RECAİ USTA’YI UĞURLARKEN…..

0
1127
Biz razıydık onun her halinden, hep rızayı ilahi düstur ile yaşamaya gayret gösterdi. Sende ondan razı ol ve cennetine koy ağabeyimi yarabbi..
Bizim bütün haklarımız helaldir ve iyi bilirdik…
Allah rahmet eylesin.
1990 lı yılların başında ,Tokat’ın Topçam Yaylası’nda gökyüzü başka maviydi o gün… Dağların sessizliğini, Rahmetli Muhsin Başkan’ın vakur sesi bozuyordu. Rüzgar bile sözlerine kulak kesilmiş gibiydi. Biz oradaydık seninle Recai ağabeyim; gençtik, heyecanlıydık, inanç doluyduk. Her cümlesi içimize işliyor, omuzlarımıza sorumluluk yüklüyordu. ‘Bizim sevdamız koltuk sevdası değil, millet sevdasıdır, her köyün bir delisi olur sevda köyünün delisi de biziz dediğinde gözlerimiz doluyordu…
Yaylanın serinliğinde yanan ateşin başında dertleştik o gün. Derdimiz çok büyüktü ama sevdamız derdimizden de büyüktü.. Bir yanda çay kaynıyordu, bir yanda idealler… Muhsin Başkan bir köşede, yanına gelen herkesin elini sıkıyor, gözlerinin içine bakarak konuşuyordu. O bakışlarda aslında Turan coğrafyasının sevincinin ve hüznünün Türkülerini aktarıyordu bizlere ve bizden sonra gelecek olan Turan nesline. Samimiyetiyle, tevazusuyla, o yüksek dağların bile önünde eğildiği bir adamdı.
Bugün hâlâ ne zaman o yaylayı hatırlasam, rüzgârın içinde onun sesini duyarım: ‘Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir hayat için, fırıldak olmanın anlamı yoktur.’ Ve o söz, her zaman yolumuzu aydınlattı seninle Recai ağabeyim..
Recai Usta’yla dostluğumuz, 1990’lı yılların o yürek yakan, umut dolu günlerinde filizlendi. Her buluşmamızda, Turan türkülerinin göğsümüzü titreten ezgileri yankılanırdı. O türkülerin her mısrasında, bir millete dair özlem, birliğe dair hayal, adalete dair inanç vardı. Biz, kah bir çayhane köşesinde, kah yıldızların altında oturup, aleme nizam vermekten, hak için yol yürümekten bahsederdik. Hayallerimiz büyüktü; çünkü kalplerimiz inançla dolu ve mensubu olmaktan gurur duyduğumuz Türklüğümüzün öğretileri vardı kodları Ervah-ı ezele dayanan yaradılış gayemizde..
Recai Usta, sadece sohbeti güzel bir dost değil, inandığı değerleri yaşayan, yaşatan, sesiyle değil hâliyle öğreten bir ağabeydi. Onunla geçen her an, bir ömürlük iz bıraktı içimizde. Ve biz, o günlerden bugüne taşıdığımız bir davanın hatırasını yüreğimizde sakladık.
Bu gün seni sonsuzluğa uğurluyoruz ağabeyim. O sonsuzluk aleminin ilahilerini ve peygambere komşu olabilmenin düsturunu da öğretmişti bize cennet mekan başkanımız.
Alemlere Rahmet olarak gönderilen gül yüzlü Ahmedi, Mahmudu, Muhammed Mustafa’nın sancağı sancağımız, Muhsini tavrımız Aleme Nizamımız olsun.
Ahmet Taşova

Yorum Ekle