Amasya İtimat

Tarık Ziyad’ın Beklenen yazısı: 15 TEMMUZ 2016 ‘ya BAKIŞ

0
81

Dünya darbeler  tarihine bakarsanız sayı olarak rekor  sanıyorum Türkiye’dedir.Bu ülkede, seçilmişlere karşı yapılan darbelerin  faillerinin askerle beraber siviller de olduğu görülmektedir.

Halkın özgür iradesiyle seçilen DP’nin başbakanı Adnan Menderes’in darbeyle işbaşından indirilmesi hariç , muhtıraları ve darbeleri, bildirileri gördüm.
15 Temmuz 2016 Kalkışması nitelik ve nicel olarak daha önce yapılan darbelere  pek benzemiyordu. Bu kalkışmanın sonucu da farklı oldu. Çünkü sosyal yapımızı oluşturan  kültürel değerlerimiz değişime uğradı.Bu nedenle; Bu kalkışmanın nedenleri ve sonuçları daha çok tartışılacaktır. Devleti ele geçirme projesini uygulamaya koyanların sabırlarını gizlemedeki becerilerini, sadakatlerini  ve  öteki maharetlerini  yeni görmeye, anlamaya başladık. Ordu içindeki uzantılarıyla darbe  girişimini başlatanların belki de en önemli eksikleri yanlarında halkımızdan  birilerinin olmayışıydı. Yanlarında halk yoktu, Türk’ler , Kürt’ler , lazlar , aleviler, sünniler  ve işci sınıfı yoktu. Halkları yoktu..
 
Sınıfsal temelde  bakıldığında , çokça ön plana çıkarılan işçi, köylü sınıfı kurumsal olarak ortada hiç yoktu. Darbeye karşı duran kadını-erkeği , yaşlısı orta sınıfa mensup insanlardı. Belki  bir çoğu  asgari ücretle çalışanlardı. Darbenin ilk saatlerinde sözde demokratların darbe başarılı olsun diye el  ovuşturdukları  herkesin malumudur. Darbecilere destek veren  ya da karşı  duranların davranışlarında  belirleyici ana unsur Tayyip Erdoğan’dır. Darbeyi yapmaya çalışanların ona karşı  düşmanlıkları, darbeye karşı inanç ve inatla karşı duranların Erdoğan sevgisi ve sadakatleri belirleyici unsurdu.
 
15 Temmuz darbe girişimini  başlatan örgütün ismini herkes biliyor. Fetö… Malum örgütün insan kaynaklarını, nitel ve nicelik olarak analizini yaparken onların psiko-sosyal durumlarını da  tespit etmiş olacağız. Malum ihanet şebekesinin insan kaynağı Anadolu’nun fakir ve orta sınıfını oluşturan ailelerin zeki çocukları , parasal kaynak temininde inançlı  esnaf  ve  sanatkarlardır. Onların zeki olmayan gençler, parasız esnaf sanatkar ve iş  adamlarıyla işleri olmazdı. Boşuna hamallık etmez,  meyvesiz ağacın dibine varmazlardı.
Fetö’nün gelişmesi büyümesi için en uygun ortam ve alanlar devleti  yöneten sözde, sağcı ve  solcu iktidarlarca temin edildi. 
Yaklaşık  40 yıllık çalışma ve hazırlık dönemi temin edilen uygun  ortamda devam etti. Fetö’nün kadrolarını oluşturan bu insanlar zekiydiler, ama  düşünmeyi bırakıp  ve akıllarını kullanmadılar, akletmediler. Ekonomik  yetersizlikleri onların  özgür düşünmelerini akletmelerini  önlüyordu. Önce genç neslin  ekonomik sorunlarını  çözdüler, onları ekonomik temelde kendilerine  sahip çıkıldığı duygularını belleklerine yerleştirip  , dini  referanslar temelinde eğitimle örgüte bağımlı hale getirildiler. Sonrası  malum, aynı  kadro içindeki birileri onların  adına düşündü ve akletti. İpleri kuklacının eline verdi. Onlar yönetici kuklacı  fetö imamları idi. Örgütün yönetici kadroları, kuklacının  kuklaları oynattığı gibi generalleri, amiralleri, albayı ve teğmeni rütbeli, rütbesiz  herkesi darbe oyununda oynattı. Darbe  oyununda ellerine milletin silahını, tankını,  uçağını vererek oyun sahneye konmuştu.Oynanan darbe oyununda  seyirci sıralarında  oturan halkımız, oyun oynanırken ”sokaklara çıkın” talimatıyla oyunun  oynandığı  alana çıktı. Darbecilerin  oyun kurucuları, oyunun senaryosuna  Sn.Cumhurbaşkanımız ve halkımızın dik duracağı ihtimalini yazmamışlardı herhalde. Silahsız, çıplak elleriyle sabaha kadar tankın ,topun ,makineli tüfeklerin önünde, havadan  uçaklarla yapılan bombalara , açılan yaylım ateşlerine aldırış etmeden demokrasiyi koruyan vatandaşlarımız şehit ve gazi oldular.
 
Son on yılda  ülkemizin ekonomik ve sosyal alanlardaki gelişimi, demokrasinin hak ve özgürlükler alanındaki bireylere verdiği   güven,  insanımızın psiko-sosyal yapısını değiştirdi. Bu değişimde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlikte sergilediği dik duruşu , milletiyle günlük yaşamda iç içe olması, egemen güçlerin  kurdukları süregelen dünya sistemine  karşı duruşu etkili olmuştur. Sosyal yapımızdaki  değişim, devletin asli görevlerine döndürülmesi, hizmette insanın  merkeze konulması,bireysel tercihlerin  ön plana alınması ,özgür düşüncenin  kısıtlama olmadan  söylenmesi ,azda olsa insanımızın milli ekonomimizden payını alması gibi devletin  sosyal hizmet devleti haline getirilmesi gibi sosyal politikalar  ve uygulamaları insanımızın psikolojik olarak kendine güvenmesini hastalık haline gelen aşağılanmışlık komplekslerinden kurtulması  olarak görüldü. Bu Psiko-sosyal değişim özgüven ve ona bağlı dik durma karşı koyma davranışına dönüştü..
Darbe  girişiminin bastırılmasında halkımızın  sokaklara inmesinin esas nedeni psikolojik bakımdan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a olan bağlılığı, ona  güven duyması ve  sevgisi dir. 
Halkımız yıllar yılı  darbeler karşısında  bir şey yapamama ezikliğini,yaşadı. Belki bi rşeyler yapmayı istedi  ama bizim kültürümüzde; saray , oligarşik asker ve bürokrasi kökenli darbelerine karşı duruş yoktu.Bu  nedenle Menderese,Özal a ve Erbakan a yapılan haksızlıklara karşı  ,onları koruyamadığı  gerçeğini her an hafızasında  canlı tuttu çaresizliğin ezikliğini yaşadı. Belki ilk defa  sosyo-kültürel yapımızda  bir şey oldu. Cumhurbaşkanı ”Tayyip Erdoğan’ı yedirmeyeceğiz” sloganı darbe  sürecinde inançla ve  kararlılıkla uygulandı. Bundan sonra da  bu kararlı duruşun sergileneceği demokrasi nöbetlerinde görüldü.
Türkiye demokrasi tarihinde   Şehitlerimiz  rahmetle minnetle , gazilerimiz ve Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan  vatanını milletini seven kahramanlar olarak minnetle yadedilecektir..
Artık görülmüştür ki; Türkiye’de Cumhuriyet ve Demokrasi sorunu yoktur. Sorun uygulamalardadır. Demokratik kurallar içinde sorunlar aşılacaktır.
İleri demokrasiye geçiş yapacaksak  maddi temelde gelişmişliği ve eşit paylaşımı, hukukun üstünlüğünü, insan hak ve özgürlükleri  bağlamında inanç ve düşüncelerin  özgürce yaşanmasını güvence altına alan laikliğin bu ülke için gerekli olduğunu  unutmamalıyız. Türkiye müslümanlarının Cumhuriyet, demokrasi ve özgürlükcü laiklikle sorunu  yoktur. Müslümanların en  önemli sorunu inandıkları dini değerlerin seküler yaşamlarında oluşturduğu   çelişkilerdir. Artık bu ülkede birileri müslümanları devlet,  cumhuriyet ve demokrasi düşmanı olarak gösteremeyecektir. Dini söylemler ve kavramlar devlet , cumhuriyet ve demokrasinin korunması adına araç olarak kullanılmıştır Ak Parti’nin 15 yıllık iktidarı sürecinde sosyal  yapıyı oluşturan dini ve etnik kimlik temelinde  hızlı bir dönüşüm yaşanmış , radikal düşünce düzeyleri zaafa uğrayan   toplumsal yapımız  seküler yaşamın kurallarını  günlük yaşamının içine daha fazla dahil etmiştir..
Darbenin önlenişinde milli ve manevi değerlerin bayrağın vatan kavramının üzerinde simgeleşmesi  kazanılan ekonomik sosyal gelişmişliğin kaybedilmemesinin yanında lidere endeksli hareket tarzı belirleyici olmuştur.
Tarık Ziyad. 
 

Yorum Ekle

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz