Yaşanmayan hayatın gülümseyecek neyi kalmıştır ki hak ettiği her şeyi arasın. Hatırlamaya birkaç adım atışın unutmuşluğunda acıya ulaşan geçmiş takıntıları son nefese kadar unutulmazlar arasında yerini aldığında, yan yana gelmek, birlikte çalışmak, el uzatmak, gülümsemek asla mümkün değildir.
Hayatımın bundan sonraki deminde vücut çıktılarının tamamının beynin tümörleri ile hareket ettiği, teni dışındaki uzantılarında yarınlarını aydınlattığını sandığı yanlış ve uygunsuz söylemlerle süslü, haramı seven ve kul hakkını hiçe sayan bir riyalı gülüşten ve söyleyişten ebediyen uzak duracağım.
Artık şafakla beraber uyanıyor, dua vaktinde sahibime sığınıyor, ne diyecek ne isteyeceksem o’na iletiyorum.
Islak vakitlerin gözlerime ağrı ve acı yüklediği dakikalarda içimde genç olmaya namzet bir çocuk ağlıyor. Gözlerini yere dikmiş, kızartıları ve damlaları bana göstermemek için mahzun ve üzgün duruşun vaktinde sadece yandığımı, dozu bilinmez bir hasretin kan kusan bronşların, vücudun titreşimlerinin teslimiyetindeyim artık.
Alnıma yapışmış seccademin ıslanışında vakte ve vaktin sahibine uzanış var.
Yalnız gecelerin, ışıksız, yağmurlu, karlı ve dahi karanlığı sonrasında şükür eden hücrelerin dile gelişindeki nurlu dakikalara eyvallah.
Son düdüğünü çalmış, kalkmak için kapılarını kapatmak üzere olan trene binmediği için hayıflanmayan bir rahatlığın şafak öncesi ve sonrası teslim olduğu ve rahatladığı ne varsa dünden bugüne ne getirdi ise heybesinden çıkarıp bir mendil sofrasında soğan ekmekle karıp bütünleştirmenin mutluluğu ve şükrünü avuçlarında toplayıp fersah fersah üzerine yürüyecek bir güneş ısınmışlığına hazırlık var.
Ateş ve bulutların can ol emriyle bütünleştirip, rüzgâra teslim olup, ılık bir esintiyle birlikte yürümelerinin izahını yapan ne güzel yapmıştır.
Hepimiz biliyoruz ki insan vücudu mükemmel bir organizma, çağın en yüksek seviyesinde bilim ve teknolojinin asla yapamayacağı bir donanım. Yaklaşık 75 trilyon hücresi ile sağlıklı olmanın yanında dünyanın dört bir yanında, her türlü mevsim normallerine, olumlu ve olumsuz bütün oluşumlara hazır üretilmiş, incelendiğinde nefes kesecek harika bir ömrün dakika dakika izlenimleri, bir çok beynin allak bullak olup, tartışmasız yaradılış hikmetleri ile izahı mümkün olan ademoğlu.
Hayatın kendi içindeki oluşumlarının insana yansıması istikametindeki yaşam kalitesinin düşüşü, iş hayatındaki yoğun ve stresli tempo, nüfus artışı, küresel ısınma,ve sürekli tehdit eden ve çoğalan kimyasalların vücudumuzu kanser, kalp hastalıkları, fiziksel rahatsızlıklar ve salgın hastalıkların tehdidi altında hayata sarılmamız, mutlu olmamız, gülümseyişimiz, spor yapmamız dahası birinci sınıf olarak dünyanın mevcut nimetlerinden eşit şekilde pay alıyor olarak yaşamımızı sürdürme mücadelemizin günümüze yansımasıyla dünya hayatımıza devam edişimiz.
Bol su içmek.
Temiz hava ile dost olmak, sessiz ve huzurlu günleri güneşle süslemek. Sevilen şarkı ve türkülerin içinden acı vermeyecek, ağrı etmeyecek, gözyaşı sunmayacak olanları seçip müzikli saatlerde dinlenmek.
Gözleri kapatıp yaşadığı şehri tahlil etmek, doğduğun, kısa bir süre öncesine kadar görev yaptığın, yaşadığın şehirle başkenti karşılaştırmak. Olumlu ve olumsuz gördüğün ne varsa kendi sessizliğinde sofraya koyup doğru ayıklamak, kelimeleri yan yana getirip,mısralaştırmak, dizleştirip şiire akmak için dörtlüklerle buluşmak.
Ülkemin dört bir yanında gezintiye çıkmak. Uzun ince bir yolda yürümek, güzel vatanın harika insanları ile kucaklaşmak, doğayla baş başa nefes nefes Anadolu olmak.
Avrasya coğrafyasının her kösesinde kardeş devlet ve akraba topluluklarıyla asra yürüyen vaktin yarınlarında kendini sağlıklı ve kuvvetli hissetmek. Tuna boylarından Altaylara güneş toplayıp at sürmek, gün doğumundan gün batımına boy boylamak, soy soylayıp, burçak tarlasında bir yaşmak güzeline aşk şiirleri yazmak. Demir bilekli tunç yürekli bir yiğit edasıyla yay gerip ok atmak, ol deyince olduranın, yağ deyince yağdıranın müsaadesi ve oluruyla.
Şimdi aşk oduna yanıyor, korunda yüreğimi dağlıyorum.