Adını her duyduğumda burnumun direğini sızlatan, gözlerimden yaş olup akan içerimde her daim çocuk kalan heyecan parasız yatılı.
Henüz 12 yaşında memleketin dört bir yanından kopmuş gelmiş tabiri caizse köklerinden koparılmış pırıl, pırıl çocukların bir araya gelerek oluşturduğu büyük aile ortamı parasız yatılı ya da parası olmayanların okumak için kazanmak zorunda kaldıkları eğitim,öğretim kurumları.
Yatılı okullar dili olsa da konuşsa tabirine tıpa tıp uyan daha çocuk yaşta küçük omuzlara büyük sorumlulukların yüklendiği yerlerdi.
Dedim ya memleketin dört bir yanından gelen dört yapraklı yonca misali daha sonraki yaşamları için belirli bir süre aynı topraklarda kök salan çocukların mekanları.
Biz kendimizi tarif ederken yokluğun kardeşleri derdik ve dâhi zorluğa birlikte göğüs geren eğitim yolunun neferleri.
Manevi huzurun zirve yaptığı Ramazan ayı en sevdiğimiz belkide en mutlu olduğumuz zaman dilimiydi yatılı okullarda.
Sahurda boyanmış yüzleri anımsarım yemek sırasında önde olabilmek için yüzünü yıkamayanlar gelir gözümün önüne.
Kaleden atılan iftar topunu müteakip Allah’ımıza hamdolsun
Milletimiz var olsun
Afiyet olsun komutundan sonra kaşık çatal seslerinin birbirine karıştığı kulağımda çınlayan dost sohbetleri.
Parasız dediysem beş parasızda değildik hani Yeşilırmak kenarında dondurma yemek modaydı ve bizlerinde o modayı takip edecek kadar parası her zaman vardı.
Amasya deyince kaleden atılan iftar topu ve buram buram sıcak pide kokusuydu Ramazan.
Birde 55 evlerde farklı yörelerden gelmiş birbirlerinden hiç bir farkı olmayan çocukların birlikte iftar, sahur yaptıkları aydı Ramazan.
Onların bir çoğu şu anda bu ülkenin gerek yönetiminde, eğitiminde ve üretiminde söz sahibiler ve geldikleri yeri asla unutmadılar
Selam olsun yokluğun çocuklarına.
Hayırlı Ramazanlar dilerim.