Hikaye 1
-Evladım Mustafa, yarın ki ödevlerini bitirdin mi ? diye seslendi, Tahsin amca.
Mustafa Göktuğ:
– Ödevim azdı, dede . Hemen yapıverdim. Esas ödevim, hafta sonunda bir şiir ezberlemek ve sınıfta okumak, dedi.
-Öyle ise bana yardım et de, bahçedeki kuruyup dökülen yaprakları bir yere toplayalım. Sonra da senin ödevine bakarız.
-Tamam dedeciğim, hemen geliyorum.
Güzel bir sonbahar günüydü . Bahçedeki kayısı ve şeftali ağaçları, altın sarısı yapraklarını dökmüşler görsel bir şölen yapıyorlardı adeta. Tabiat da, Tahsin amcanın bahçesi de bu mevsimde bir başka güzel oluyordu.
Dede-torun birlikte bahçedeki kuru yaprakları ve otları toplayarak bir köşede biriktirdiler.
Yorulmuşlardı.
Neredeyse akşam olmak üzereydi.
-Dede, bu yapraklar ve otlar ne olacak? diye sordu, Mustafa…
-Bunların üstünü toprakla kapatacağız, seneye kadar çürüyüp gübre olacaklar.
Tahsin amca, sakin, güleryüzlü, kendi halinde, halim selim bir insandı. Bahçe içinde babadan kalma ahşap, iki katlı bir evde oğlunun emaneti gelini ve torunu ile birlikte oturuyordu. Oğlu Mehmet astsubay, Kıbrıs Barış Harekatı’nda şehit düşmüştü. Oğlundan yadigâr Mustafa’sıyla avunuyor, onun için iyi bir gelecek hazırlamaya çalışıyordu.
Gönlü çok yorgundu ama umutları taptazeydi. Mustafa’yı şehit oğlu Mehmet’in yerine koyuyor, bağrına için her şeyi yapmalıyım diye düşünüyordu.
Kasabanın belediyesinden emekli olmuştu. Yıllar yılı belediyede yapmadığı iş kalmamıştı . Nikâh memurluğundan tutun da, zabıta memurluğuna kadar…
Sadece başkanlık yapmamıştı .
Eğer Tahsin amca isteseydi, kasabanın kadirbilir halkı onu başkan da yapardı ama o, istemedi. 27 Ocak 2018 Pazartesi (Devam edecek)