Biraz da zülf ü yare dokunalım bakalım:
“Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete!”
Adam davayı kazandı. Bağımsız yargı durdu, soruttu, seyretti ardından…
İnsan kahroluyor dönüp dolaşıp kahrından…
…
Marketlerde ürün namına ne varsa her gün zamlanıyor…
Esnaf adıyla mezkûr ve meşhur bakkaliye, zücaciye, saraciye, nalburiyede de değişen bir şey yok. Onlar da marketlere usmuşlar…
Son gün itibariyle “aynı tas aynı hamam!”
Yani değişmedi; eskiler “el’an” kelimesini kullanırlar; ben de kullansam yeridir çünkü bu yazının aslını kaleme alalı beş sene geçmiş aradan….
Vatandaşı zamdan ve gamdan korusun “Ulu Yaradan!..”
Görüyorum bizatihi, ellerinde “zam fişleri” reyonlar arasında dolanıyor marketlerde görevliler ve çalışanlar; “zam fişleri” diyorum, bu arada etiket kelimesine gıcık değilim yalnız her gün zam fişlerini görünce ilkokula başladığım günler geldi hatırıma. Rahmetlik Mehmet Hoca önce bütün fişi beyaz kartona yazar tahtaya asardı. Takip eden günlerde fişi makasla keser, kelimelere böler, devamında ise hecelere ayırırdı. Yanılmıyorsam okumaya yazmaya alışma faslı böyleydi. Heceden başlayıp tüme doğru gitmiyordu. Neyse! Bu konu zaten benim işim değil. Çocuk eğitmek ve öğretmek tekin, çetin ve netameli bir iş. “Bir alışveriş bir fiş” reklamı vardı televizyonda; o reklamdan beri kırk sene geldi geçti aradan. Avrupa Birliği rica etti diyorlardı. Katma Değer Vergisi işlemlerine insanları alıştırmak babında Ayşegül Atik oynuyordu reklam filminde galiba. Gözüme ilişti eski bir haberde; dünyadan irtihal eylemiş o da…
Seneler geçti ömürler tükendi ama bizi Avrupa Birliği’ne almadılar…
Muhasebeciler bilirler evvela ana hesabı yazarlar, altına KDV hesabını eklerler. Faturaya bakarlar, kdv içinde midir, dışında mıdır? Kontrol ederler ve kayıt ederler. “İçinde mi dışında mı / Göğsünün nakışında mı / Püskülünün başında mı / Şeytan bunun neresinde” der gibi! Onlar bilirler. Ay sonunda beyanname hazırlarlar, eskiden elden teslim ve tahakkuk işlemi yaparlardı ama artık sağ olsun elin gavuru interneti çıkardı ve iyi de oldu lakin muhasebecilerin başını yaktı. Her işi bürodan, bilgisayardan, masa başından hallediyorlar. İşleri çoğaldı. Zaman daraldı, tatil matil yoklara karıştı. Elektronik sisteme bağlandı fatura yazışma mukavele vesair her ne varsa…
Önce computer diyorlardı. Hatta Rusya’da devrime ve sisteme ilk itiraz bilgisayara mahsus bir reklamla Dinamo Kiev Futbol Kulübü’nde başladı. Göğüs reklamı almışlardı: IBM.
Bizim dilimize “bilgisayar” namıyla uyarlayan kişinin bilgilerine tesadüfen internet ortamında rastladım; ama adı aklıma gelmedi şu an. Nice teknik kelimeye Türkçe anlam ve mana bularak dilimize katkı sağlamış yetkin ve etkin bir şahıs desem yerinde olur.
Muhasebenin mecburiyet olmasına sebep teşkil eden “Para” ise normal vatandaşlar için hâlâ cepte yastık altında veya bankada. Onlar üst derece “Fon” sistemlerini bilmezler. Bilseler de haramdır! Bir yandan da durmama kavline artan hacet fiyatları nedeniyle para daha bankaya varamadan yolda sahibiyle uygun bir vasatta vedalaşıyor. Hacet dedim; mal – mülk veya meta veya emtia veya eşya veya varlık veya servet, senet – sepet demedim, diyemedim. Çünkü kırk senedir insan hayatına standart ve kalite oturtulamadı piyasada çarşıda pazarda evde veya dükkanda. Dediğim gibi hacetten ötesi her kişiye mahsus değil ne yazık ki…
İnternetten söz ettim:
Şu elin gavuru olmasa hangi Çağ diliminde yaşıyor olacaktılar, buluş ve icat yapamayanlar, bilimden kaçanlar bilmiyorum ki! Evvelkiler demişler ya: “Altun paslanmaz, delü uslanmaz!” Ben de uslanmıyorum bir türlü, başımı derde sokuyorum; oysa neme lazım çağ devir düzen iklim zam gam meram haram!..
Zira; herkes memnun halinden!
Konuşurken bal akıyor dilinden!..
Şunu görüyorum veya hissediyorum:
Hayat kantar misali ayarı da bozuk! Bozmuşlar. Kimi menfaatlanıyor ki olup bitenleri daima alkışlıyor; kimi de eziliyor ki daima kederleniyor, gamlanıyor…
Ama bir hakikat var ki: Cümbür cemaat birlikte her gün zamlanıyorlar!..
Yazdıkça konu konuyu açıyor, kış günü solgun güller koku saçıyor!
Burada kesmek zorundayım. Yazının kalan kısmını kendime saklamak istiyorum; devam edecek olsam şu cümle ile başlıyordu paragraf:
“Öğretmenler Günü bu sene kürsüden ve minberden patır kütür koşulsuz şartsız ehl-i cemaata hitap edenlerin diline düştü.”
Bunların işine namına unvanına kabiliyetine felsefesine ne deniyordu? Retorik mi hitabet mi belagat mı?
Neyse!..
Enver Seyhan
Ekim 2018
Düzeltme ve düzenleme: 2023