340 milyon nüfuslu ABD dünya nüfusunun yüzde 4,25’ini oluşturmasına rağmen gezegenin ekonomi pastasının yüzde 24’lük dilimini yutuyor.
Çok sataşan, hakaret eden olacak ama yazayım: ABD’nin bu kadar yüksek bir pay almasını, dünyayı sömürmesini sağlayan bizleriz. Kabahatin büyüğü bizde…
– Sık sık telefon, bilgisayar, tablet, kablosuz kulaklık, akıllı saat değiştiren,
– Moda adı verilen saçmalığı takip eden,
– ABD’li toraman filmcilerin abuk yayınlarına koşan,
– İki adıma arabayla giden,
– Bir kata bile asansörle çıkan,
– Günde 10-12 saat TV izleyen,
– Instagram, Twitter, Facebook, Tik Tok kullanımında dünyanın ilk 10 ülkesi arasında olan,
– Elimizdeki parayı hemen Dolar’a, Euro’ya çeviren,
– Tamamen hayal satılan kripto emtia pazarında kısa yoldan köşe olma uğruna batan bizlerden başkası değildir.
Üretimde, araştırmada, okumada, sade yaşamda, gerçek sporda, sivil toplumda, derneklerde, örgütlerde yokuz. Sonra da “Vay anam vay. Bittik, battık, öldük, aç kaldık” yakınmaları.
O halde ne yapacağız?
Dünyada emtia (ham madde) fiyatları füze gibi yükseliyor. Petrolün verili 1,5 yılda 25 dolardan 90 dolara uçtu. Bu sarsıntılardan az hasarla kurtulmanın tek reçetesi var. Yönetimde hangi görüş (ideoloji) olursa olsun Türkiye’nin darlıktan (krizden) çıkmasının yolu tutumlu yaşama geçmekle mümkün olacaktır. Bu öneri toplumun tüm katmanları içindir.
Dünyanın en zengin ailelerinin nasıl yaşadığına bir bakınız. IKEA, TOYOTA, BOSCH, BAYER, INTEL, KOÇ, SABANCI gibi devasa şirketlerin sahipleri son derece mütevazı hayat sürmüş ya da sürmektedirler.
Birkaç örnek ileteyim
Kolumdaki saati 1 dolara aldım. Telefonum yerli malı ve 5 yıllık. Kravatım 10 TL. Ayakkabım 100 TL. Arabam yerli malı. Bilgisayarım 14 yıllık. Evimdeki tüm eşyalar yerli malı. Çalışma odam 5-6 metrekare. Evim 2+1. 3-5 gömleğim, 3-5 pantolonum var. Asansöre hiç binmem. Dekoratif ışıklandırma yapmam. Evimde iki buzdolabı yok. Çamaşır kurutma makinesi almadım. Mobilyalar 15 yıllık. Klima, mikrodalga fırın kullanmam. Elektrikle ısınmam. Sofrada 10-20 tabak ile ziyafet yapmam. Günde 10-15 saat çalışır, okur, yazarım.
Bugünlere hedonist (keyifçi) yaşam anlayışımız sebebiyle geldik. Bizi yönetenlere 300 yıldır gerçekten tepki göstermedik. Ses etmedik. İtiraz etmedik. Dilekçe vermedik. Mahkemeye gitmedik. Hak aramadık. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dedik. İkamet ettiğimiz binanın yönetim toplantılarına bile katılmadık. Derneklere, vakıflara, gerçek sendikalara destek vermedik. Özet olarak kendi kazdığımız kuyuya düştük.
Bir Japon, bir Koreli, bir Finlandiyalı gibi sade yaşantıya dönme vaktimiz geldi. Devasa ev, lüks yazlık, yaylaya beton, evin önüne dev araba, ailedeki herkese 5-20 binlik telefon almanın sonuna geldik.
Not: Bu yazı siyasal amaç taşımaz. IQ değeri 90’ın altındakiler için yazılmamıştır. Bir partiye destek olmak için de kurgulanmış değildir. Sadece dijital dünyada yok oluşa doğru gittiğimizi göstermek için yazılmıştır. Gereksiz tüketimi azaltmazsak bilime, kalkınmaya hiç para ayıramayız.
Ali Özdemir
Eğitimci-Yazar
0505 220 83 85