ÖZGÜRLÜĞÜN ATEŞİ: KENDİNİ YAKAN ŞEHİR XANTHOS

0
284
Rehber İsmail Zerman’ın Anısına
Yazan: İsmail Erdal – Emekli Eğitimci
Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Kınık köyüne vardığımızda, sabahın ilk ışıkları yamaçları parlatıyordu.
Tarih boyunca defalarca yanan, ama asla teslim olmayan bir kentin taşları bizi bekliyordu: Xanthos.
Gezi grubumuzla birlikte antik kentin girişine doğru yürürken rehberimiz İsmail Zerman, yüzündeki ciddiyetle anlatmaya başladı:
“Burası yalnızca taşlardan ibaret bir harabe değildir…
Burası insan onurunun, özgürlük tutkusunun, yüzyıllar ötesine ulaşan bir çığlıktır.”
Her kelimesi rüzgârla taşların arasında yankılanıyordu.
O an anladım ki, bu gezide göreceğimiz şey yalnızca bir antik kent değil, insanlığın özgürlük uğruna verdiği en eski mücadeleydi.
Xanthos’un Hikâyesi
Xanthos, Likya Birliği’nin en önemli şehirlerinden biriydi.
Yaklaşık 2.500 yıl önce, Milattan Önce 546 yılında Pers Kralı Kyros’un komutanı Harpagos, Likya topraklarını ele geçirmek için ordusuyla bu bölgeye geldi.
Persler güçlüydü, ama Xanthos halkının kalbi çok daha güçlüydü.
Şehir kuşatıldığında, şehir meclisi (boule) toplandı.
Bu, o dönem için halkın ortak aklıyla alınan en yüksek karardı.
Görüşmeler günlerce sürdü.
Sonunda, tarih sayfalarına kazınan o büyük karar alındı:
“Esaret altında yaşamaktansa, özgürlük uğruna yanmak onurumuzdur.”
Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalenin iç kısmında toplandılar.
Evlerin çatılarında meşaleler hazırlandı.
Genç erkekler, surlarda son bir savunma için dizildiler.
Ve bir anda şehir, bir özgürlük ateşine dönüştü.
Herodotos’un aktardığına göre, Xanthoslular kadınlarını, çocuklarını ve evlerini ateşe verip kendilerini öldürdüler.
Surların dışında kalan son savaşçılar, son nefeslerine kadar Perslerle savaştı.
Pers ordusu şehre girdiğinde, yalnızca kül olmuş taşlar ve sessiz bir onur buldu.
İkinci Direniş
Tarih acımasızdır, ama Xanthos halkının ruhu asla ölmemişti.
Yüzyıllar sonra, M.Ö. 42 yılında, Roma iç savaşları sırasında Brutus’un ordusu Likya’ya geldi.
Ve inanılmaz olan oldu:
Xanthoslular yine aynı kararı aldılar.
Bir kez daha şehirlerini ateşe vererek direndiler.
Bu yüzden Xanthos, “İki kez kendini yakan şehir” olarak anıldı.
Bugün bile bu topraklarda, külün altından doğan bir özgürlük kokusu duyulur.
Taşların Arasındaki Ses
Kaleye doğru çıktığımızda, rüzgârın taşıdığı ses sanki o günkü meclisin yankısı gibiydi.
İsmail Zerman, gözleri dolarak konuşuyordu:
“Bu halk, özgürlüğün ne demek olduğunu herkesten önce anlamıştı.
Burada bir karar alındı, bir insanlık manifestosu yazıldı.”
Sonra hepimizi durdurdu, kale kapısına yaklaştırdı.
Orada, taşların arasına oyulmuş eski bir yazı gösterdi.
Gözleri nemliydi.
Ve o yazıyı, şiir biçiminde yüksek sesle okudu:
Xanthos Meclisinin Kararı – M.Ö. 546
Biz Xanthos halkıyız…
Kılıçla alınan esirliği değil,
Onurumuzla seçtiğimiz ölümü isteriz.
Kadınlarımız ağlamasın,
Çocuklarımız boyun eğmesin,
Evlerimiz yansın,
Tapınaklarımız küle dönsün,
Ama özgürlük ateşimiz sönmesin!
Bu toprak yanarsa,
Gökyüzü bizi anar.
Biz küllerimizden doğarız,
Çünkü özgürlük, ölümü bile yener!
O an hepimiz sustuk.
Sadece rüzgârın uğultusu ve kalbimizin sesi vardı.
Taşların arasından bir medeniyetin onuru yükseliyordu.
Bir Şehrin Ruhu
Xanthos’un kalıntıları arasında yürürken, geçmişin izleriyle bugünün sessizliğini birleştiren bir duygu sardı içimi.
Her taş bir insan hikâyesiydi.
Bir anne, bir çocuk, bir savaşçı…
Hepsi aynı sözle yola çıkmıştı:
“Özgürlük için ölmek, kölece yaşamaktan iyidir.”
Rehberimiz İsmail Zerman’ın gözleri dolmuştu.
“Her gelişimde aynı duyguyu yaşarım,” dedi.
“Bu taşlara bakınca insanlığın ne kadar bedel ödediğini görürüm.”
Ve sonra başını eğdi;
“Ne mutlu özgürlüğü için yananlara…” diye fısıldadı.
Yazarın Notu
Bu satırları, Xanthos harabelerinde yanımda yürüyen,
her anlatışında gözyaşlarını tutamayan rehberim aramızdan ayrılan Rehber İsmail Zerman’ın anısına yazıyorum. Işıklar içinde uyusun.
O, bu taşların dilini bilen, insanlık tarihinin acılarını sevgiyle anlatan bir bilgeydi.
Şimdi onun sesi, rüzgârla birlikte Xanthos’un tepelerinde dolaşıyor.
Ben de oradayken, rüzgârın içinden onun sesini duydum:
“Özgürlük, insana verilmez; insan onu kendi elleriyle yaratır.”
Evet, o gün anladım…
Xanthos yanmadı aslında;
İnsanlığın özgürlük ateşini yaktı.
Özgürlük, korkunun bittiği yerde başlar.

Yorum Ekle