Karaabdal bucak merkezini basarak, bazı evleri yakmışlar, halka işkence ederek, eşyalarını ve paralarını gaspetmişler, hayvanlarını alıp götürmüşlerdir.
Gümüş bucağının Çobanoğlu ve Terzioğlu kışlaları Rumlar tarafından yakıldığından, halk başka yerlere göç etmek zorunda kalmıştır.
Rumlar, 24 Eylül 1919’da Belenoğlu kışlasına saldırarak asker ailelerine ve nişanlılarına tecavüz etmişlerdir.
10 Ocak 1919’da Jandarma Üsteğmen Mahir
komutasındaki J. müfrezesi ile Rum çeteleri arasında yapılan müsademede iki jandarma eri feci şekilde öldürülmüştür.
6 Ocak 1919’da Osmancık ilçesinin Gökdere köyünü basarak 12 kişiyi öldürmüşlerdir.
6 Ocak 1919’da Saraycık bucağı Bademli köyünü gece basarak, erkeklerin el ve ayaklarını kızgın demirle dağlamışlar, kızlara ve kadınlara tecavüz etmişler, köyün eşya ve hayvanlarını
alıp götürmüşlerdir.”
“Makalenin yazarını tespit edemedim” dedim ama araştırdım ve buldum.
Emekli Tüm. General Hüseyin Işık
Rum ve yerli çeteler ile eşkıyalar konusu uzunca sürecek gibi. Elimdeki kayıtları bitirene kadar aynı “başlık” altında devam edeceğim.
Enver Seyhan
22.10.2025
*
Mondros Mütarekesi Tarihi:
31 Ekim 1918
*
Müsademe: Çatışma


