Selçuk Şimşek
Havalar çok sıcak. Adeta bunalıyoruz. Gözümüz ve gönlümüz gölge bir yer arıyor.
Hayvan dostlarımız da zor durumda. Sıcaklar karşısında onlarda çaresiz. Sığınacak güvenli bir gölgeye onların da ihtiyacı var.
Sizlere bugün kaplumbağalar ölmesin diye her gün 20 km yol yürüyen, onları rayların arasında sıcaktan ölmemeleri için kurtaran bir kahramanı anlatacağım.
(Mehmet Erbil isimli emekli bir TCDD memurundan alıntıdır.)
”Ben TCDD’de yol kontrol memuru olarak günde 20 km yaya yol kontrolüne gittiğimde arazi
sahiplerinin demir yolu hattı içerisine bıraktıkları kaplumbağaları hattın dışına alırdım.
Hattın içerisine bırakılan kaplumbağa, (ot yok, su yok) çaresizce ilerler hattın içerisinde, tepesinde güneşin kavurucu sıcağı, rayların sıcağı, balast taşlarının yakıcı sıcağına rağmen çaresizce ilerler.
Bir hemzemin geçide rastlarsa ray seviyesinde hattın içerisinden çıkar. Hemzemin geçit yoksa 20 cm yüksekliğindeki ray seviyesini aşamaz. Kilometrelerce giden kaplumbağa bu cihette çıkış yok diye geldiği istikamete geri döner.
Öğle sıcağı tepesine çöktüğünde, başını güneş istikametindeki rayın gölgesine uzatır, sıcaktan alev topuna dönen bedeni güneşin altında kalmaktadır.
Sadece başını rayın gölgesine uzatabilmektedir. Sıcak dayanılmaz olduğunda iç kanama başlar.
Kaplumbağa kan kusa kusa ölür.
Ben görev yaptığım 30 yıl boyunca o kaplumbağalar için sırt çantamda 2 litrelik soğuk su taşırdım.
Hattın içindeki kaplumbağaları hattın dışına çıkarıp gölge bir yere alıp üzerine soğuk su döker, avucumdan su içirir, yoluma öyle devam ederdim.
Kaplumbağayı hattın içinden elime eldiven takar öyle çıkarırdım. Çünkü çıplak elle tutulamayacak kadar sıcak olurdu.
Ben 30 yılda binlerce kaplumbağayı hayata döndürdüm ama yüzlercesini de başını rayın dibine uzatmış, kan kusa kusa ölmüş olarak gördüm.
Çiftçilere kaplumbağaları hat içerisine koymayın der, kaplumbağaların kan kusa kusa öldüklerini anlatırdım…”
Gönlü güzel insan binlerce kaplumbağayı kurtarmış ama yüzlercesine de yetişememiş.
O kahraman insan emekli oldu. Tren raylarında zorda olan, darda kalan yardıma muhtaç
kaplumbağalar ölecek mi?
İnsanlar kaplumbağaları kızgın tren raylarının arasında umarsızca kendi kaderleriyle baş başa bırakmaya devam ederlerse…
Evet ölecekler!
Biz insanoğlu bazen sorunlarımızı kısa yoldan çözmeye çalışırız. Sonuçlarını çok fazla düşünmeyiz.
Biraz çıkarcı düşünür, menfaatçi yaşarız. Toplumcu düşünceden uzaklaşır sadece kendimizi
düşünürüz.
Bencil adımlar atarak faydacı kazanımlar elde etmeye çalışırız. Benim işim hallolsun, benim sorunum çözülsün gerisi bana ne deriz. Başka insanları ve canlıları pek fazla hesaba katmayız.
Mehmet Erbil Bey emekli oldu diye; bir avuç yeme, bir parça yiyeceğe, bir kap suya ihtiyacı olan canlılar unutulacak mı?
Elbette unutulmayacak!
Mehmet Erbil Bey’in iyilik hareketi başka insanların bayrağı devralmasıyla kaldığı yerden devam edecek. Bayrağı devralan güzel insanlar, iyilik ve güzellikleri tüm evrene yayacak…
Yaymak zorunda!
İyi insanlar; gücü nispetinde, imkânları dâhilinde diğer canlıların yaşam alanlarını korumaya çalışmalı.
Özgeci bir yaklaşımla hayvan dostlarımıza yardım etmeli.
Yaşamak için helalinden rızkını kazanan, alın terini toprağa damlatan vicdan sahibi insanlar diğer canlıların yaşam alanlarına da saygı duymalı…
Kaplumbağalar kan kusa kusa ölmemeli!