Kitaplara iman etmek dinimizin gereğidir. Böyle diyor kutsal kitaplardan birinde. “Öfkeniz gün batmadan dinsin.” diyor ..
Öfkeli ve kırgınken tebessüm etmek, dünyanın en zor şeylerinin başında geliyor. Ancak gülümseyen bir insan görebilmek gene de dünyanın en mutluluk verici duygusu..
Kırgınlığım lunaparkta unutulmuş bir çocuğun nefreti kadar, sorun atlıkarıncalar değil, arkamdan dönüp duran dönme dolaplarda aslında.
Sende haklısın diyebilmek var da , Adamlığın kadar konuş dedim diye bu susmalar doğrusu. Minareden düşenin parçası bulunur, bulunur da; gönülden düşenin parçası bulunmazmış. Benimkisi o misal.
Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler aramak gerekir diye avunuyorum yine de. Kime dünyamı versem dünyamın içine etmesini çok iyi biliyor. Benim gibi saflar , gecenin karanlığında ki yıldızları sevebiliyor. Zifiri karanlığın içinde ki zindanı görmüyor.
Bırakın ucuz lafları. Benim pahalıya mal olmuş suskunluklarım var. Sustum mu, suratına değil yüreğine vurur cümlelerim. Bize yeni düşmanlar lazım. Eskileri hayranımız olmadılar mı ? Yanımızda olması gerekenler zaten yanımızda, defolup gidenler kimin umrunda ! Bizi gömmeye çalıştılar , çalıştılar ama tohum olduğumuzu bilmiyorlardı. Baharın ardından filizlenip güneşe başımızı çevireceğimizi bilmiyorlar. Arkadaş esmeyi bileceksin , bilmedikten sonra rüzgar değil fırtına olsan kaç yazar. Umutlara kanma umutlar bir gün imkânsızlaşır, hayatı tozpembe yaşıyorum sanma her renk bir gün siyahlaşır. Kimse kusura bakmasın , kusurlarınıza baksın tavsiyem odur. Herkes kendi kusurlarını görmedikçe çözümü yoktur hiç bir meselenin. Dünyanın en yüce tahtına da çıksanız , oturacağınız yer yine de kendi kıçınızın üstüdür. Öyleyse nedir bu husumet ? Nedir bu gam keder !
Nedir paylaşamadıklarımız ? Nedir kavgaların sürmesi. Bitirilemez midir hiç birisi ?
Bende kırgınım üzgünüm belki sende nefretin doruğunda…
Hiç hatrı yok mudur seni yaradanın ? Duymak gerekir o ilahi sözü gene de ,