Amasya İtimat

TELAŞ TALAŞ (Enver Seyhan)

0
258
Facebook hır yerde ölmezsin sen! Valla!
Gavurun aklı her şeye erer!
Enver Seyhan
24 Ekim 2019
Gece: 01:13
Bu yazımda saçmalama ve hezeyan hakkımı kullanacağım!..
Boşu dolduracağım, doluyu boşaltacağım!..
Okumayın!
Kimseyi mecbur tutmuyorum. Böyle bir hakkım yok ayrıca haddime de düşmez…
Karanlık gecenin ortasında yazıyorum. Beni mazur görün.
Sonra Teheccüd’e duracağım.
Arzu ederseniz siz de durun!
Veya sessizce oturun…
Bir spor kanalı açın…
Dizi varsa izleyin…
Hayal kurun…
*
“Sigara haramdır.”
Velev ki haramdır. Helal olmasını kim istiyor ki?
Bin düşünüp bir karar vermeli bu gibi konularda. Yani fetva verirken diyorum…
Fakat bizim bir adetimiz var:
Haramı hamuduyla yiyoruz, içiyoruz, vergiliyoruz, sergiliyoruz; kısaca haramı seviyoruz.
Seviyoruz kime ne?
Çünkü; “ haramdan aşşa varsın sürsün şaşaa!”
Takmış imam efendi faize.
Akşam faiz sabah faiz.
Takmış bir kere…
Tamam tamam da…
Helal olmadığını bilmeyen yok. Böyle bir fetva veren de yok…
Ama…
Görünürde yaşanırda bir acayiplik var. Yok mu?
Mesela kavlığında kredi kartı var mı?
Var.
Kredi ile daire ve araba almak, alışveriş yapmak mümkün mü?
Evet.
Eeee!
Umumi Bütçeden şu kadar borç yüküne karşılık şu kadar faiz ödeniyor mu?
Ödeniyor…
Ancak;
İmam efendi kendini sıyırıyor.
Cemaata veriyor, veriştiriyor. İki de Arapça kelime ezberlemiş. Onları da araya sıkıştırıyor.
Bağırıyor, çağırıyor. Hoparlör çatlayacak neredeyse…
“Yapamazsınız, edemezsiniz… Gidemezsiniz, içemezsiniz…
Şıçamazsınız…”
Kendisi cennetin köşkünü kapmış nasıl kaptıysa…
Kapmış kapmasına da, daha namazı kıldırmadan ayın başında peşin ücreti banka hesabına yatıyor.
Adı: Devlet memuru.
Ahirette devlet memurlarına sorgu sual yok mu?
Din diyor mu?
Namaz konusunda, kurallarında kaidelerinde “para peşin, kırmızı meşin!”
Peygamber ücretle namaz kıldırdı mı?
Cenaze yıkadı mı?
Kur’an okudu mu?
Nikah kıydı mı?
Mevlüt yoğudu zaten, okumadı.
Mevlüd Süleyman Çelebi tarafından yazıldı.
“Allah adın zikredelim evvela!”
*
Din kimseye bu kadar kulaçlama hakkı vermiyor.
Bilen bilir.
Allah’ın hudutları var.
Şu kumar var.
Neredeyse oyun oynanan kahvelerin çoğunda kumar dönüyor.
Spor toto iddia at yarışı piyango!
Bunlardan hazineye para girmiyor mu?
*
Var…
Dahası var…
Arsızlık, hırsızlık, yolsuzluk var…
Neyse!
Benim alanım değil bu nakıs konular…
Fazla bile girdim bilip de bilmezden gelinen hususlara…
Kırmızı noktadır bende:
Nasihat ve vaaz dinlemeyi sevmem; ilmi manada çok aşmış bir insan olacak dinlemem için, arif olacak, bilge olacak, ağzından çıkanı kendi nefsinde yaşayacak…
Düşünürüm…
Derim ki:
İnsan önce kendine vermeli nasihatı, kendini tembihlemeli.
Para gibi…
Nasihatı kendi cebine koymalı evvela…
Kur’an haramları saymışken… “Bunlar Allah’ın hududu” demişken…
Hüküm yürütmek mi?
Benim aklım almaz.
Tövbe haşa!
Diğer tarafıyla bu nasihat ve vaaz işini üstlenip ücretle insanlara bağıran çağıran kimseler, artık her ailede, her soyda sopta en az bir İmam Hatip Okulu mezunu olduğunu, bir köyde veya mahallede ise onlarca İlahiyat mezunu bulunduğunu bilmesi lazım…
Ücreti mukabili nasihatta ne?
Senin ötekinden ziyade yanın ne?
Ve niçin sesin yüksek?
Konuşurken sesi alçatmak kıymet bahşeder insana…
Ayet de var ama konu derin…
Zirveler bana göre değil dediğim gibi!..
Ayrıca kalbi durdurup ameliyat eden sonra tekrar çalıştıran doktor dinini bilemez mi?
Katların yatların hesabını yapan kendi hesabını yapamaz mı?
Mühendis…
Öğretmen…
Avukat…
Mali müşavir…
Tövbe estağfirullah!
Senin makamın var tamam, üst perdeden ver veriştir, say sayıştır, eyvallah da… ama bu adamlar da okullarda kır ata nal çakmadı…
Bir de hutbenin kuralları var. Bırakın dersini aldığımı, elimde Diyanet’in ilk Reisi Rıfat Hoca’nın her Cuma gününe has hazırlayıp bastırdığı 1927 tarihli bir kitap var.
Kitap kazaların imamı, dedemin babası Mehmet Hoca’dan dedeme, dedemden de bana miras kaldı. Babaannem öyle derdi emesinin kocası da olan kayın babasına: “Gazelerin imamı.” Lafı oradan tuttum yoksa köyün eski adamlarına göre adam iyi adam, hoş adam, mütevazi adam, bilge adam, arif adam da kazalarda şurda burda halka caka satmamış. Âlimim bilgeyim diye kişiliğine ziyadelik katmamış, insanlara üstten aşağı bakmamış. Seferberlik yıllarında cephe gerisinde durmadan yılmadan mücadele vermiş. Koyun da gütmüş namaz da kıldırmış.
Hutbeden sonra dua edildiğini ve cemaatın amin ile mukabele ettiğini ömrümce görmemiştim, buna da şahit oluyorum son senelerde. Son duaya hutbe usulünde bildiğimin haricinde olduğu içün uymuyorum ama içimden amin diyorum.
Evveliyatında, rivayet odur ki; Hutbe namazdan sonra irat buyurulurken Muaviye halk hutbeyi dinlemeden bırakıp çıkıyor, kaçıyor diye namazdan önceye aldırmış.
Velhasıl uyanık adammış Muaviye albayım!
Ben de haberi, bu konuda makalesine müracaat ettiğim muharrirden aldım. Ötesini bilemem, adamın hezeyanı mıdır, telaşı mıdır?
Kafi!
Kafam talaş oldu.
*
Duvar yazıları hoşuma gider. Bir duvarın bahçeye dönük tarafına yazılmış yazacağım bu duvar yazısı.
Şöyle demiş şair galiba Ö. Asaf:
“Yaşamak değil de bu telaş öldürecek beni!”
Evet telaş!
Bu müphem müzmin telaşla nereye kadar?

Yorum Ekle