Gazetemizin en zor dönemlerinde 7 Şubat 1974 – 17 Mart 1977 tarihleri arasında 3 yılı aşkın süre Sorumlu müdürlüğümüzü yapan ve 13 Aralık 2016 günü kaybettiğimiz merhum Nail Eren’i vefatının 6. yıldönümünde rahmetle anıyoruz.
51 yıl önce günümüze de ışık tutan “Ruhsuz Cemiyet” yazısıyla baş başa bırakıyoruz.
Ruhsuz Cemiyet
Bir cemiyet ki; öz felsefesini yitirmiştir. Bir cemiyetki musikisini, tarihi karakterini, kültür ve ahlakını yitirmiştir. Örf ve adetlerini yitirmiştir. Medeniyeti şekilde arar.
Bir cemiyetki; inançlarını yitirmiştir. Dinini unutmuştur. İşte o cemiyet ruhsuz bir cemiyettir. Rüzgara göre yön değiştiren yelpaze gibidir.
Milletlerin felaketleri böyle başlar. Çünkü felsefesini, ahlakını, kültürünü ve bütün milli hasletlerini yitirmiş cemiyet bir gölge cemiyettir. Ruhu çıkmış bir cesettir. Ruhu çıkmış bir ceset (insan cesedi olduğu bir yana) nasıl istenilen yere itilebilirse; Ruhsuz bir cemiyette de her türlü boyunduruk vurulabilir. Çünkü bu tür bir cemiyette ben boyunduruğa gelemem diyecek gurur, milli haslet olamaz. Ve tarihin hiç bir devrinde de olmamıştır.
Tarihte; yıkılan devletlerin ve bu devletleri vücuda getiren milletlerin evvela milli gurur ve hasletlerini kaybettiklerine rastlarız. Payidar olan devletlerde de milli gurur ve milli hasletlerin söndürülmemiş olduğuna şahit oluruz.
O halde ideal bir cemiyet nasıl olmalı? Hangi cemiyet idealdir? Ahlakı, bağlı olduğu dine ve nesle dayanan, felsefesinin temelinde tarihi, dini, musikisi ve edebiyatı olan cemiyet ideal bir cemiyettir. Payidar olacak cemiyette yine böyle bir cemiyettir.
01/04/1971