Ahmet Şimşek
DÜĞÜNÜN BİRİNCİ GÜNÜ
Bizim düğünlerimiz cuma günü başlar ve oyunlar oynanarak devam etmektedir. Akşama kadar davul çalmakta ve oyunla geçmektedir. Eskiden Düğünlerimiz perşembe günü başlardı.
Düğüne köyden komşular saçu adı altında hediyeler verirlerdi. Saçu vermek isteyen komşu kahyaya haber yollardı. Düğün kahyası mehterle beraber saçu verilecek eve giderdi. Saçu olarak genellikle mutfak araç gereci, kumaş vb. alınırdı. Saçu ile birlikte düğün çöreği de hediye olarak yollanırdı. Çocuklar evden hediyeyi ve düğün çöreğini alır bir sini veye çıkı içinde başının üzerine kor ve davul zurna eşliğinde düğün evine getirerek verirlerdi. Düğün saçusu götüren çocuklara saçu gönderen bahşiş olarak para verirdi.
Akşam düğün evinde veya evin önünde halay çekilmekte, oyunlar oynanmakta, gece oyunları düzenlenmektedir.
DÜĞÜNDE OYNANAN OYUNLARIMIZ
Köyümüzde genellikle düğünlerde davul zurnadan oluşan mehterler çalmaktadır. Bazı düğünlerde mehterin yanında cümbüş, klarnet, keman, darbukadan oluşan gınnatacılar denilen çalgıcılarda çalmaktaydı. Bazende iki kat mehmer iki davul zurna veya bir davul zurna birde gınnatacılar olmak üzere çift kat mehter olurdu.
Cuma günü akşamı köyün gençleri eğlenmekte davul zurna eşliğinde halaylar çekmektedirler. Davul zurna eşliğinde oynannan bu oyunlar sırasında mehter arada molalar verir. Bu molalar sırasında oyun devam eder. Oyuncular horonun sözlerinde bölümler söylerler.
Yayladanmı geliyon,
Sırtındaki yayık mı?
Ben sana potin aldım,
Ayağındaki çarık mı?
Hey hurnaya hurnaya
Vursana mehter zurnaya…
Düğünlerde oynayanların yakasına veya ağzına para takılırdı. Bu paralar mehtere bahşiş olarak verilirdi. Bahşişi alan davulcu davula büyük bir keyifle vururdu.
Düğünlerde çalgıcılar oyun havalarını çalarlar ve pıtık özellikle yöremizde simsim oyunu pek sevilen ve oynanan bir oyundur.
Arada mehter veya gınnatıcılar uzun havalar çalardı.
DÜĞÜNDE EĞLENCEDE YAPILIRDI.
Yöremizde düğün akşamı güç gösterisine veya çevredekileri güldürmeye yönelik seyirlik orta oyunları da oynanırdı. Bu oyunları genellikle mehter adı verilen çalgıcılar organize ederdi. Yöremizde deve oyunu, sınırtaşı oyunu, değirmen oyunu, demirci – körük oyunu, kız kaçırma oyunu, berber oyunu, saklananı bulma oyunu gibi birçok orta oyunları oynanmaktadır. Bu oyunlarda
Kız Kaçırma Oyunu: Seyirlik olarak erkeklerin kadın kılığına girerek oynadıkları da olurdu. Mehter oyun havası çalarken kadın kılığındaki bu erkekler oynardı. Oynayan kadın kılığındaki erkeklerin başında elinde uzunca bir odun bulunan bir erkek bulunurdu. Buna sakal takıldığı da olurdu. Ortaya yaklaşan ve kızları kaçırmak isteyenlere bu odunla vurarak onları uzaklaştırırdı.
Deve Oyunu: Bu oyun üç kişiyle oynanır. Bir kişi eline uzunca bir odun alarak devenin sahibi kılığına girer. Üç kişi Küçük çocuklarının tahta beşiğinin altına girerler. Beşiğin ön tarafına soku bayrası sokulur. Bayranın başına koyun postu sarılır. Beşiğin üzerine çul örtülerek devenin diğer kısmını oluşturur. Devenin boynuna, bayraya bir çan veya kelek takıldığı da olur. Devenin sahibi en önde ortaya çıkardı. Deve sahibini takip ederdi. Devenin sahibi odunla deveye yaklaşmak isteyenlere vururdu. Deve sahibi şapka yerine kafasına abdest ilanı koyar. Köy dolanılır.
Körük Oyunu: Oyun üç kişiyle oynanır. Oyunun nasıl oynandığını bilmeyen birisi körük kılığına sokulur. Körük rolündeki oyuncu bacaklarını öne doğru uzatarak yere oturtulur. Ayaklar bağlanır kolları yana doğru paralel olarak açılır, ve bilekler sopaya bağlanır. Kolun bir uçundan bir sopa diğer koldan çıkıncaya kadar uzatılır. Oyuncu hiç bir şekilde hareket edemez. Oyunculardan bir başkası kalaycıdır. Birisi de körüğü çekendir. Körükçü körüğün arka tarafına geçerek körük rolündeki oyuncunun kollarından sağa sola kürek çeker gibi hareket ettirir. Temsili olarak kalaycı da kaplarını kalaylamaya başlar. Bu hareketler bir süre devam eder. Kalaycı kapların bittiğini körüğün sökülmesi gerektiğini söyler. Bu arada körük çeken oyuncunun yanında bir kap içerisinde körük rolündeki oyuncunun görmediği sulandırılmış baca kurumu vardır. Körükçü “Gür” diye bir ses çıkarır. Kalaycı da “Sür” der. Körükçü kalaycının bu sözü üzerine elindeki paçavrayı sulandırılmış kuruma daldırarak körük rolündeki oyuncunun yüzüne sürer. Oyun seyircilerin kahkahaları içinde sona erer.
Sınırtaşı Oyunu: Oyun en az üç kişiyle oynanır. Oyunculardan birisinin elleri bağlanır. Bacakları kollarının arasından çıkarılarak iyice sarılır. Oyun alanının ortasına bırakılır. Diğer iki oyuncu tarla olarak kabul ettikleri oyun alanına gelirler. Sınır kavgası yapmaya başlarlar. Oyunculardan birisi öbürüne, “Sen benim sınırımı nasıl geçersin?” diye sinirlenerek sınır taşı rolündeki elleri bağlı oyuncuyu hışımla yerden kaldırır, öbür tarlaya hızlı bir şekilde atar. Bu kezde diğer oyuncu “Benim sınırım burası değil, asıl sınırı geçen sensin” diyerek hışımla sınır taşı rolündeki elleri ve ayakları bağlı oyuncuyu yerden kaldırır, öbür tarafa atar. Kavga bu şekilde devam eder. Kavga eden oyuncular bu işi kasıtlı olarak sürdürürler. Olan yerde yatan elleri kolları bağlı sınırtaşı rolündeki oyuncuya olur. Canı acıyıncaya kadar oyuna devam edilir. Her şeyi tadında bırakmak düşüncesinden hareketle yerde yatan oyuncunun tahammül gücünü aşmadan oyuna son verilir.
Düğünler Cuma günü başlar, üç gün sürer. Eskiden Perşembe günü başlar Pazar günü bitermiş şimdi Cuma günü başlar Pazar günü biter. Hatta şehirlerdeki hemşerilerimiz üç dört saatte düğün salonunda düğünü yapıyorlar. Gelelim biz bizim köy düğününe. Kız evinde “Kız başılar” seçilir; Kız başları, gelinin arkadaşlarından oluşur. Gelin kızın çeyizi kız basılar tarafından kız evine asılır. Düğün günü yapılacak yemeklerin hazırlıkları bitirilir. Cuma günü Düğün başlamış, eğlence başlamıştır. Oğlan evinden kız evine seysana gelince artık kız evindede Kız evinde de düğün ve eğlence başlamıştır. Köyün kadınları, gelinleri ve genç kızları akşam gurup gurup kız evine gider. Kız evinde eğlence vardır. Kadınlar toplanmış, müzik eşliğinde oynarlar, Oyunların bazıları Hoplambaç, Oy bahçenize ben giremedim yavrum gazelden, dıv dıv gibi türkülere oynarlar ve döne döne pıtık çalarak oynamaya başlarlar. Genelde köyümüzde akşam elektirik yokken gaz lambası söndürülürdü, şimdi elektirik södürürler. Karanlıkda kadınlar şakacıkdan itişme kakışma birbirini itelemeler olur, bunada tingilis denirdi, kız evinde eğlence hat safhasındadır.
Gelelim oğlan evine, Köyümüzün özellikle yan yolu vardır. Oraya gelince muhakkak yanyol gaydesi çalınırdı. Bu gaydeyi de en iyi topal kaya çalardı. İlk günü Davul zurna eşliğinde Köyün ortasında bulunan sokularda keşkeklik yarma dövülür. Yine davul zurna eşliğinde düğün evinde ormandan gelen odunlar parçalanır. ilk günü öğleden sonra oğlan evinin yaptığı eşyalar kız evine gider. Buna “Seysena” (Aşboğaz) denir. Seysenada sandık, yatak, yiyecek ve işleme gibi malzemeler bulunur. Seysenayla gelen yiyeceğe aşboğaz da denir. Aşboğaz geldikten sonra düğün yemekleri hazırlanmaya başlanır, dışarıdan gelen misafirler ağırlanır. Gençler oyunlar oynarlar. Bu gün eğlence akşamıdır.
Akşam düğüncü karşılanır ve düğüne düğüncü olarak gelenler oğlan evinde en iyi şekilde ağırlanır. Düğüncüleri ayrı ayrı evlere yerleştirilir. O evde Yemekler yenir, kış gecelerinde yüzük kimde, çulun içine bir gurup genç girer biri değnek vurur çulun altındakiler kimin vurduğunu bilir, vb. oyunlar oynanır, komşu eve yerleştirilen gençler içeride gece oyunu ve piyes hazırlıkları yapar. Damadın arkadaşları kadın elbisesi giyer, beşiğin başına bayra sokarak ve devenin başına post dolayarak ve beşiğin üstüne çul örterek deve yaparlar, boynuna çan bağlarlar, tahta beşiğin altına iki kişi girer. Devenin ayaklarıdır. Damadın arkadaşlarından erkek rolündeki gençler ise yüzlerini boyayarak bıyıklar yaparak, ceketin tersini giyerek tanınmayacak hale gelir kısa piyesler tertiplenir, damadın arkadaşlarının bir kısmı ise kadın elbisesi giyerler. Artık gece oyunu için tüm hazırlıklar tamamdır. O akşam gece oyunları yapılır. Kadın elbiseli, Roldeki kızların babaları ağabeyleri rolündeki gençler, devenin ipini çekerek, kızlar önde oynayarak devenin boynundaki çan don don öterek, oğlan evinin önüne gelinir. Hep beraber oynarlar. Bazen iki aile birbiri ile dünür olmaya çalışır, kız tarafı kızı vermez, kız kaçırılır, böylece sürer gider, oyun oynarlar, küçük piyeslerle gece köy dolanılır.
Cumartesi sabahı düğünün ikinci günü sıra sıra dizilmiş ocaklıklara büyük küpeli kazanlarla yemekler hazırlanır. Yemekler, hem kadın hem de erkek misafirler için ayrı ayrı hazırlanır.
DÜĞÜNDE İKİNCİ GÜN
Cumartesi günü Sabah öğleye yakın yemekler hazır olur. Yiğit başları davul zurna eşliğinde köyü dolaşır. Yiğit başlarının davul zurnayla köyü dolaşmasının anlamı yemeklerin piştiği anlamına gelir. Akşam vaktine kadar hem oğlan evinde hem de kız evinde misafirler ağırlanmaya devam eder.
HAMAM GÜNÜ
Düğünün ikinci günü aynı zamanda “hamam günü”dür. Kızbaşılar, köyün gelin ve kızları toplanır Gelin kız hamama götürür. Türküler eşliğinde bir neşe bir muhabbet gelin banyo yaptırılır, yeni elbiseler giydirilir. Güzel kokular sürülür. Erkek tarafında ise öğleye doğru Kız evinden kızın amcaları yeğenleri heybenin içine damadın elbiselerini koyarlar Heybede damadın elbisesi, cüzdanı, tarağı, mendili, aynası ve kişisel eşyaları bulunur. Erkek evine gelirler. Davulla zurnayla karşılanırlar. Erkek evinde damadın amcaları kız ratafından heybeyi almaya gelirler. Heybeden bir zarf çıkar diyelim zarfdan 50,00 YTL çıktı. Bu para zarfdan alınır 50,00 YTL ikiye katlanır tekrar zarfa 100,00 YTL konur. İçinde para olan zarf kız tarafından heybe getirenlere verilir. Sonra yiğit başılar heybeyi alır damadı davulla zurnayla müzik eşliğinde hamama götürürler. Eskiden Köyün içinden geçen derenin en yukarı bölümünde banyo yaptırılırdı. (Alişenlerin Kovası) Damadın arkadaşları şaka olsun diye damada soğuk su serperlerdi. Güveyiler (Damatlar) şimdi evlerde banyo yapar. Yeni elbiseler giydirilir. Omzuna işlemeli örtü örterler. Buna yağlık denirdi. Davul zurna eşliğinde güveyi hamamdan çıkarma gaydesi ile bütün ahali köyü dolaşır. Düğün evinin önüne gelince eskiden tabanca gaydesi çalınırdı. Silahlar atılır. Sofralar kurulur, yemekler yenir. Damat hamamdan çıkınca büyüklerinin ellerini öper. İkindi vakdi, oğlan tarafı kadınları kız tarafına tavukçu gider eğlenirler.
Cumartesi günü gelin hamamı ve damat hamamı yapılmaktadır. Gelin hamamına yakın tanıdıklar çağrılmaktadır.
Damat hamamı da aynı gün olmaktadır. Damat, köyde yunnak denilen yerlere götürülerek yıkanırdı. Yada Köyün üst tarafında köy deresine götürülür. Ortaya Küpeli kazanla su ısıtılır. Bütün gençler damadı ortada yıkarlardı. Arada şaka yollu damada soğuk su atılırdı. Yiğit başları damadı korurdu. Daha sonraları bu damadın yıkanma adeti kaldırılmış ve onun yerine yakın komşulara giderek damatlık elbiselerini giydirme adeti almıştır. Damat hamamda iken dışarıda kalabalık tarafından çeşitli oyunlar oynanmaktadır. Orada damat traş edilir. Damat hamamdan çıkarken dualarla bakır bir sini içerisinde ve tüm parçalar sağ taraftan başlanarak giydirilir. Damat hamama götürülürken ve getirilirken silah atılırdı. Damat evin önüne gelince tekrar dua töreni olmaktadır. Damat ve sağdıç el öperler. Damat ve sağdıç el öperken töre verilir.
KARŞILANMA VE DÜĞÜNÜN SON AKŞAMI
Güvey hamamdan çıkdıkdan sonra Damadın akrabaları ve komşuları yakın köy tanıdıklar düğüne karşılanmaya gelir. Karşılanmaya gelenler bir zarfın içine para koyarlar. Düğün evinin uzağında beklerler. Bir haberci yiğit başına haber verir. Yiğitbaşı mehteri alır düğüne gelenin yanına gelir hoş geldin der vur mehter der. Mehter (davul zurna) çalarak düğüne gelenler önde mehter arkada, düğün evinin önüne gelinir. Tabanca gaydesi çalınır, düğüncükler evin saçaklarına tabanca atarlar, kiremetler kırılır. Tepside üstü havlu ile örtülü küçük tabaklarda kuru üzüm leblebi, şeker, veya lokum sigara tepsisi ile yiğitbaşılardan bir görevli karşılar. Düğüne gelen misafir bu ikramlardan alır yer ve daha önce hazırlanmış, içinde bir miktar para (takı) olan zarfı cebinden çıkarır tepsiye bırakır.
Görevli tepsiyi alır. Yine başında Düğün kahyasının biri görevlendirilen sandığın başına gider zarfı sandığa atar. Bu zarf akşam düğün sahibi ile beraber sandığı açarlar paraları sayıp düğün sahibine teslim ederler. Bu karşılanma geceye kadar sürer. Sağdıç damadı gelen düğüncülere hoş geldine götürür. Damat hamamdan çıkdıktan sonra düğün bitene kadar sağdıçın korumasındadır. Damadın bütün ihtiyaçlarını sağdıç karşılar. Bu arada düğün ahalisi damadın özel eşyalarını mendilini, ayakkabıısını, tarağını, hatta kendisini çalar karşılığında sağdıçdan bahşiş alır damadı sağdıça geri verir.
Yöremizde düğünleri neşeli kılmak için düğün görevlilerine, düğün yakınlarına veya misafirlerden hatası bulunanlara cezalar verilmektedir. Cezalar ise genelde düğünün mantığına uygun ziyafet verme cezalarıdır.
Mehterle birlikte düğüncü karşılayan yiğitbaşı, karşı yemeği getiren yiğitbaşı veya yemek getiren görevliler, düğüncü küçük yaşta çocukda olsa düğüncüye karşı bir hata yaparsalar ( Hoş geldin demeyi unutmak, yemeği sofraya dökmek, evin içine unutupda ayakkabı ile girmek, izzeti ikramda kusurlu olmak gibi ) vay haline hata yapan görevlinin. Bir eğlence daha başlamıştır. Yemekler soğuk geldi, vaktinde gelmedi, oda sorumlusu izin almadan çıktı v.b bahanelerle kişiler suçlanmaktadır. Bu haksızlığı affettirmek için çeşitli cezalar verilir. Tabii orda bir suç ve cezada varsa itirazlarda olacak. Hal böyle olurda olay mahkemelik olmaz mı? Hemen orada temsili bir mahkeme kurulur ve suçlu suçsuz ayırt olur. Ama bu mahkeme sahtedir fakat cezalar mutlak yerine getirilmelidir. Mahmeke suçlunun suçunu kesinleştirmiştir. Sıra suçluya verilecek cezaya gelmiştir. Mahmeke heyeti sorar yolunamısın gölünemisin eğer suçlu derseki yolunayım, mahkeme heyeti cezaya karşılık bir değer biçer, bu değer Helva, lokum, tavuk kızartması türü yiyecekler aldırılır. Köyün gençleriyle birlikte yenir. Olduya Gölüneyim dedi, esas eğlencenin dozu artmıştır. Gençler bir eşek bulup getirirler. Suçluyu eşeğe ters bindiriler, davul zurna çalar gençler oynayarak suçluyu eşeğin sırtında köyün pınarının başına getirirler. Pınarın petnisine (Çeşmenin havuzuna ) daldırıp daldırıp elbiselerini ıslatırlar.
Eveeet burada dönelim kadın düğüncülerin karşılanmasına; Kadınlarda oğlan evine bir torbaya un , bulgur, aşlık, gendüme, keşkeklik veya para alarak gelirler, onlarada yemekler ikram edilir. Bir nevi onlarda karşılanırlar. Gecenin sonunda oğlan tarafı kız evine kına almaya giderler. Gençler kız evi önünde davul zurna eşliğinde oyun oynarlar. Kız tarafında eğlence sürerken gelin kına yakılması için arkadaşları tarafından ortaya getirilir, dua edilir ve dertli kına türküleri eşliğinde geline kınası yakılır gelin ağlatılır.
Gece, “kız başılar” “yiğit başılar”a kına satarlar. Erkek evi kız evindeki kız başılardan kınayı alınca oğlan evine gelinir aynı şekilde oğlan evinde de sağdıç tarafından damada kınası yakılır. Kınadan önce leblebi kuru üzüm dağıtılır. Kına yakarken köyün gençleri damada leblebi, kuru üzüm atarlar, sağdıç ceketi ile damadı korur. Bu esnada damat konuşmaz itiraz edemez. Gece geç vakit kız tarafı kızın kadın ve erkek akrabaları oğlan tarafına eğlenceye katılırlar. Buna Yüzükcü geldi denir. Eğlenceler böyle sürerken düğün gecesi sona erer.
Cumartesi günü akşamı; köy dışından gelen misafirler (Düğüncüler) düğüne gelirler. Köyün girişine yaklaşan düğüncüler silah atarak düğüne geldiklerini bildirirlerdi. Kahya mehterle birlikte gelen düğüncüleri karşılamaya giderdi. Düğüncüler davul zurna eşliğinde düğüne gelirlerdi. Düğün evine gelince mehtere bahşiş verirlerdi. Düğün sahibi gelen misafirleri karşılardı. Köy dışından gelen misafirler, daha sonra düğün toplantısında belirlenen konuk evlerine götürülür. Misafirlere burada düğün evinden gençler tarafından tabaklarla getirilen yemekler verilirdi. Daha sonra damat ve sadıç konuk evlerini gezerek misafirlere hoş geldin derdi. Gelen davetlilere sini ile şeker, leblebi, sigara tutulurdu. Daha sonra misafirler eğer sini çıkarmadıysa (düğün için hediyelik eşya vb. almadıysa) hoş geldin tepsisine töre adında zarf içinde para bırakmaktadırlar. Düğün kahyası gidip misafirlerin bir ihtiyaçlarının olup olmadığını sormaktadır. Mehter ve kahya konuk evlerine giderek misafirlerin eğlenmelerini ve oynamalarını sağlardı.
KINA GECESİ
Cumartesi günü kız evi için önemli bir gündür diyebiliriz. Kız düğünü de sayılacak kına gecesi bu gece yapılmaktadır. Kına gecesinde kullanılacak kına ve dağıtılacak çerezler oğlan evi tarafından kız evine gönderilmektedir. Kız evi kınayı getirene bahşiş vermektedir.
Akşam erkek evinde toplanan akrabaları davul zurna eşliğinde kız evine giderler. Yolda çeşitli oyunlar oynanmaktadır. Kız evinde ise kızın yakın akrabaları toplanmıştır. Gelen konuklar içeri alınır. Mehter dışarıda kalmaktadır. Mehter dışarıda çeşitli havalar çalmakta ve gençler eğlenmektedir. Bu şekilde müzikte içeri girmiş olmaktadır. Önce oyunlar oynanmakta daha sonra gelin ağlatılmak için çeşitli ilahi ve deyişler okunmaktadır. Herkes toplandıktan sonra elinde kına tepsisi olan ve genelde yakın akrabadan seçilen bir kadın önde içinde mumlar yanan kına tepsisini elinde tutarak ve gelin bu kadının arkasında salona alkışlar eşliğinde girerler. Gelin sağdıcı varsa sağdıcı ile sağdıcı yoksa bir akranı ile salonda bulunanların tümünün elini kaynanasından başlamak sureti ile öpmektedir. Gelinin el öpme işi bittikten sonra kendisi için hazırlanan köşedeki yerine oturmaktadır. Gelin başı içinde gül desenleri bulunan al bir oyalı örtü ile örtülmektedir. Gençler çeşitli oyunlar oynar. Saat ilerledikçe oyun ve eğlence havası kendini bir matem bir yas havasına bırakmaktadır. Kına yakıcı kadın kına türküleri söyleyerek kına yakma işine başlar. Yöremizde çok çeşitli kına türküleri söylenmektedir.
Kına gecesi kızın baba evindeki son gecesi olması münasebeti ile böyle hüzünlü bir hava estirilmektedir. Kına yakılması işlemi de kına türküleri eşliğinde olmaktadır.
Kına askere gidecek delikanlıya, kurbanlık koça, gelinlik kız ve oğlana yakılması da verilen manayı göstermektedir.
Gelin kınası yakılırken kına yakılmıyor, kına sürülmüyor gibi şeyler söylenmek sureti ile erkek tarafından bahşiş alınmaktadır. Kına yakılınca gelin eli al bir bezle sarılmaktadır. Üzerine süslü bir saten kırmızı kumaştan dikilmiş eldiven geçirilir.
Gelinlik çağı geçmiş kızlar ve yettiğince isteyen herkes kına yakmaktadır. Kınadan bir kısım oğlan yakınacağı için oğlan evine gönderilmektedir. Damadın kınasını yiğitbaşı yakmaktadır. Gelen misafirler kına bittikten sonra dağılmaktadır. Kızın yakın arkadaşları ve yakınları kızın kalan eşyalarını da sandıklara yerleştirmek için toplarlar. Kızın eşyaları toplanınca kız gitmeye hazır demektir. O akşam kızın arkadaşları kızla birlikte kalmaktadırlar. Damat ise çoğunlukla tek parmağına ve avuç içine kına yakmaktadır. (Devam edecek)