Amasya İtimat

ŞİMDİ NE LAZIM?…

0
893

Görünen o ki küresel münkirler dünyayı rahat bırakmayacak. Ellerindeki gücü sonuna kadar kullanacak, hatta orantısız kullanacak. Bunu şekilden şemalden anlamayanlar olabilir, hiçbir zaman da anlamayacaklar; anlayanlar ise genelde küçük bir kesimdir, onların da ekserisi boş vermiş görünüyor.

Şimdi ne oluyor? Avm’ler açılıyor. Sebep? Avm’lere asla ihtiyaç olmadığı şu ortamda görüldü. Avm’ler olmadan daha rahat toplum. Kendini mecbur hissetmiyor ve kendi mahallesindeki esnafla haşır neşir oluyor. Mahallede Sağlık Ocağı, Camii, Okul, Lise, Bakkaliye, Nalburiye, Ekmek Fırını, Postane, Pastane varsa gerisini düşünme. Zaten orta halli, küçük marketler açık ve yükü taşıyabildikleri de tecrübe edildi.

Şimdi ne mi lazım?
Şimdi fabrika lazım. Şimdi tarım lazım. Şimdi hayvancılık lazım. Şimdi gelenek lazım. Şimdi görenek lazım. Bütün şehirlerde birer ikişer fabrika tesis edilmeli. Şehirler nüfusca ve üretimce paylaşmalı artık. Küresel dil bırakılmalı.

Çünkü, öyle bir oyun oynanıyor ki kim planlıyor, kim taktik masasında oturuyor, kimler kurallara mecburi uymak zorunda bırakılıyor, belli oldu.
Büyük bir oyun. Doğruyu söyleyeni de dokuz değil on dokuz köyden kovuyorlar. Bu çıkışı olmayan sokak, bizim tarihimize de, kültürümüze de, dinimize de, hayatımıza da uymuyor, zorluyor bizi, sıkıyor.

Çin’de Wuhan kentinde peyda olan virus nasıl oluyor da bütün dünyaya darıyor, hayret içinde bocalayanlar boşuna bocalamıyor. İhtisası tıbbiye olan bir ödüllü şahıs çıkıyor ve diyor ki: ” Virusun dünyanın her yerinde yaşama şansı bulması şaşırtıcı.” Demek ki virus peyda olabilir, bunda bir bahane aranmıyor, ancak dünyayı alt etmesi, hayatı kasıp kavurma işini becerme meselesi kafa karıştırıyor, yoruyor.

Herkesin dilinde bir cümle var: “Bu salgından sonra dünya değişecek!” Tamam da kimin aleyhine, kimin lehine değişecek? Görüldü ki artık, virus laboratuvarları mevcut. Oralarda bir takım çalışmalar yapılıyor. Kimin lehine, kimin aleyhine bu çalışmalar? Hatta bu çalışmalara destek verenlerden biri de teknoloji sektöründe kazanarak sermayece dünyanın yeni karunu olan bir adam. Ne işi var mikrobiyoloji sahasında, tarım alanında? Küresel kuşatmanın bir ipi de onda olmasın? Hatta bu adamla tarımsal konularda işbirliği içinde olduğumuza dair bir yazı da okudum.
Tövbe estağfirullah!

Yahu bu ülke şöyle ya da böyle fıtraten müslüman. Dini var, kitabı var. Kitap yan gelin yatın demiyor, üretin diyor. Küresel dünyayı, küresel yaşam biçimini reddetmedikçe bela ve musibete her zaman hazır olmak gerekiyor. Gizli, kapaklı ve çoğunluğun aleyhine gelişen yapılar, teşekküller, tesisler, düşünceler, telkinler, nutuklar insanlarda gafletten uyanma duygusunu geliştirmiyorsa netice kötü, kötü ki ne kötü.

Dünyanın küresel güçlere, yapılara karşı direnmesi gerekiyor. Esnafın, sanatkarın, zanaatkarın küresel güç ve kartellere, otokratik kapitalizme karşı durması, itiraz etmesi, direnmesi gerekiyor. Otokrasi kişisel özgürlüğü rehin aldıktan sonra küresel yapılar, her aklına estikçe güvenlik bahanesiyle karantina adı altında insanları eve tıkacaktır. Bunu görmek için müneccim olmaya gerek yok.
Bugün bunu tecrübe ediyor olmadıklarını kim söyleyebilir? Bu dağınıklık ve başıbozukluk içinde, sakin düşünmenin dahi imkanı kalmadı. İnsanların psikolojisi gün be gün bozuluyor…

Çözümü var:
Bölgesel ve yerel hayat. Hayat diyorum, çünkü bu kelimeye çok fazla şey yüklüyorum. Küresel dayatmaya set çekmek ve mani olmak gerekiyor, bu gelecek için lazım da. Ahirette bu konuda da hesap var. Nasıl olur da kişi Allah’ın verdiği özgürlüğü rehin verir ve korku dünyasına teslim olur? Mülk Allah’ındır. Firavunun, Nemrudun, Karunun, Hamanın değildir.

Gazete haberi okudum:
Trakya’da topraklar satılıyormuş. Kim satıyor ve niye satıyor? Küresel güçler köylüyü, çiftçiyi topraksız bırakınca daha çok kıstıracağını biliyor. Otokratik kapitalizm, insanoğlunu kendine köle etmek istiyor. Bu oyun içindeki oyunun sebebi bu. Gafletten uyanmadıkça süreç hızla ilerleyecektir. Gündem oluşturulacak, insanlar meşgul edilecek ve asıl gündemden kimsenin haberi olmayacaktır.

O halde ceddimizin bıraktığı geleneği, göreneği, adeti yeniden tesis etmek üzerimize vazife oldu. Küresel dünya örgütlerinin ince hesaplarını bertaraf etmek henüz elimizde. Toprak sattırmaya yönelik her adım otokratik kapitalizmin oyunudur. Köylerin statüsünün gün gün değişmesi de. Köylerin bin yıldan beri değişmeyen statüleri neden son yıllarda değişti?

Mevzu derin!
Dünyanın zalimler eliyle yaşanmaz kılınmasında katkım olmasın istiyorum. Zira yüce Allah’a asla hesabını veremem. Kibirden, riyadan, müsriflikten, cimrilikten, korkaklıktan, acizlikten, fitneden, beladan, musibetten, vebadan, salgından, şerden ve şer düşüncelerden Allah’a sığınıyorum.

Enver SEYHAN

Yorum Ekle