Edirne televizyonunun yazarlar köşesinde Melih hocamızın “DYP’nin 25. yılında” başlığıyla kaleme aldığı yazısında yıllarca Türk siyasetinde var olmuş, ülke yönetiminde söz sahibi olmuş bir partinin kuruluş yıldönümü törenine 150 bin nüfuslu Edirne’den 19 kişi katıldı haberi bizleri yıllar önce Edirne’de yaşanmış bir siyasi hatıraya götürdü…
Menderesin avukatı Talat Asal anlatıyor:
“İhtilalden sonra yapılan 1961 seçimlerinde Edirne’den milletvekili adayıyım. Keşan, İpsala, Enez’i de içine alan bir program yaparak Uzunköprü’ye intikal etmiştim. Uzunköprü’de uzun yıllar DP den belediye başkanlığı yapmış rahmetli tam dört dörtlük bir dava adamı Mustafa Soykan vardı. Rahmetli Soykan daima ya siyah ya koyu lacivert elbise giyer. Kolalı beyaz gömleği o renklerde kravat takar ve de koyu lacivert ya da siyah şapka kullanırdı. Onun çok yakın bir arkadaşı vardı. Tatar Tahsin Ağa…
Tahsin Ağa kısacık boylu, tıknaz, kırmızı yüzlü, başında birkaç tel saçı olan son derece esprili, akıl küpü bir partiliydi.Bütün bir seçim mücadelesi boyunca sabahın köründen gece yarısına kadar benim yanımdan ayrılmazdı.Hali vakti epeyce yerindeydi.Jipi kamyonları ve kömür ocakları vardı.Babadan kalma hali vakti yerinde olanlardandı.Seçim mücadelesinin son gününden bir gün önceydi.O Cuma gecesi Uzunköprü de büyük bir kapalı salon toplantısı düzenlemiştik.Çok kalabalıktı.Mustafa Soykan dan sonra ben konuştum.Uzunca, iyi, heyecanlı, bir miktarda duygulu bir konuşma yapmıştım.Toplantı bitmişti.Arkadaşlar bir şeyler yiyelim dediler. Tahsin Ağa yı aradık, yoktu. Arattık bulamadık. Yemekten sonra otele geldim. Tahsin Ağa uğradı mı diye sordum, uğramadı dediler. Hangi saatte gelirse gelsin bana haber verin dedim.
Hava ışıyordu. Beni uyandırdılar. Tahsin Ağa geldi, dediler. Acele giyinip yanına geldim. Çay içiyordu. Merak ettiğimizi, nereye gittiğini sordum. Tatar Tahsin başını öne eğip gözlerini yere dikerek anlatmaya başladı:
-Beyağa, dedi. Sen beyefendiyi müdafaa ettin. Senin adayımız olduğunu duyunca sevinçten uçtum. Beyefendiyi son göreni görmüş olmanın sevincindeydim. Cesur bir adam giriyor her şeyi vatandaşa açıklar, söyler dedim. Seninle dolaştım. Her gittiğin yere gittim. Seni dinledim. Sen 1950 ye kadar geliyor, sonra 1960’a uçuveriyordun. Partimizin 1950-60 arasında yaptıklarını anlatmıyordun, anlatamıyordun. Validen, kaymakamdan, savcıdan çekiniyordun. Ben ise senin gibi, cesur dediğim insana bunu yakıştıramıyordum. Haklıydın ama ben böyle düşünüyordum. Bu gece son gece, belki anlatır diye bekledim, gene anlatmadın. Ben de bindiğim gibi jipe gündoğdu (ayçiçeği) tarlalarına gittim. Mehtap vardı, hafif rüzgar esiyordu. Jipin üstüne çıktım. Gündoğduları insan gibi gördüm. Rüzgar esince gündoğduların başları birbirlerine vurdular, beni alkışladılar. Özür dilerim vatandaşlarım, geciktim dedim ve sonra DP’yi anlattım. DP’nin yaptığı yolları, fabrikaları, barajları, okulları, camileri, hepsini hepsini anlattım. İçimin zehirini döktüm. Gündoğdular beni alkışladı. Oraya gittim, oradan geliyorum…”
Tatar Tahsin ilave etti:
– Bu Mustafa Soykan var ya, dedi. Belediye bandosunu o kurdu. 27 Mayıstan sonra onu aldılar, kurduğu bandosunu çaldırarak hapse götürdüler. Ben de üzüntümden kendimi bizim evin çatısına hapsettim. Soykan 30 gün valinin emriyle hapiste yattı, ben de çatıda yattım. O tahliye oldu, ben de kendimi tahliye ettim.
Kendi kurduğu bandosuyla hapishaneye gönderilen belediye reisi gördün mü sen hiç?
Evet işte “946 ruhu” Tatar Tahsin Ağadır.
“946 ruhu” hapsedilen dava arkadaşından dolayı kendisini de hapseden Tatar Tahsin ağadır.
Şimdi partinin halini soruyorsanız rahmetli gazeteci Şakir Süter cevaplamıştı.