ŞAİR DİLİNDE VE GAZZE’DE ÇOCUK…

0
213

Naci Konyar
Hatıralar mahallesinin evler şairi Ziya Osman Saba;
‘Çocukluğum, çocukluğum…/Bir çekmecede unutulmuş/Senelerce rengi solmuş/Bir tek resim çocukluğum.
Diyerek çocukluk günlerini hayal eder avunur.
Yazar Ali Çolak’ın rengi solmuş fotoğraflarla ilgili yazdıkları da yürek burkar;
‘Dondurulmuş suretler, gülücükler yani fotoğraflar da bir yazıya konu olur. Siyah-beyaz bir çocukluk fotoğrafı yoksa insanın tarihi de yok demektir’ cümlesini okuyunca çocuklar için yüreğim cızz etti. Lakin, eskiden güzel bir şey olan fotoğraf sıradanlaştı şimdi. Albümlerin önemi kalmadı. Hele fotoğraf çeken cep telefonlarından sonra pek bir özelliği kalmadı fotoğrafın. Yazarın alıntıladığım şu cümlesi, eski zaman fotoğraflarına dairdir bence: ‘Geçmiş, hüznün aralıklarından gelir, konuk olur hayatımıza. Ne kadar güzel olursa olsun ‘Geçmiş’ fotoğraflarda kalır.’
Geçmiş fotoğraflarda kalsa da çocuklar şairlerin mısralarında yaşamaya devam ediyorlar.
‘Bahar geldi çiçek bitti ot bitti/Toprak güldü taşı güldüremedim.’ Diye dert yanan Pir Sultan Abdal’a Mustafa Ökkeş Evren ‘Bir çocuk gülüşü buldum/Aldım bir taşın üstüne koydum/Taş gülümsedi.’ Cümleleri ile cevap vermiş sanki, bir çocuk sevimliliğinin tasvirini yaparak…
Mustafa Özbalcı çocukluk günlerine olan özlemini anlatır;
‘Bir hayal olduğu çocukluğumuz/Hiç yaşanmamış gibi o tatlı günler/Topaçlarımız, kargıdan atlarımız/ Dostlarımız, sonra ilk aşkımız/Unutuldular birer birer.
Tıpkı Şevket Yücel gibi çocukluğunu hasretle anmayan var mıdır acaba?
‘Küçüktük yüreklerden gelirdi sesimiz/Böylesine çok yüzlü değildik/Uzun sürmezdi küskünlüğümüz/Bir mendil kuruması kadar/El ele verirdik ince yollarda/Severdik sevilirdik…
Bekir Sıtkı Erdoğan çocukluğunu şehirde arar;
‘İlk hasreti duyduğum işte bu şehirdi/Semalarında uçan; pır pır çocukluğum/Kuşkulu adımlarla bir sokağa girdi/Sağına soluna bakınır çocukluğum/Hangi köşeden karşısına çıkıversem/Yabancı bir tavır takınır çocukluğum.
Sezai Karakoç’un bir vasiyeti vardır:
Doktor istemem annem gelsin/Yataklar denize atılsın/Çocuklar çember çevirsin/Ölürken böyle istiyorum.
Bir de nasihati:
‘Çocuklar gözünüzü açın/Gün gelir iş işten geçer/Çember çevirmeyi unutmayın/Yapı aralıklarından bakmayı.
Yavuz Bülent Bakiler acı çeken dünya çocuklarını sahiplenerek duygularımıza tercüman olur;
‘Nerede olursanız olun: Çin’de, Yemen’de, Kutup’ta
Bağrıma basmak isterim engelleri unutup ta
Babanız kanlı katilim, anamız düşmanım olsa
Sizin acı çekmenize dayanmaz yüreğim’
Şairlerimizin çocuklarla ilgili yazmış oldukları bu dizeleri Gazze’de öldürülen binlerce çocuğun acılarını hissederek sizlerle paylaşmak istedik. Bilirsiniz bizim kültürümüzde annesi ölene öksüz, babası ölene yetim, kocası ölene dul denir ama çocukları ölene hiçbir şey denememiş. Çünkü o acıya isim bile konamamış.
Televizyonların haber bültenlerinde annesinin ya da babasının kucağında katil İsrail’in şehirlere attığı füzelerle yıkılan evlerde yaralanan çocukların hastaneye götürülüşlerini, masum günahsız çocukların yaralı haldeki çaresizliklerini aylarca izledik televizyon ekranlarından.
Irak, Afganistan, Somali, Filistin’de insanlar öldüğünde yasları tutulmuyor. Onlar sadece istatistik oluyor. 5 bin kişi denizi geçmeye çalışırken boğuldu etki olmadı. Filistin’de binlerce çocuk öldürüldü etki olmadı ama Fransa’da 30 kişi terör saldırısında öldü tüm dünya yasa boğuldu. Balıkçıl petrol atığına bulandı zavallı ölecek diye dünya ayağa kalktı.
Jose Saramago ‘Körlük’ adlı romanı için bir röportajında ‘Bu kitapta anlatmak istediğim hepimizin körleşmeye başladığı değildi. Bence körleşmiyoruz. Hepimiz körüz. Körüz ama bakıyoruz. Bakabilen ama görmeyen kör insanlar’ diyor.
Evet tıpkı Filistin’de katil İsrail’in öldürdüğü günahsız, aciz, yaşama sevinci ve güzelliklerle dolu binlerce çocuğun ölmesine bakıp göremediğimiz gibi…
Ey dünyanın medeni ülkeleri (!) Avrupa, ABD kendi ülkelerinizde ki bir katliam için, bir balina bir pelikan için bir araya gelip telin ve protesto etmekteki duyarlılığınızı binlerce masum yavrunun öldüğü öldürüldüğü Filistin için niçin göstermezsiniz. Sizin çocuklarınız yok mu?…
İsrailli bilim adamı ve insan hakları savunucusu; ‘Naziler bana Yahudi olmaktan korkmayı öğretmişti. İsrail ise bundan utanmayı öğretiyor’ demişti ey İsrail sende hiç mi utanma yok.
Dünyanın gözü önünde soykırım suçu işleniyor, çocuk katliamı yapılıyor. Uluslararası sözleşmeler, uluslararası hukuk, uluslararası mahkemelerin hiçbir yaptırımı yok. Çocuk katliamına göz yuman, onlara destek veren, katliam karşısında sessiz kalıp susan bütün ülkeler; Filistin’de çocuklar katledilirken çocuk haklarından nasıl bahsedeceksiniz?…
‘Acını hissediyorum Filistin, seni duyuyorum Gazze’ diyen din, ırk, dil ayrımı yapmadan bu zulmün karşısında olanlara selam olsun…
Okuyucularımızın Kurban Bayramını en içten dileklerle kutluyoruz.

Yorum Ekle