GİDENLER DÖNMEDİ… BUGÜN GİDENLERİN YERİNE KONMUYOR..!

0
2
1960’ların o eski fotoğraflarına baktığımda, Almanya’ya doğru yola çıkan gençlerin yüzlerinde aynı duyguyu görürüm: Biraz korku, biraz merak, biraz da sessiz bir teslimiyet… O yıllarda Anadolu’nun gençleri yoksullukla boğuşurken, bir umut arayışıyla gurbete itilmişti. Aralarında doğru düzgün eğitim alanı da vardı, hiç okul yüzü görmeyeni de… Ama hepsinin ortak yanı, yalnız olmalarıydı.
Devlet onları uçağa bindirdi ama gurbette ayakta durabilmeleri için arkasında bir güç kalmamıştı. İşte bu boşlukta, tarikatlar, cemaatler ve çeşitli yapılar devreye girdi. Birçoğu dili bilmeyen, hakkını savunamayan, memleketinden kopmuş bu çocukları “bizden biri” hissiyle içine çekti. Bazıları iyi niyet gördü, bazıları ise yanlış yolların gölgesinde kayboldu. O dönem gençliğe sahip çıkamadık; rüzgârın önüne düşen yapraklar gibi savruldular.
Bugün aradan yıllar geçti, dünya değişti ama gençlerimizin kaderi pek değişmedi. Bu kez gidenler, mesleğinin en iyisi olan gençler… Yıllarca okuyup emek veren doktorlar, mühendisler, akademisyenler, bilim insanları, sanatçılar… Hepsi kendi ülkesinde gelecek göremediği için yurtdışına yöneliyor.
Eskiden “ekmek parasının” peşine gidiliyordu; bugün adaletin, özgürlüğün, liyakatin ve huzurun peşine gidiliyor. O yıllarda gidenlerin bıraktığı boşluğu zamanla doldurabilmiştik. Bugün ise gidenlerin yeri dolmuyor. Çünkü bir beyin göçü yalnızca bir insanın eksilmesi değildir; birikimin, emeğin, yıllarca verilen çabanın dışarıya akmasıdır.
Türkiye’de bir doktoru yetiştirmek yıllar alıyor ama onu küstürmek bir cümleye bakıyor. Bir mühendisi yetiştirmek büyük bir emek istiyor ama onu kaybetmek bir gün bile sürmüyor. Sonra da boşalan yerleri apar topar başka ülkelerden gelen insanlarla doldurmaya çalışıyoruz. Oysa mesele sadece insan değil; nitelik, birikim ve güven meselesi.
Bugün gençlerin çoğunun tek düşüncesi “gitmek” ise, bu sadece onların suçu değildir. Onları burada tutamayan, güven veremeyen, geleceğini belirginleştiremeyen bir düzenin payı büyüktür.
Bir ülkenin gençleri başka ülkelere umut taşıyorsa, orada durup düşünmek gerekir.
1960’larda gurbete giden gençlerimiz yalnızlığa, kültür şokuna ve tarikatların gölgesine düşmüştü.
Bugün giden gençlerimiz ise ülkenin geleceğini sırtında taşıyarak gidiyor.
Aradaki en büyük fark da bu…
O zaman gidenler işçiydi, yerine yenisi gelirdi.
Bugün gidenler Cumhuriyet’in yetiştirdiği nitelikli kuşağın en değerli temsilcileri…
Yerleri kolay kolay dolmuyor.
Ben bu satırları yazarken içimde hep aynı sızı var:
Gençlerimizi savunmasız bıraktığımızda, bir gün onların yokluğunun acısı hepimize dönüyor.
Bir ülkenin ışığı gençliğidir. O ışık bir kez sönmeye başlarsa, geri yakmak kolay olmaz.
Değerlendirme
Bugünün Türkiye’si, yarınını emanet edeceği gençlere güven vermek zorundadır.
Gençlerin umudunu diri tutacak olan; adaletli bir düzen, emeklerinin karşılığını görebilecekleri bir sistem ve düşüncelerini özgürce ifade edebilecekleri bir ortamdır.
Geçmişte kaybettiklerimiz geri gelmedi.
Bugün gidenlerin de geri dönmesini beklemek, kendi kendimizi avutmak olur.
Asıl görevimiz, kalan gençlere sahip çıkmak; onları umuda, güvene ve yarına bağlayacak koşulları yaratmaktır.
Bu toprakların gücü, gençliğidir.
O gücün kaybolmasına izin vermemek, hepimizin ortak sorumluluğudur.
İsmail Erdal
Emekli Eğitimci – Gözlemci – Yaşam Tanığı

Yorum Ekle