Bir probleme çözüm bulabilmek için önce onu tespit, sonra onun varlığını kabul etmek gerekir.
Konuya sözü dolandırmadan girelim. Taşova ekonomisini tehdit eden iki ur var:
1.Taşova’nın günlük iç akarının Erbaa’ya aktarımı.
2. Taşova esnafının yıllardır denetimden neredeyse muaf yaşaması.
Bunların biri diğerinin aynı zamanda hem sebebi hem de neticesidir.
Bunu biraz açalım:
Bir süredir Taşova’da yaşıyorum. Taşova’nın günlük hayat akışını yakından gözlemledikten sonra iki şey dikkatimi çekti: Taşova halkının harcama yapan önemli bir kesimi (buna köylüler de dahil) önemli harcamalarını değil bazı küçük ihtiyaçlarını bile Erbaa’dan karşılıyor. Diyor ki adam “bu malzemeyi Taşova’dan almak istedim Ancak benden 6000 lira istediler Aynı eşyayı üstelik daha kaliteli olanını Erbaa’dan 4500 liraya temin ettim. Arada 1.500 lira fark var Niye Erbaa’ya gitmeyeyim?
Bu adam haksız mı șimdi?
Gerçek şu ki Taşova’da yapılan bazı üretimler kalitesizdir. Üstelik pahalıdır. Aynı şey satılan mallar için de söz konusudur. Bu durumda tüketici niçin başka arayıșlara girmesin? Bir dostum anlatıyordu: Dün (perşembe) diyor adam, domatesin kilosu Taşova’da 30 lira idi. Ertesi gün Samsun’a gittim aynı domates orada 15 lira. Bu ürünü diğer tarafta 15 liraya satan esnaf da ondan kâr etmektedir.
Şimdi soru şu: Böylesine bir uçurum kabul edilebilir mi? Bunu hangi vicdan kabul eder? Bu ahlaki de değil üstelik.
Bu kabul edilemez tutumu benimseyen bir esnaf da ilçe de ayağa kalkabilir mi?
Böylesine onemli bir konu şimdiye kadar neden Taşova’nın ciddi bir problemi olarak görülmemiştir?
En önemli soru da şu:
Peki, bütün bunlar
neden böyle oluyor?
Konuyu sağlıklı değerlendirebilmek için meseleye daha detaylı ve daha adil bakmamız, ondan da önce bir özeleştiri yapmamız gerekiyor.
Görebildiğimiz kadarıyla Taşova esnafı denetimsiz demiştik.
Esnaf da yetkililer de alınmamalıdır bu yargımıza. Gerçek budur. Amacımız üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değil. Amacımız, Taşova’nın ileri gitmesine ve akarlarının kendi içinde dönmesine herkesin kafa yormasına katkı sunmaktır. Amacımız bu problemi çok ciddiye almak ve tartışmaya açmaktır.
Bizim tespitimize göre bu konu gelip geçen kaymakamların umurunda olmamıştır. Günahlarını almayalım, çalışma süreleri de buna imkân vermemiştir. Diğer sorumlu yöneticiler de konuya ciddiyetle eğilmemișlerdir. Oysa konu çok ciddidir ve esnafı, dolayısıyla Taşova ekonomisini tehdit eden boyutlara varmıştır.
Enteresandır, kendilerini tehdit eden bu gelişmeye esnaf da hiç kafa yormamıștır; sanki halinden memnun gibidir. Oysa bu hem esnafın işini zorlaştırmakta hem de Taşova’nın önünü tıkamaktadır.
Bu konuda Taşova esnafını ‘iş ahlakından yoksun” olmakla suçlayanlar olmuştur O kadar da değil. Böyle bir itham biraz kolaya kaçmak olur.
Konunun esnaf tarafında daha fazla kazanma hırsı var. Bu da bakışları bulutlandırmakta ve gerçeğin görünmesini engellemektedir. İnsanların tabiatında vardır; kazanmak isterler. Ancak bunu yaparken çok önemli ayrıntıları dikkatlerden kaçırabilirler. Belki de işlerine gelmez bu. Pragmatisttir insanoğlu çünkü.
Meselenin yöneticiler tarafında ise esnaf ile iyi geçinmek ve onları karşısına almamak bunun da ucunda rey kaygısı var. Geçmiş yönetimler bu sebeple konuya hiç eğil(e) memișlerdir. Bu kaygı onları meseleyi çözüme götürme çabalarından alıkoymuștur.
Bizce konu konuşulup tartışılarak ve onları ikna edecek çözümler üretilerek çözülebilir.
Problemin diğer sebebi; Yani günlük akarın dışarıya kaçmasının temel sebebi denetimsizliktir.
Oysa denetim hem yönetimler için bir görev hem de esnaf için kendini geliştirme aracıdır.
Söylemeye gerek yok ki denetim, ekonominin olmazsa olmazıdır.
Denetim hem yapılan işi kaliteli kılar, hem de insanın kendisini geliştirmesine vesile olur. Denetimin olmadığı yerde kalite de buna bağlı olarak gelişme de olmaz. Taşova’ya olan tam da budur.
Öyledir, yönetimler esnaf ile yüz yüzedirler ve onlarla iyi geçinmek zorundadırlar; ama bu, tarafların sorumluluklarını askıya almalarını gerektirmez. Aksi durumda bundan herkes maddi ve manevi zarar görür. Manevi zarar daha vahimdir çünkü ahlak çürümesine sebep olur. Olması gerekenler maalesef olmamış.
Denilebilir ki bütün taraflar, farkında olmadan Taşova ekonomisini dinamitlemekte anlaşmışlardır.
Öyle olmadı mı? Bu ülkenin deprem bölgesi olduğu bilinen 11 büyük ili niye yıkıldı? Yönetimi, halkı ve esnafı (müteahhidi) ile herkes elbirliğiyle kendilerine binaları mezar yapmak için anlaşmadılar mı?
Ne alakası var konunun bununla demeyin. Sebep- sonuç ilişkisi benzerliği bakımından çok alakası var:
Malumlarıdır; 11 ilimizin yıkımının kaynağı zahirde deprem ise de gerçekte denetimsizlik idi. Bütün bilim adamları bunun tam da böyle olduğunu açıkladılar. Șimdi elimizi şakaklarımıza koyup düşünelim: Denetimsizlik Taşova’ya nelere mal olmuştur?
Yeterince denetlenmemiş olmaktan oldukça memnun olan esnaf, bunun aslında kendi ayağına kurşun sıkma olduğunun farkında mıydı?
Bizim tespitimize göre yeterli denetimin olmayışına ilişkin illetin geçmişi çok eskidir; yani bu problemin sorumlusu sadece bugünkü yönetimler değildir. Taşova’daki bu kötü alışkanlık eskiye dayanıyor ve maalesef oturmuş görünüyor. Alışkanlıkları ortadan kaldırmak zordur ama mücadele edilirse de mümkündür. Bu kötü alışkanlıkla bütün gücümüzle (yönetimi, esnafı ve halkıyla) kararlı bir şekilde mücadele etmeliyiz.
Daha fazla gecikmeden sorumlular konuya derhal ve elbirliği ile el atılmalıdır.