Milli “eğitim” ve öğretim denilince akla ilk gelendi Öğretmen.
Adı üzerinde önce eğitim sonra öğretim geliyor.
Bizim ve bizden öncekilerin yakinen tanıdığı disiplin vardı eski Türkiye’de maalesef kayıplara karıştı.
Yazacak çok şey var ama, değişecek hiç bir şey olmayınca yazmanında bir anlamı olmuyor.
Eğitimin olduğu yerde disiplin mutlaka olmalıdır hem de en katısından, en caydırıcı olanından.
Kanun koyucu efendiler kendiniz gerek mecliste, gerekse oturduğunuz evlerde nasıl korunuyorsanız aynı şekilde korunma hakkıdır, öğretmenin.
Eğitimin ne hâle geldiğini ne zaman göreceksiniz, bunun için daha kaç kurban verilecek.
Bakın öğretim demiyorum, eğitim diyorum.
Eğitimin olmadığı yerde öğretimden bahsetmek akıl tutulmasıdır ve bu bize has bir özelliktir.
Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi demekten farksızdır.
Öğretmen eğitendi eskiden, onu da aldınız elinden.
Şimdi övünün eserlerinizlen ve gurur duyun sistemi olmayan sisteminizden.
Nasıl olsa bedelini öder Öğretmen….
Öğretmen
Anlatırken inciler, dökülürdü dilinden
İlim, irfan, insanlık damlardı, kaleminden
Nerden bilsin ölümü, imzasız eserinden
Dünyayı cehaletten, arındırayım derken
Cahil cesaretine, kurban gitti ÖĞRETMEN.
Neden diye sormayın, diyemem hederimden
Dün, bugün, yarınımız, hunharca katledilen
Canını hiçe saydı, toplum can çekişirken
Dünyayı cehaletten, arındırayım derken
Cahil cesaretine, kurban gitti ÖĞRETMEN.
Belki de kader bile, ar etti, kaderinden
Eti senin, kemiği benim derdik eskiden
Sözleşme ücretini ödedi, bedeniylen
Dünyayı cehaletten, arındırayım derken
Cahil cesaretine, kurban gitti ÖĞRETMEN.
Hakkı BİÇER
10 Mayıs 2024
İstanbul Başakşehir