Dünya darbeler tarihine bakarsanız sayı olarak rekor sanıyorum Türkiye’dedir.Bu ülkede, seçilmişlere karşı yapılan darbelerin faillerinin askerle beraber siviller de olduğu görülmektedir.
Halkın özgür iradesiyle seçilen DP’nin başbakanı Adnan Menderes’in darbeyle işbaşından indirilmesi hariç , muhtıraları ve darbeleri, bildirileri gördüm.
15 Temmuz 2016 Kalkışması nitelik ve nicel olarak daha önce yapılan darbelere pek benzemiyordu. Bu kalkışmanın sonucu da farklı oldu. Çünkü sosyal yapımızı oluşturan kültürel değerlerimiz değişime uğradı.Bu nedenle; Bu kalkışmanın nedenleri ve sonuçları daha çok tartışılacaktır. Devleti ele geçirme projesini uygulamaya koyanların sabırlarını gizlemedeki becerilerini, sadakatlerini ve öteki maharetlerini yeni görmeye, anlamaya başladık. Ordu içindeki uzantılarıyla darbe girişimini başlatanların belki de en önemli eksikleri yanlarında halkımızdan birilerinin olmayışıydı. Yanlarında halk yoktu, Türk’ler , Kürt’ler , lazlar , aleviler, sünniler ve işci sınıfı yoktu. Halkları yoktu..
Sınıfsal temelde bakıldığında , çokça ön plana çıkarılan işçi, köylü sınıfı kurumsal olarak ortada hiç yoktu. Darbeye karşı duran kadını-erkeği , yaşlısı orta sınıfa mensup insanlardı. Belki bir çoğu asgari ücretle çalışanlardı. Darbenin ilk saatlerinde sözde demokratların darbe başarılı olsun diye el ovuşturdukları herkesin malumudur. Darbecilere destek veren ya da karşı duranların davranışlarında belirleyici ana unsur Tayyip Erdoğan’dır. Darbeyi yapmaya çalışanların ona karşı düşmanlıkları, darbeye karşı inanç ve inatla karşı duranların Erdoğan sevgisi ve sadakatleri belirleyici unsurdu.
15 Temmuz darbe girişimini başlatan örgütün ismini herkes biliyor. Fetö… Malum örgütün insan kaynaklarını, nitel ve nicelik olarak analizini yaparken onların psiko-sosyal durumlarını da tespit etmiş olacağız. Malum ihanet şebekesinin insan kaynağı Anadolu’nun fakir ve orta sınıfını oluşturan ailelerin zeki çocukları , parasal kaynak temininde inançlı esnaf ve sanatkarlardır. Onların zeki olmayan gençler, parasız esnaf sanatkar ve iş adamlarıyla işleri olmazdı. Boşuna hamallık etmez, meyvesiz ağacın dibine varmazlardı.
Fetö’nün gelişmesi büyümesi için en uygun ortam ve alanlar devleti yöneten sözde, sağcı ve solcu iktidarlarca temin edildi.
Yaklaşık 40 yıllık çalışma ve hazırlık dönemi temin edilen uygun ortamda devam etti. Fetö’nün kadrolarını oluşturan bu insanlar zekiydiler, ama düşünmeyi bırakıp ve akıllarını kullanmadılar, akletmediler. Eko nomik yetersizlikleri onların özgür düşünmelerini akletmelerini önlüyordu. Önce genç neslin ekonomik sorunlarını çözdüler, onları ekonomik temelde kendilerine sahip çıkıldığı duygularını belleklerine yerleştirip , dini referanslar temelinde eğitimle örgüte bağımlı hale getirildiler. Sonrası malum, aynı kadro içindeki birileri onların adına düşündü ve akletti. İpleri kuklacının eline verdi. Onlar yönetici kuklacı fetö imamları idi. Örgütün yönetici kadroları, kuklacının kuklaları oynattığı gibi generalleri, amiralleri, albayı ve teğmeni rütbeli, rütbesiz herkesi darbe oyununda oynattı. Darbe oyununda ellerine milletin silahını, tankını, uçağını vererek oyun sahneye konmuştu.Oynanan darbe oyununda seyirci sıralarında oturan halkımız, oyun oynanırken ”sokaklara çıkın” talimatıyla oyunun oynandığı alana çıktı. Darbecilerin oyun kurucuları, oyunun senaryosuna Sn.Cumhurbaşkanımız ve halkımızın dik duracağı ihtimalini yazmamışlardı herhalde. Silahsız, çıplak elleriyle sabaha kadar tankın ,topun ,makineli tüfeklerin önünde, havadan uçaklarla yapılan bombalara , açılan yaylım ateşlerine aldırış etmeden demokrasiyi koruyan vatandaşlarımız şehit ve gazi oldular.
Son on yılda ülkemizin ekonomik ve sosyal alanlardaki gelişimi, demokrasinin hak ve özgürlükler alanındaki bireylere verdiği güven, insanımızın psiko-sosyal yapısını değiştirdi. Bu değişimde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlikte sergilediği dik duruşu , milletiyle günlük yaşamda iç içe olması, egemen güçlerin kurdukları süregelen dünya sistemine karşı duruşu etkili olmuştur. Sosyal yapımızdaki değişim, devletin asli görevlerine döndürülmesi, hizmette insanın merkeze konulması,bireysel tercihlerin ön plana alınması ,özgür düşüncenin kısıtlama olmadan söylenmesi ,azda olsa insanımızın milli ekonomimizden payını alması gibi devletin sosyal hizmet devleti haline getirilmesi gibi sosyal politikalar ve uygulamaları insanımızın psikolojik olarak kendine güvenmesini hastalık haline gelen aşağılanmışlık komplekslerinden kurtulması olarak görüldü. Bu Psiko-sosyal değişim özgüven ve ona bağlı dik durma karşı koyma davranışına dönüştü..
Darbe girişiminin bastırılmasında halkımızın sokaklara inmesinin esas nedeni psikolojik bakımdan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a olan bağlılığı, ona güven duyması ve sevgisi dir.
Halkımız yıllar yılı darbeler karşısında bir şey yapamama ezikliğini,yaşadı. Belki bi rşeyler yapmayı istedi ama bizim kültürümüzde; saray , oligarşik asker ve bürokrasi kökenli darbelerine karşı duruş yoktu.Bu nedenle Menderese,Özal a ve Erbakan a yapılan haksızlıklara karşı ,onları koruyamadığı gerçeğini her an hafızasında canlı tuttu çaresizliğin ezikliğini yaşadı. Belki ilk defa sosyo-kültürel yapımızda bir şey oldu. Cumhurbaşkanı ”Tayyip Erdoğan’ı yedirmeyeceğiz” sloganı darbe sürecinde inançla ve kararlılıkla uygulandı. Bundan sonra da bu kararlı duruşun sergileneceği demokrasi nöbetlerinde görüldü.
Türkiye demokrasi tarihinde Şehitlerimiz rahmetle minnetle , gazilerimiz ve Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan vatanını milletini seven kahramanlar olarak minnetle yadedilecektir..
Artık görülmüştür ki; Türkiye’de Cumhuriyet ve Demokrasi sorunu yoktur. Sorun uygulamalardadır. Demokratik kurallar içinde sorunlar aşılacaktır.
İleri demokrasiye geçiş yapacaksak maddi temelde gelişmişliği ve eşit paylaşımı, hukukun üstünlüğünü, insan hak ve özgürlükleri bağlamında inanç ve düşüncelerin özgürce yaşanmasını güvence altına alan laikliğin bu ülke için gerekli olduğunu unutmamalıyız. Türkiye müslümanlarının Cumhuriyet, demokrasi ve özgürlükcü laiklikle sorunu yoktur. Müslümanların en önemli sorunu inandıkları dini değerlerin seküler yaşamlarında oluşturduğu çelişkilerdir. Artık bu ülkede birileri müslümanları devlet, cumhuriyet ve demokrasi düşmanı olarak gösteremeyecektir. Dini söylemler ve kavramlar devlet , cumhuriyet ve demokrasinin korunması adına araç olarak kullanılmıştır Ak Parti’nin 15 yıllık iktidarı sürecinde sosyal yapıyı oluşturan dini ve etnik kimlik temelinde hızlı bir dönüşüm yaşanmış , radikal düşünce düzeyleri zaafa uğrayan toplumsal yapımız seküler yaşamın kurallarını günlük yaşamının içine daha fazla dahil etmiştir..
Darbenin önlenişinde milli ve manevi değerlerin bayrağın vatan kavramının üzerinde simgeleşmesi kazanılan ekonomik sosyal gelişmişliğin kaybedilmemesinin yanında lidere endeksli hareket tarzı belirleyici olmuştur.
Tarık Ziyad.
Tarık Ziyad.