Bugün İstanbul’un fethinin 567. yıldönümü. Bu vesileyle Fatih Sultan Mehmet Hân ve muzaffer ordusunu rahmet ve saygıyla anıyoruz. İstanbul’un fethinin 567. Yılı Kutlu Olsun. Türk milletinin gözbebeği bu şehri en güzel şiirler anlatır herhalde. Bakalım İstanbul’u şiirler nasıl anlatıyor?
İSTANBUL
Bir yanda sessiz dua, bir yanda şuh kahkaha,
Bir yanda pula kulluk, diğer yanda Allah`a.
Sanmam koca dünyada eşin bulunsun daha.
EY İSTANBUL İSTANBUL; SENİN İKİ YÜZÜN VAR,
BİR YÜZÜN GÜLÜYORKEN DİĞERİNDE HÜZÜN VAR.
İbadet sessiz sessiz, rezalet gümbürtülü,
Çirkinliğin meydanda, güzelliğin örtülü,
Sararken ufukları gurubun kızıl tülü.
GECELERİN KİM BİLİR NE GÜNAHLARA GEBE?
TAKSİM’DEKİ GÜNAHA EYYÜP’TE BÜYÜK TÖVBE.
Örf, anane, gelenek, yerle bir ahalide,
Padişah mezarında ürperir Laleli’de,
Hayal tacirlerine rağbet Bab-ı âli’de.
BU GİDİŞ HAYRA DEĞİL, KALBİNE TAZE KAN BUL,
KARANLIĞA YÜZ ÇEVİR, GÜNEŞE DÖN İSTANBUL…
Ne yazık ki; satılır olmuş insan maddeye,
Koyun kasapta satlık, kadın düşmüş caddeye,
Nasıl gelmez İstanbul hırstan çatlar raddeye.
HER HALİ EDASIYLA, İSTANBUL’UM BİR HOŞTUR,
KADİR’DE TAM MÜSLÜMAN, NOEL’DE TAM SARHOŞTUR.
Ve işte ekonomin nasıl gelmiş bu hale,
Bir yanda tefeciler, bir yanda Tahtakale,
Pembe gözlükler ile bakamam istikbale.
SÖZ SENETMİŞ ESKİDEN,ŞİMDİ SENET HİKAYE,
DOLANDIRMA, ALDATMA OLMUŞ TİCARİ GAYE…
İşyerinde yabancı kelimeye itibar,
Kafeterya, bonmarşe, butik, şarkuteri, bar,
Beyoğlu`nda Türkçe yok, diğer bütün diller var.
RÜZGAR BATIDAN ESMİŞ, FATİH’İN RUHU KAYIP.
EY İSTANBUL İSTANBUL, SANA YETER BU AYIP…
Ey zaman, zalim zaman, geç saniye, saniye,
Teknikte ilerlerken, manâda çöküş niye?
Çağırırken imana, Fatih, Süleymaniye.
ÇEVİR YÜZÜNÜ ÇEVİR, PİSTEN, KİRDEN,ÇAMURDAN.
KIBLEYE DÖN İSTANBUL, FEYZAL İLAHİ NURDAN.
Karaköy’de günahlar, sarılır kalın sise,
Çan çalarken Taksim`in göbeğinde kilise,
Ayasofya susuyor, bu ne garip iş ise?
İSYANIN YERİ YOKTUR, EYYÜP SABRA ÇAĞIRIR.
MEŞHUR ZİNCİRLİKUYU “GEL” DER, KABRE ÇAĞIRIR.
Ahmet Mahir Pekşen
EY İSTANBUL
Fatih Sultan Mehmed’in, kokladığı güldesin,
Asırlardır gönülde, şarkılarda, dildesin
Sen Yüce Peygamberin gösterdiği beldesin,
Sana kavuşmak için, yola çıktı nice kul,
Güzeller güzelisin canım güzel İstanbul.
Bir Ulubatlı gibi, sura dayandı gönül,
Medine’den yadigâr, Eyüp’teki gonca gül,
Akşemsettin nuruyla, aralandı sırlı tül,
Gir mana iklimine, ruhunu orada bul,
Evliyalar bekliyor, toprağını İstanbul.
Yedi tepe üstünden, seyrederken âlemi,
Elif elif yükselir, Sinan’ın taş kalemi,
Senin ağzından tattım, şiir gibi dlimi,
Kalemkârlar işlemiş, silinmezsin emin ol,
Üstat Yahya Kemâl’in aşk Aziz İstanbul.
Zaman mavi bir sudur, Boğaz’dan mazi akar,
Alev alev tutuşur, gün batarken Üsküdar,
Kubbelerden okunur, yüzündeki o vakar,
Emirgân zümrüt yeşil, Gülhane’de suskun gül,
Gönüller sultanısın Şehr-i Sultan İstanbul.
Üstünde kanat çırpan, tılsımlı nağmelerin,
Sazında sen saklısın,Tanburi Cemil Bey’in,
Hafızanda raksı var, dönen semazenlerin,
Bir tatlı huzur idi, Kalamış’a giden yol,
Huzurun kollarında Dersa’det’sin İstanbul.
Su içinde bir güzel, kıyamda Kız Kulesi,
Eski bir efsanenin suya düşer gölgesi,
Ufukta kızarırken bir Tanzimat lâlesi,
Beyoğlu Garb’a bakar, Fatih der ki:kendin ol!
Pay-ı Taht-ı Saltanat, nam-ı diğer İstanbul
Haliç turkuaz takı, gerdanına yakışır,
Boğaziçi’nde köşkler, sevdalıca bakışır,
Seni sevmek bir tutku, kanımıza bulaşır,
Bir ressam çizmiş seni, şaheser demek makul,
Zarifsin, endamlısın, ne güzelsin İstanbul.
Selami Yıldırım
SEKİZ YÜZ ELLİ YEDİ
İslâm’ın beklediği en şerefli gündür bu.
Rum Konstantiyye’si oldu Türk İstanbul’u!
Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi,
Türk’ün genç padişahı, bir gök yarılır gibi,
Girdi Eğrikapı’dan kır atının üstünde,
Fethetti İstanbul’u sekiz hafta üç günde.
O ne mutlu, mübarek kuluymuş Allah’ın.
Belde-i Tayyibe’yi fetheden padişahın,
Hak yerine getirdi en büyük niyazını;
Kıldı Ayasofya’da ikindi namazını
İşte o günden beri Türk’ün malı İstanbul.
Başkasının olursa, yıkılmalı İstanbul!
Nazım Hikmet
(13 Kânun-i sâni 1337/1921)