Naci Konyar
Toplum olarak kusurluyuz. İnsanları yaşarken onurlandırıp mutlu etmek gibi bir usul yok bizim ülkemizde. Yaşayanları hayatlarında onurlandırmıyoruz. Sevdiklerimizi ancak öldüklerinde yüceltiyoruz. Nekrofili (Ölüsever) bir toplum olduk.
Halk arasında söylenen ‘Bin yıllık dost’ diye bir tanımlama vardır. Kökeni eskilere uzanan dostlukları anlatmak için kullanılan. Deyim yerindeyse Mehmet Akgün benim 60 yıllık dostum, arkadaşımdı. Karşılıksız bağlantıların unutulduğu günümüzde, çıkar ilişkilerinin bulaşmadığı, bencillik gölgesinin düşmediği bir dostluğu 60 yıldır kesintisiz sürdürme başarısını gösterdik onunla…
Birlikteliğimizin temelinde Taşova Ortaokul yıllarındaki kardeşlik arkadaşlık ve dayanışma duygusu yatıyor. Uzak diyarlarda görev yaptığı öğretmenlik yıllarında Mehmet Akgün hocamla ilişkimiz aradaki uzaklığa rağmen de kesintiye uğramadı. Gönül bağımız, arkadaşlığımız hep canlı kaldı.
Alçak gönüllü nazik ve naif bir arkadaşımızdı. Birlikteliğimiz süresince sesini yükselterek konuştuğuna tanık olmadım. Sessiz ve sakin bir yapısı vardı. Sevecen hoşgörülüydü. Güç zaman dilimlerinde vefalı bir dosttu. Temmuz ayında İstanbul’da Ameliyat geçiren kızımın durumunu devamlı sordu ve ilgilendi.
İlgisi sadece tanıdıklarıyla sınırlı değildi. Bir gün işyerimde Mehmet hocamla sohbet ederken rahmetli Yusuf Koyuncu’nun kızı Mehtap kendi düğün davetiyesini vermek için gelmişti. Mehmet Akgün Mehtap’a kızım düğün sizin düğününüz mü diye sormuştu. Mehtap da düğünün kendisinin olduğunu ve Ankara’da yapılacağını söylemişti Mehmet Hoca’ya. Mehmet hoca bir genç kızın kendi davetiyesini eliyle dağıtmasından duyduğu memnuniyeti belirttikten sonra Ankara’da düğününe geleceğim demişti Mehtap kızımıza. Mehtap düğün sonrası Taşova’ya geldiğinde ‘Ankara’da düğün yerini bulup düğünümüze geldi’ diye memnuniyetini söylemişti bize.
Mehmet Akgün hocamla edebiyat, siyaset, güncel meseleler gibi değişik konularda yaptığımız sohbetlerde yaşama hep aynı pencereden bakmamızı ortaokul yıllarındaki değerli hocalarımızın biz talebelerine verdikleri katkıdan sağladığımız konusunda hem fikirdik. Mehmet hocam güncel konularda, bilgi, yorum anlatım ustalığı bakımından derin kültürel alt yapısı olan örnek bir cumhuriyet aydınıydı.
Mehmet Akgün gerçek bir yurtseverdi. Ülke sorunları ve siyasal gelişmeler konusunda aidiyet kaygısı taşımadan objektif bir gözle duyarlı, sorumlu, tutarlı görüşlerini ‘Bilmem katılır mısın’ cümlesini de söyleyerek dostlarıyla paylaşırdı.
O yaşamının hiçbir döneminde koşullar ne olursa olsun dostlarını unutmamıştır. Taşova’ya çoğu gelişleri bir dost cenazesinin acılarını paylaşmak içindir. Her daim arkadaşlarının yardımına koşmuş sessiz ve gösterişsiz bir çabayla elinden geleni yapmıştır. Ortaokul arkadaşlarımızdan sevgili Nedim Civelekoğlu’nun hastalığı sırasında ve rahmetli olduğunda gösterdiği ilgi onu ne kadar arkadaş canlısı olduğunu bir göstergesidir.
Mehmet Akgün hoca benim gözümde gönlümde kafamda bu toplumun önemli zenginliklerinden biriydi. Onunla aynı çağda, aynı ilçede, aynı okul sıralarında yaşamış olmaktan onur duyuyorum.
Kalıcılar alemine göçen dost ve yakınlar bu fani dünyada kalanlardan daha fazla olmaya başladılar. Bugün onu gözümüz yaşlı, gönlümüz kırgın sevgi ve özlemle toprağa veriyoruz.
Mehmet Akgün arkadaşımın dostlarına başsağlığı eşine ve çocukları İlker, Alper, Dilek ve Fatoş’a dayanma gücü diliyorum.
Güzel insanı hepimizin çok özleyeceğiz. Allah’tan rahmet diliyoruz, mekanı cennet olsun…
Tekrar mülaki oluruz bezm-i ezelde
Evvel giden ahbaba selam olsun erenler.
Mülaki oluruz: Kavuşuruz
Bezm-i ezel: Ruhlar meclisi.