Hoşgörü iklimine; hısımlığa, dostluğa ekmek gibi su gibi öylesine çok muhtacız ki, kelimelerle ifade etmekten acizim.
Dünde yaşanan samimi, candan hısımlığı, komşuluğu, arkadaşlığı anınca kanım kaynıyor, içim ısınıyor. Ama bugün hepimiz tek başına kalmanın verdiği hüzünle, ayazda yapayalnız üşüyoruz.
Dün hısımlık, komşuluk sahiciydi. Aramızda mesafeler yoktu. Birbirimize kol kanat olur, omuz omuza, sırt sırta destek olurduk. Acılarımız birdi, sevinçlerimiz ortaktı.
Sıcak çorbamızı, aşımızı paylaşırdık…
Şimdi sahte, buz gibi gülücüklerle rol yapıyoruz. Ya da birbirimizden kaçıp uzaklaşarak görmezden geliyoruz. Acılarımızı, hüznümüzü, yoksulluğumuzu kapalı kapıların ardında, daracık beton yığınlarının arasında, gözyaşlarımızı içimize akıtarak tek başımıza yaşıyoruz.
Kaşıkladığımız aşımızın ne tadı, ne de bereketi kaldı.
…
Liseli yıllarımda, aynı avlu içerisinde dedemden kalma iki ahşap evden birinde dayım diğerinde anne, baba ve kardeşlerimizle beraber biz kalıyorduk.
Dayımla, ben farklı, zıt siyasi görüşlere sahiptik. Dayım ait olduğu siyasi grubun ileri gelenlerindendi. Onun yeğeni olduğumu öğrenenlerin şaşırdığını biliyorum. Bir kere olsun, sen niye böyle düşünüyorsun dediğini hatırlamıyorum.
Dayım davasına samimi olarak inanmış, yürekli, o kadar da merhametli, düzgün bir insandı.
Bir gün arkadaşları onu ziyarete gelmişlerdi. Annemde yemek hazırlayıp, onları bizim eve yemeğe davet etmişti. Arkadaşları eve girince onların fikrine ters, evin duvarında bir ikisini kendim yaptığım siyasi resimleri görünce şaşırmışlar.
Dayıma kaş göz işareti yaparak, “ Hasan bunlar ne? Böyle” deyince, “dayım yeğenim güzel resim çizer “diye cevaplamış.
Yarıyıl tatiliydi köye gelmiştim. Gecenin geç bir saatinde oturduğum ocağın kapısından içeriye dayım girdi. İçerdekiler ayağa kalkıp şaşkınlıkla olanları izliyorlardı. “Dayım oğlum saat kaç” deyip kolumdan tutup “hadi eve dedi”. Oturduğum yerden kalkıp eve gitmek üzere ocaktan çıktık.
“Her şeyin zamanı vakti var. Öğrenci adam vaktini verimli değerlendirmeli. Gecenin bir yarısına kadar boş oturmakla geleceğine yazık edersin ”yeğenim dedi.
Ertesi gün ocağa vardığımda ileri gelen abiler beni ocaktan dışarı çağırıp, “bir daha ocağa gelme “dediler. Açıkçası kovulmuştum. O yıl on beş tatilim hayli zor geçmişti. Kırılmıştım. Bocaladığım, yalnız başıma sıkıcı günlerim geçmişti. İşin iyi yanı kitap okumaya daha fazla vaktim olmuştu.
Dayımın henüz bir işi yoktu, olmayan parasıyla bana harçlık verirdi. Verdiği paraların çoğu ya gazeteye ya da kitaba giderdi.
Yıllar zorda olsa çabuk geçmiş, liseyi bitirmiştim. Üniversite sınavına girmek için yolumuz İstanbul’a düştü. Dayımda işe girmiş İstanbul’da yaşıyordu. Onun evinde bir haftaya yakın kaldım. Hafta sonu Çanakkale’ye gitmek üzere evden ayrıldım. Dayım elini cebine atıp parasının tamamını çıkardı. Yarısı senin yarısı benim deyip parayı bana uzattı…
Zenginliği, fakirliği artık tek başımıza yaşıyoruz. Mahallerimiz bile ayrıldı. Paylaşmayı unutur olduk. Harçlık vermenin dünden bugüne kırıntıları bile kalmadı.
Ondan gördüklerim sayesinde farklı düşünceye, siyasi görüşe saygı duymayı öğrendim. Dostluğun siyasi düşünceyle değil insanlıkla, adamlıkla, duruşla olacağını anladım. Vatanseverliğin kimsenin tekelinde olmadığını, her siyasi görüşten insanların vatanlarını en az bizim kadar sevebileceklerini, bizim gibi inanabileceklerini her zaman saygıyla andığım; Allah uzun ömürler versin sevgili dayım Hasan EŞİT ’te gördüm.
Büyük dayımın da üzerimde çok hakkı vardır. Liseli yıllarım yanlarında geçti. Onu da her zaman minnetle anarım. Allah ona da uzun ömürler versin.
Dayım dünde takılı kalmadı. Halen ait olduğu siyasi grubun sosyal yardım faaliyetlerinde aktif olarak yer almaktadır. Aynı zamanda yakınlarına, etrafındakilere yardım etmeye devam etmektedir.
Ramazan ayına girdiğimiz şu günlerde, yakınlarımızı telefonla arayıp hatırlarını sormak. İhtiyaç sahibi hısımlarımıza imkân dâhilinde maddi destek olup, sevinçlerini paylaşmak ,mutluluğunu yaşamak bizlere iyi gelecektir.
Hısımlığımızı, dostluğumuzu, arkadaşlığımızı hiçbir yapay gündem, siyasi farklılıklar bozmasın. Siyasetten geçinenlerin uç ifadeleri, suçlamaları, ayrıştırıcı, insanların kimyasını bozan kışkırtıcı dili bizleri ayrı koymasın.
“Adam olmak bir gruba siyasi görüşe sahip olmakla değil; Bir duruşa sahip olmakla olur.”
Duruşumuz ahlaki adamlığımız vicdani ve insani olsun. Ramazanınız kutlu, paylaşıma açık olsun. Aç açık, işsiz kimse kalmasın ,her eve ramazanın bereketi dolsun.