Üçü de Türkeşçiydi…
Keyifle okuduğum zaman zaman hüzünlendiğim bir yazı, kardeşimin eline kalemine sağlık. Onların samimiyeti, fedakârlıkları asla unutulmayacaktır.
Ülkücü vardır: derdi vatandır, hülyası turan, zulüm görürse; esaret altında incindiyse bir Türk içi sızlar, yüreği yanar. Sırtını dönüp görmezden gelemez, zulmü yok sayamaz. Birileri kervan yükleyip yol alırken, makam kapıp keyif sürerken, ülkücü ülkesi için en değerli varlığı canını vermekten zerre korkmayan, vatan sevdalısıdır.
Ah vatanım da vatanım der.
Ülkücü geçinen vardır. Şartlar onu gerektirmiştir. Modaya uymuştur. Kapkaççı gibi, kalıcı değildir. Zoru gördü mü tüyer gider.
Ülkücüden geçinen vardır. Çıkarı vardır. Ülkücünün omuzlarına basarak yükselmesi gerekir. Bulanık suda balık avlayacaktır… Kervanı düzünce atı alıp arkasına bakmadan çekip gider.
Ülkücü olmak, ülkücü kalmak hiçte kolay değildir. Ülkücü menfaatten, yalandan, dolandan haramdan arınmış yürektir.
Ülkücü kimseye yük olmaz, yükü olanlara, kimsesizlere yardım eder, yoldaş olur. Hakkına razıdır, başkasının hakkına girmez.
Ülkücü binlerce adanmış yürek: Önkuzu, İmamoğlu, Özmen gençliğinin baharında toprağa düşmüştür. Daha nice ülkücü Muhsin’ce zindanlarda işkence görmüş, gencecik yaşında Yusuf ’iyelerde çile yumağını ilmek ilmek dokumuştur.
Eğitimi yarım kalmış, okulundan olmuştur. Yavuklusunu boynu bükük, anasını gözü yaşlı, evladını yetim bırakmıştır. İsimlerini rahmetle, minnetle anacağımız daha niceleri bu yolda çile çekip, göçüp gitmişlerdir.
Yunus gönüllü yiğitler, deli kurtlar ülkenin, dirliği, birliği için gözlerini budaktan esirgemediler.
…
Sazı, sözüyle davanın yükünü omuzlamıştır. Sürgünde ömrü tükenen, korkusuz yürekli sesi; çağımızın Dede Korkut’u Ozan Arif’imize yapılanlar! cenazesine katılımı hizmet ettiklerince yasak konmuştur.
Bunun makul ülkücü bir cevabı var mıdır?
Ozan Arif kadar bu davaya ömrünü vermiş kaç yiğit var?
Biliyorum çoktur.
Ozan Arifi onların arasında, onların yanında görürsünüz!
Çoğu ülkücü olanlar karşısında mahzun, yapılanlara kırkındır…
Hangimiz ülkücüyüz? Dışlanma, ayrışma nereye kadar?
Hangimiz illet, hangimiz zilletiz. Ülkücüden illet olmaz, ülkücüden zillet olmaz.
Üç parçaya bölünmüşüz. Akıllı İzahı var mı?
Ülkenin şartları ülkücüleri iktidara zorlarken, yok ben olmam deyip; öne çıkanların yoluna taş koymak, yüksek perdeden azarlama ülkücü literatüründe yok diye biliyorum. Bu Önkuzu, İmamoğlu, Özmen, Muhsin, Türkeş’in ağzı olamaz.
Her görüş, düşünce, parti iktidara talip olurken, ülkücülerde ülkenin yönetimine talip olabilmelidir.
Her Türk vatandaşı gibi ülkücü cumhurbaşkanı, ülkücü başbakan olma iddiasını, ülkesine hizmet adına yüreğinde taşımalıdır. Olmak isteyenin, yolunu kesmenin ne ülkeye nede ülkücü davaya bir faydası var mı?
Ülkücü makam istemezmiş!
Nefsi için değil; vatanı, ülkesi ne istiyorsa ona ram olur.
Liyakati yeterliyse, işin başındakiler yetersiz, görevi yerine getiremiyorsa; görevden kaçmak ülkücü anlayışla bağdaşmaz.
Ülkücü devlet ebede adanmış, menfaatten arınmış yürekler ordusudur.
Farkına varın, duyun artık! Ülke yıllardır sizi iktidara çağırıyor. Ülke sizi birlik, tek yürek olmayı, işin ehil ellerce yönetilmesini, iktidara talip olmanızı bekliyor.
“Davalarımızın çözümü kendimize dönmek, sarsılmaz bir birlik halinde el ele vermek ve geceli gündüzlü çalışmaya girişmekle mümkündür. Alpaslan TÜRKEŞ