Sürdürülebilirlik kelime anlamı olarak; üretkenlik ve çeşitliliğin devamlılığı sağlanırken, daimi olabilme yeteneğini korumak olarak tanımlanabilmektedir. Daha geniş anlamda sürdürülebilirlik; ekonomik gelişmenin ve kalkınmanın, doğal kaynakları tüketmeden ve doğanın kurulu dengesini bozmadan gelecek nesillere ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve kalkınmalarına imkân sağlayabilecek şekilde bugünün ve yarının kalkınmasının tasarlanması ve uygulanmasıdır. İktisadın en yalın anlamı, kıt kaynaklarla, sonsuz insan ihtiyaçlarının karşılanabilmesidir.
Maslow, “Motivasyon ve Kişilik” kitabında insan hareketlerinin temelinde öncelik sırasına göre sırasıyla; 1) Fiziksel ihtiyaçların karşılanması, 2) Güvenlik ihtiyaçlarının karşılanması, 3) Sevme, sevilme ve ait olma ihtiyaçlarının karşılanması, 4) Saygı duyulma ihtiyacının karşılanması, 5) Güzelduyu ihtiyacının karşılanması, 6) Kendini gerçekleştirme ihtiyacının karşılanması gerektiğini belirtmektedir. İlk ihtiyaç olan fizyolojik ihtiyaçların karşılanması gıda (su ve yemek) ihtiyacının karşılanması anlamına gelmektedir. Beslenme ihtiyacı karşılanmadıkça insanın, gıdadan başka hiçbir şeyi düşünmediğini, hayal etmediğini, algılamadığını, hatırlamadığını, hissetmediğini ve istemediğini belirtmektedir. Bu nedenle insanın, ömrü boyunca gıdayı bulabileceğini ve istediği zaman ulaşabileceğini bildiği zaman daha mutlu olduğunu ve özgürlük, aşk, sosyal ihtiyaçlar, saygı ve felsefe konularının ise beslenme ihtiyacından daha önemsiz olduğunu ifade etmektedir. Her ihtiyaç karşılandıkça insan bir sonraki ihtiyacını karşılamak ister. Karşılanan ihtiyaç, ihtiyaç duygusunu söndürür. İnsanın ihtiyaçlarını karşılaması çok önemlidir. Bu durum genelde tüm insanlar için geçerlidir.
İnsan yukarıda bahsettiğimiz ihtiyaçlarını karşılarken bu durumun sürdürülebilir yani devamlı olmasını istemektedir. Oysaki yaradılış gereği kendi hayatı sürdürülemezdir hele hele iş hayatı daha da sürdürülemezdir. Sürdürülemez dünya ve özellikle iş hayatından geriye kalan tek sürdürülebilirlik ise “gasp edilmiş haklar”dır. Bilerek ve isteyerek gasp edilen çalışan haklarıdır. Örneğin sırf kendi nefsi için; çalıştırılan insanın işini yaparken basit maske ve havalandırma olmaksızın çalıştırılarak gelecekte kalıcı hastalığa yakalanacağını bilerek tedbirsiz çalıştırmak, kendi işini kasıtlı olarak başkasının üzerine yıkmak veya başkasına yaptırmak, başkasının ürettiği fikri, ürünü kendi yapmış gibi göstermek, hak ettiği ücreti ödememek veya hak ettiğini vermemek gibi. Bu konu hakkında Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmaktadır. “Hiçbiriniz kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz” (Buhârî, İmân 7; Müslim, İmân 17/71.). Yüce Allah bize Kehf Sûresi; 46. Ayetinde şöyle buyurmaktadır; “Mal ve oğullar, (geçici) dünya hayatının zîynetidir. Bakî kalacak olan salih ameller ise Rabbi’nin katında sevapça daha hayırlı, ümit bağlanmaya da daha layıktır.”
Orhan POLAT