Sevgili okurlar..
Yıl 1974. Türkiye Kıbrıs’taki vatandaşlarımızı yunan zulmünden kurtarmak ve her gün yüzlerce Kıbrıs Türkünün katledilmesini önlemek amacıyla Kıbrıs barış harekâtını gerçekleştirmiştir.
Bu harekât ile Kıbrıs’ta yaşayan kardeşlerimiz ekonomik olarak zayıf olsalar da en azından korkusuzca ve huzurlu bir şekilde yıllardır güzellikler içinde yaşamlarını sürdürmektedirler.
Bu harekât dolayısıyla başta Amerika olmak üzere birçok dış ülkeler Türkiye’ ye ambargo koymuş ve Türkiye’yi ekonomik bir istikrarsızlığa sürüklemek için türlü oyunlar oynamışlar ve ellerinden geleni Ardalarına koymamışlardır. Buna rağmen bu ülke ve bu ülke insanları her türlü zorluğu göğüs germiş ve birçok zorluğu aşarak bu günlere gelmiştir.
O yıllarda zaten yoksul olan ülkemiz ve ülke insanımız ambargo koyan ülkelerin baskısıyla ekonomik sıkıntıya düşürülmüş, bununla da yetinmeyen dış ülkeler gençlerimizin içine fitneler fesatlar sokarak, sağcılık, solculuk, diye görüş ayrılıklarını kullanarak, gençlerimizi ikiye bölmeye kalkışmışlardır. 1970, 80 yılları arası ülkemiz gençliği sağ sol çatışmalarına girmiş birçok acılar yaşanmıştır.
Bununla da yetinmeyen dış güçler ülkemiz insanlarının arasına fitne sokarak çeşitli oyunlarla sosyal çalkantılar meydana getirmişlerdir. Neticesinde ise 1980 ihtilali olmuştur.
Sonuç ise, yine ülkemiz ve ülke insanımıza olmuştur. Bugün o dönemin gençlerinin yüzde doksanı birbirleriyle görüştüğü zaman, kucaklaşıp sarmaş dolaş oluyorlar ve o günler için birbirlerine üzüntülerini belirtiyorlar, hatta o günleri hatırlamak bile istemiyorlar, yazık oldu o günlere, yazık oldu o dönemin gençlerine diye hayıflanıyorlar..
Çünkü o dönem gençliğinin ortak bir hedefi vardı ülkemizin gelişmesi ve bu ülkenin daha ileri gitmesi halkımızın refah düzeyinin artması idi.
Çünkü o yıllarda ülkemizde tam bir yoksulluk vardı.
Değerli kardeşlerim, o yıllarda insanlar tencerelerini kaynatabilmek için ocaklarını yakacak bir tüp bulamıyorlardı, bir tüp almak için iki üç gün sıra beklerlerdi çeşitli gıda maddeleri bulunamazdı, bulunduğu zaman ise insanlar gıda ihtiyaçlarını karşılamak için uzun kuyruklar oluştururdu, insanlar araçlarına koymak için benzin bulamazdı, her gün saatlerce elektrikler kesilirdi.
Yani yokluk ve yoksulluk hat safhadaydı.
Sevgili kardeşlerim o günleri düşündüğüm zaman, şahsen ben bu günlere çok şükrediyorum.
O yıllarda evi arabası olan insanlara, adamın evi var arabası var adam zengin adam ya derlerdi, çünkü insanlar evlerine buzdolabı ,televizyon vesaire alamazlardı ki, ev alsınlar araba alsınlar..
TV izlemek için her akşam televizyonu olan komşulara TV izlemeye gidilirdi, utana sıkıla, çünkü herkesin evinde televizyon yoktu, buzdolabı yoktu, bunlara sahip olabilmek için, yıllarca çalışmak gerekiyordu. O günkü buzdolabı parasıyla bu gün araba alınıyor değerli kardeşlerim, şimdi bakıyorum da ayağını yerden kesecek kadar hemen hemen herkesin altında bir arabası var, günümüzde ise evinde buzdolabı çamaşır makinesi, televizyon vesaire olmayan insan olduğunu sanmıyorum.
Yani nerden nerelere geldik. Bu günkü olaylara bakıyorum da geçmişte olduğu gibi ülkemizin gelişmesini ve büyümesini istemeyen, bunu engellemek isteyen ülkelerin hala geçmişteki senaryoları bu ülke ve bu ülke insanları üzerinde oynamaya devam ediyorlar, bakın bir kaç gün önce Taksim gezi parkı adıyla yapılan protestonun bu ülkeye ve bu ülke insanına ne kadar zararlar verdiğini haber kanallarında ve ekonomistlerin açıklamalarıyla öğreniyor duyuyoruz maalesef, binlerce turistin rezervasyonlarını iptal ettirmesine neden olan bu olayların maddi manevi kayıplarını kim karşılayacak, değerli dostlar, emin olun ülkemiz ve ülkemiz insanı bunu hak etmiyor ve olan yine ülkemize ve ülke insanımıza oluyor.
Sevgili okurlar,
Bu demek değildir ki her şeye razı olalım, haksızlığa karşı çıkmayalım, gösteri ve protesto yapmayalım, hayır, tabii ki gösteri ve protesto yapmak en demokratik ve en doğal hakkımız, ama ve lâkin hakkımızı ararken haksız duruma düşüyoruz.
Öyle ise neden benim ülke ekonomime büyük katkı sağlayan turizm zarar görsün ki, niçin ülkeme gelen turistler rezervasyonunu iptal ettirsinler ki, neden dış ülke TV kanalları benim ülkemin ekonomisine zarar verecek haberler yayınları yapsınlar ki, öyle ise protesto ve gösterilerimizi güzellikler içinde, mesaj vererek ülke ekonomimize zarar vermeden, yapmalıyız.
Benim ülkeme gelen turistler, benim vatandaşımın yaptığım gösterilerden kaçan değil, tam tersi, alkışlayan turist olmalı, hatta ülkelerine döndüklerine o güzelliği oradaki dostlarına anlatmalılar, Türkiye de ne kadar medenice gösteriler yapılıyor diye.
Oysa bizler demokratik haklarımızı ararken, haklı olduğumuz yerde bile maalesef kendi kendimizi haksız duruma düşürüyoruz.
Değerli kardeşlerim, ben şu söze hep inanmışımdır bizim bizden başka dostumuz yok, evet gerçekten de yok. Onun için çevremize şöyle bir bakalım, hiç bir komşu ülke, huzur içinde değildir, Yunanistan malum krizle boğuşuyor, Irak malum öyle, Suriye iç savaşla boğuşuyor, keza Mısır, öyle , İran kendi kabuğunda çekilmiş, yani hiç bir komşu ülkemizde istikrar ve huzur yok, onun için uyanık olup birlikteliğimizi bozacak olaylardan kaçınmamız lazım, birbirimize olan saygı ve sevgimizi muhafaza etmemiz lazım.
Bütün bu oyunlara rağmen Türkiye ise her geçen gün istikrarlı bir şekilde büyüyor ve gelişiyor, bunu bazılarımız belki fark edemiyoruz ama, bunu dış ülkeler çok iyi görüyor ve biliyorlar, ülkemizin bu gelişme ve büyümesi ise bazı gelişmiş ülkeleri adeta kıskandırıyor, sevgili dostlar .
Diyeceğim odur ki, bir ülkede ne kadar huzur ve istikrar olursa, o ülke o kadar hızlı büyür, gelişir ve kalkınır, buda ülke insanımızın bir an önce ekonomik refaha kavuşması demektir.
Saygılarımla..
Sami ASLAN- Şair- Yazar