Çin’in Vuhan kentinde çıkan ve Dünyaya yayılan bu virüs hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir şekilde başta DSÖ’nün ve tabiplerin kestiremeyeceği kadar hızla tehlikeli bir şekilde yayılarak bütün devlet ve milletleri şaşırtarak tüm insanlığı endişeye ve korkuya sevketmiştir.
19. yüzyılda ABD ve Avrupa’nın kurduğu kapitalist medeniyetin o baş döndürücü zenginlik ve refahın 2 gramlık bir virüsün karşısında ne kadar aciz, insanlıktan uzak acımasız sahte bir medeniyetin sahibi olduklarını ibretle televizyonlarda izledik ve gördük. Bu durum öylesine vahim bir boyuta varmıştırki; yaşlı insanlara, hayvana bile reva görülmeyen davranışlar yaşlı insanların hastane koridorlarında kendi halinde can çekişerek veya solunum cihazının fişleri çekilerek katledildikleri görülmüştür. Bu acımasız ahlaksızlığın maalesef bizim sol aydınların da aynı zihniyete sahip olduklarını Halk tv de yapılan bir söyleşide solcu bir biyolog virüse yakalanan ilk insanların ya bir adaya ya da topluca imhasının yapılmasını utanmadan sıkılmadan savunabilmiştir. Sol’un sahte insanlık yüzünü bir kez daha görmüş olduk. Şu hale bakın koskoca ABD ve Avrupa birliği en basit maske, dezenfektan, ölüm torbası, solunum cihazı bulamamaktan dolayı binlerce insanın ölümüne neden olmuş hatta akbabaların cesetler üstünde uçuştukları görülmüştür. Halbuki bu devletler silaha, Ay’a gitmeye, Ortadoğu gibi dünyanın dört bir yanında savaş için milyar dolarlar harcayabilmişlerdir.
Mehmet Akif Ersoy İstiklal marşında belirtildiği üzere: ”Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”. diyerek batının medeniyetini o yıllarda anlamış ve anlatmıştır. Bizim ülkemizde ise, Tayyip Erdoğan iktidara gelir gelmez hastanenin bir kısmını tadilatlarla, büyük bir kısmını araştırma hastaneleri, bir kısımını da şehir hastaneleri yaparak fiziki altyapıya öncelik vermiş, hastaneleri birleştirerek tek elden koordinasyonunu sağlamıştır. Diğer yandan Kılıçdaroğlu’nun batırdığı SGK’yı ıslah ederek ülkemizdeki bütün insanları Sosyal güvenliğe kavuşturmuştur. Oysa Kılıçdaroğlu 90’lı yıllarda Genel Müdür iken Sosyal güvenliğin 2050 yılına kadar düzelemeyeceği böylece hastalara hizmet vermenin mümkün olamayacağını Rahmetli Savaş Ay’ın programında belirtmiştir. 90’lı yıllar demişken sağlık kurumlarının durumunu hatırlatmakta fayda var: Doktora gitmek için önce doktorun adamını bulacaksın, bu yetmez, pazarlık yapacak parasını bulacaksın. Müzmin hastalığa (Kanser gibi) yakalanmış isen o zaman ocağın söndü demekti. Fakir fukaraya zaten yaşama hakkı yoktu. Çok duymuşuzdur görmüşüzdür. Hastaneye doğuma giden fakir insanların yolda gelirken öldükleri görülmüştür. Yeni nesilimiz maalesef bunları bilmiyor. Hastaların hastanede yattığı koğuşlara pislikten burunları tutarak giderlerdi. Pansuman yerleri ise akla ziyandı. Kısacası hijyen denilen birşey hiç yoktu. Maalesef Sol, aydın yazar ve çizerler devamlı o eski günleri özlüyor. Bunu için yeni yapılan herşeye karşı çıkagelmişler ve hala da devam etmektedirler. Devamlı manipülasyon ve algı yaratarak toplumu yanlış yöne yönelmesini sağlamaya çalışmışlardır. Bu öyle bir boyuta varmıştır ki, Sağlık Bakanı’nın basın toplantısında söylediği 600 sağlık personelinin virüse yakalandığını belirtmesini tersine çevirerek 600 sağlık personeli ölmüştür şeklinde kamuoyunu yanıltmaya kalkmışlardır. Yine virüsten ölen insanların ölüm sayısının gizlendiği şeklinde DSÖ’yü yanıltmaya yeltenmişlerdir. Hem de Tabipler Odası gibi bir kuruluş diğer yandan Tayyip Erdoğan’ın başarısını gölgelemek için virüs sürecindeki süreci yönetme başarısını utanmadan, sıkılmadan Cumhuriyete bağlıyorlar. Acaba ”80’li 90’lı yıllarda Cumhuriyet yönetimi yok muydu?” demezler mi adama.
Bu güruh öylesine başarının karşısında ne yapacağını şaşırmış ve çıldırmışlardır. Bu başarıyı yıllara göre karşılaştıracak olursak 90’lı yıllarda 75.000 Doktor, 90.000 Hemşire, 618 Ambulans (mazotu kendinden olmak üzere) 2002-2020 160.000 doktor, 205.000 hemşire, 5467 Ambulans 9 kat fazla 3 Ambulans Uçak, 14 Ambulans Helikopter, hizmet vermektedir. Hastaneleri demeye gerek yok Taşova’nın 50 yataklı hastanesi Amasya Sabuncuoğlu Araştırma Hastanesi 15 yıl sürmüştür. Bugün devasa hastanelerin 2-3 yıl içinde bittiğini görüyoruz. Bu durum bile herşeyi göstermektedir. Sol’un beğenmediği bu Hükümet sadece memleketimizdeki insanları tedavi etmekle kalmamış. Bu süreçte yurtdışında ne kadar gariban insanımız varsa (70.000) özel uçaklarla da getirerek, onları yurtlarda karantinaya almıştır. ABD başta olmak üzere 80 ülkeye yardım elini uzatabilmiştir. Solunum cihazını ise 1 ay içerisinde yerli ve milli olarak üretebilmiştir. Sol aydınlar bu başarı karşısında çılgına dönmüş ne yapacağını sapıtmış, şaşkın ördeğe dönmüştür. Yine bu başarıları gölgelemek isteyen Sol çevreler darbe söylemleriyle eski geleneklerini hortlatmış. Böylece yeni algı ve gündem oluşturmuşlardır. Karşılaştığımız bu salgın, şayet 90’lı yıllarda olsaydı yukarıda belirttiğim o zamanki hastanelerin fiziki yapısıyla hijyensizliğini, ilaç bulunamazlığını, ilaç alınamazlığını göz önüne alırsak, inanın ölüm oranımız ABD’yi en az ikiye katlardı.
Atalarımız ne demiş: ”İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın.” Acaba bu Devlet hangi Devlet? Önceki Devlet mi? Şimdiki Devlet mi Sevsen de sevmesen de yiğidin hakkını sahibine vereceksin . Utanmaya gerek yok be kardeşim…
Talip ÖLÇER
Emekli Öğretmen