Osman BAŞ
Vaktin ve yaşın uyum içinde yürüdüğünü biliyor olmak hayatı kolaylaştırıyor. Rahat
nefes alıyor, güne gülümseyerek başlatıyor. Varsa problemleri daha iyi tanımak, telaşsız ve
stressiz çözüm imkânı için ortam hazırlıyor.
Merhaba elli beş yaşım. Merhaba içinde yaşadığım yıl. Sinema şeridi gibi yılların
derinliğinde sesli ve sessiz anıların ara sokaklarından bu güne ulaştığımız ve tahlilini
yaptığımız neyimiz varsa uyum için de ve tatlı bir akıntı olarak dakika ve saatleri besliyor.
Dünya hayatımız da yaşadığımız ve yaşayacağız ne varsa eyvallah. Gözyaşlı geceler.
Mutlu günler ve akşamlar.
Yaşanılanlar her duyguda, histe, düşüncede bize ulaştığı haliyle sakin ve olumlu kabul
görmelidir. Bazen metrelerce uzağa ulaşan bir kahkahaya, bazen düştüğü noktayı ıslatan
gözyaşına sebep ve oluşumlar bize has yaşanılanlardır.
Yutkunamadığım, boğulduğum, nefes almak için dakikalarca uğraştığım, yalnız
vakitlerin unutulmaz dostlarını da yâd etmekte fayda var tabii. Hatırlamak bir kadirşinaslık da
olabilir.
Bu alanlarda yazanlar, araştırma yapanlar ve tıp diliyle de konuşanlar gözyaşının
temizlik olduğunu ifade etmişlerdir. Mevcut durumdan kurtuluş, rahatlamak ya da mutluluk
sınırları en üst seviyeye ulaşan anların beslenişi de diyebiliriz. İki anlamla da insan için
gözyaşı vardır. Gözyaşı bütün boyutları ile incelendiğinde artıları da eksileri de bize olumlu
davranış değişikliği olarak yansımalıdır.
Son dönemler de takıldığım ama uzman olmadığım bir alan var ki teknolojinin
bizimle birlikte yaşayan parçaları. Akşam yemeği için uğradığımız lokantada karşımızda dört
kişilik bir aile siparişlerini vermiş beklemedeler. Ama kimse birbiriyle konuşmuyor. Herkesin
elinde cep telefonu internette kendileriyle derin seyahat halindeler. Konuşuyorlar,
gülüyorsalar da kendileriyle muhatap oluyorlar. Son günlerde çok sık rastladığım bu tabloyu
birçok okuyucum da biliyor ve yaşıyor diye düşünüyorum.
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin hızla günlük yaşamımıza girdiği günümüzde cep
telefonları, bilgisayarlar ve internet teknolojilerinin hayatımızdaki vazgeçilmez yeri ve değeri
tartışmasız açık ve net olarak görülmektedir.
Burada üzerinde hatırlatmaya çalışacağımız alan teknolojinin sorunlu bir diğer tanımla
sorumsuz kullanımının eğitim ve öğretimi, meslek hayatını hatta özel hayatı nasıl
etkilediğidir.
Bağımlılık noktasındaki kullanım ve ulaşımın yüklediği sorumluluklar olumsuz
davranış değişikliğine ulaştığı an gerekli olan ne ise yapılmalıdır.
Bağımlılığın kontrol altına alma yöntemlerini bilmeli, ihtiyaç hissedildiği an kullanım
saatlerini değiştirme, haftalık kullanım çizelgesi hazırlanması, destek gruplarıyla eğitim
alınması, not alma ve ihtiyaç halinde kullanımın sağlanması gibi çalışmalarla sağlıklı
çalışmaları da yönlendirmiş oluruz.
Teknoloji kullanımı yaş ile de düzene sokulmalı, okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise
dönemleri dikkate alınmalıdır.
Derslerde başarıyı etkilediği gibi sağlıkta da şikâyetler oluşmaktadır. Göz yanması,
boyun kaslarında ağrı ve sertleşme, elde uyuşukluk gibi. Yine günlük hayatımızda; başarının
düşmesi, zamanı iyi kullanamama, uyku bozukluğu, yemek yememe olarak günlük hayatımızı
teslim almaktadır. Bunları çoğaltmamız mümkündür.
Yine okuma alışkanlıklarımızın rafa kalması, aradığım her şey elimin içinde, cebimde
mi demeliyiz. Yoksa bir tıklama yakınlığındayız deyip kitaplığımızdan ayrılış yıllarında
Kitaplar ve kütüphanem daima dostum olmuştur. Beynimi, yüreğimi ve dahi
yarınlarımı rahatlatan, dengeli olmamı sağlayan, dünya hayatımı kolaylaştıran olmazsa
olmazımdır.
Zevkin ve dinlenişin harika bir kılavuz eşliğinde bizi kültürle besliyor olması mutluluk
değil de nedir?
“Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.”Atatürk’ün bu sözü çok anlamlıdır.
Sonbahar mevsimini yeni bir mevsime teslim ettiğimiz günlerdeyiz. Bir yıl sonra yine
yaşıyor olduğumuzda dünyada olmanın taze nefesiyle son yılın değerlendirmesini yapabiliriz.
Her yıl devam eden bu döngü var oluşun da temellerindendir. İnsan ve insanlığa hizmet
aşkının kaynağı, mili ve manevi değerlerle beslenirse tadı doyumsuz olur.
Dökülenler, kendini rüzgâra bırakıp savrulanlar, toprağın altına ve yüzüne yerleşenler.
Doğum ve ölümün birlikte var oluşu gibi. Ne kadar yakın değil mi? Kış kapımızdan içeri
girdiği an, bahar uzak değil düşüncesi ve ifadesi doğrudur.
Kitaplar, kitaplarım uzun kış gecelerinde en yakın dostlarım olarak benimle birlikte
bahara yürüyecekler. Ben, bahar yürüyüşümde kendimden emin, huzurlu ve donanımlı
yoluma devam edeceğim.