13. Yüzyıla ait Seyyid Nureddin Alparslan Vakfiyesi’nde Boraboy adı geçmektedir. (1257 M.) Bu da gösteriyor ki Boraboy Köyü mevcut yerinde Türk kimliği ile asgari 750 seneden beri yerleşiktir. Bu yörenin Pontus ve Roma dönemlerinde “yerleşim yeri” olduğuna dair belirtilere ve belirtileri destekleyen kalıntılara rastlanmıştır. Ayrıca bölgeyi Anadolu’da yaşamış medeniyetlerle beraber düşünmek de icap etmektedir.
Türkler, Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu yurt edinmeye başladılar. Her ne kadar farklı kaynaklarda farklı bilgiler mevcut olsa da Sultan Alparslan Sivas, Amasya, Niksar, Sonusa, Tokat ve Kayseri civarını komutanlarından Danişmend Gazi’ye mülk olarak verdi ve ikta etti. Gazi bölgede Sivas merkezli bir devlet kurdu. Danişmend Gazi’nin kurduğu devletin gücü ve kudreti Türklerin boylar halinde bu civara yerleşmelerine imkan tanıdı.
Bugün bazı kaynaklar ve bilim adamları Türk milletinin Küçük Asya yerleşimini çok eskilere milattan evvellere çekmektedir: Doğrudur.
Sultan Alparslan’ın hedefinde Anadolu yoktu.
O daha ziyade güneye inmek istiyordu. Bağdat, Suriye taraflarına, gayesi Kudüs’e varmaktı. Belki başka düşünceleri de mevcuttu. Çünkü buralara Türkler yerleşmişlerdi. Malazgirt Zaferi’yle Anadolu’nun kapıları Türklere açıldı. Sultan Alparslan komutanlarına Anadolu’da mülk verdi. Bu da Anadolu’daki Türk yerleşimini arttırdı, çabuklaştırdı, çoğalttı.
Boraboy Köyü bu anlamda, belli ki on birinci asırdan itibaren yer yurt edinmek için Anadolu’ya akın akın gelen Türk boyları tarafından kuruldu.1257 M. yılda Sepetli, Zuday, Tekelüze, Boraboy ve Haddadi bu yörede iskan olmuş ve yerleşmiş karyelerdi.
Boraboy civarına gelen boylar evvela Bostan Deresi boyunu tercih etmişler, ancak daha sonra bugünkü mevcut köy yerinde karar kılmışlar. Boylar konar göçer veya göçebe oldukları için çadır hayatı sürüyorlardı.
Geçim vasıtalarıysa davarları ve büyükbaş hayvanlarıydı. Kendi köyümün misalinden hareketle diyebilirim ki Boraboy da zaman içinde ekip dikmeye, biçmeye, hasat etmeye başladı. Çünkü Oba Köyü yerleştiğinde, adı geçen köyler kurulalı asırlar olmuştu. Örnek de bu yerleşik köylerdi. Kurulduktan bir müddet sonra Oba Köyü’nde her aile kendisine tarla açmaya başladı. Göçebe hayattan yerleşik hayata geçiş de böyle zaman içinde ev bark, tarla, bağ, bahçe edinerek oldu. Düşüncem bu yönde. Köyümden bir boyun hikayesini torunundan dinlediğim için bu konuda örnekleme yaptım. Anadolu’da kışlak ve yazlak şeklinde bir döngüsel hayat benimsendi.
Boraboy’a ilk yerleşenler, Deli Mehmetler, Mustafabeyler ve İmamoğulları kabileleri olup Bağdat bölgesinden geldikleri söylenmektedir. Daha sonra bu boyları Gölgeciler, Kışlacıklılar, Demirciler, Musuloğulları ve Karacalar takip etmişlerdir.
Boraboy Akdağ’ın doğu kıyısında yerleşmiş olup Taşova ilçesine bağlı bir köydür. Boraboy’un son yüz senelik idari statüsü üzerine başka yazılarımda yer verdiğim için burada o bahse girmeyeceğim.
Köyün sınırlarını belirtmek gerekirse:
Kuzey sınırı: Musullu deresi.
Güney sınırı: Bostan Deresi.
Doğu sınırı: İlice – Ülüce tepesi (900 m.)
Batı sınırı: Çivili tepe. (1891 m.)
Boraboy Köyü’nün doğusunda Yeşilyurt Köyü, eski adıyla Oba köyü, kuzeydoğusunda Yayladibi, eski adıyla Halamaz köyü, kuzeyinde Destek köyü ve Kozluca köyü, güneyinde Kırkharman köyü ve Türkmendamı köyü, güneydoğusunda Mercimek köyü, güneybatısında ise Durucasu köyü yer almaktadır.
(Destek Köyü nahiye vasfını 5747 sayılı yasa muvacehesinde 2014 yılında kaybetmiştir. Türkmendamı köyünün tarihi kaynaklarda adı Tavşanlu olarak geçmektedir.)
Boraboy Köyü, Kuzey Anadolu Fay hattının yaklaşık 5 km güney tarafında kalmaktadır.
BORABOY KÖYÜ BAZI YER ADLARI:
Boraboy Gölü-Destek Çayı-Kurucagöl tepesi (774 m.)-Kaleboynu tepesi (1360 m.)-Kavlıdüz tepesi (837 m.)-Alaçam tepesi (896 m.)-İlice tepesi (900 m.)-Mağzagediği tepesi (1370 m.)-Dereyurt tepesi (1562 m.)-Çivilitepe (1891 m.)-Boraboy deresi-Bostan deresi-Taşlıdere-Musullu deresi -Çatağındere-Kelemlik yaylası-Kozlu yaylası-Aşağı yayla-Ağulubucak yaylası – Ağıllıbucak yaylası-Çukuralan yaylası-Ovacık-Gövere-İlipyüz-Kocadere-Derebağ-Topceviz-Somruk-Gındır gölü-Keltepe – Gültepe-İkioluk pınarı-Kavak pınarı-Ayan pınarı-Çukurlar pınarı-Uyuz pınarı-Kışla pınarı
Boraboy Köyü, Orta Karadeniz bölgesinde olup köyün konumlandığı yörede Karadeniz iklimi ve step iklimiyle karışık bir geçiş iklimi hüküm sürmektedir. Rakım 600 m. ile 1900 m. arasında değişmektedir.
İlkokul çağımızda, yaklaşık 45 sene önce bölge iklimi anlatılırken, Karadeniz iklimi ve kara ikliminden söz edildikten sonra, “yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı” gibi bir cümle kurulmuşsa da bugün yavaş yavaş iklim özelliklerini kaybetmek üzeredir. Yapılan çalışmalarda bölge, yağış konusunda en kurak bölgeler dahilinde bulunmaktadır. Kar yağışının eskiye oranla çok çok düşük seviyede seyrettiğinden bahsetmek hiç de mübalağa olmayacaktır. Seksen sene önce neredeyse Akdağ’ın zirvesinden kar-boran duman hiç eksik olmazken bugün ara ki bulasın! Bu tespiti yapanları, anlatanları çocukluğunu ve gençliğini Akdağ yaylalarında geçirmiş insanları dünya gözüyle görüp oturup dinlemiştim.
Ormanlık alanlar korunduğu sürece bu haliyle yaşayacak, konumunu muhafaza edecek gibi duruyor. Ormanlarda sarıçam, gürgen, meşe ve kayın ağacı yoğunluğu görülmektedir. Çevrede eskiden adına “bölme” denilen yerlerde yeniden canlanma olduğu da bir gerçektir. Orman kuraklığı önlemede en önemli etkendir, diğer etkenlerle beraber.
BORABOY KÖYÜ KONUŞUĞU
Köyün konuşuğu konusunda belki de hatıralarda kalmış kelimelere burada yer vereceğim.
-Kös – Köslemek-Gilik-Keşik-Höllük-Boyunduruk-Zevle – Zelve-Okuntu-Gödek-Kile-Karamandul-Çor-Yaşmak-Papak-Börk-Yavancımak”Karnım yavancıdı.”-Böğür-Süksü-Mesevü
-Küpelü =Büyük kazan-Sibek-Püsürgeç-Bük-Cecim-Kemlik-Tömek-Culuk-Dastar-Acu-Çördük
-Gatık = Katık = Ayran-Evşün-Hamursuz-Sönge-Bıcımak-Yama = Yamaç-Göğnümek-Gücemek-Öğürsemek-Kepermek-Çeknimek-Cızlamak-Sokranmak-Ağmak-Teknesür-Aluk=Semer-Cerek-Erincek-Yalansu (Kelimedeki “n” harfi genizden söylenmezse konuşuk hakiki anlamını karşılamaz.)-Öğüsevü-Pelver-“Kapısı kitlenesice!”-Dobak-Gadinge-Çangal-Cemek-Zımzık-Gıynaşuk =Gıynaşık-Büzük-Yağın=Yağnı =Sırt”Yağnım ağrıyor birkaç gündür.”-Algunlu-Gepre
BORABOY KÖYÜ’NDE NÜFUSUN TARİHSEL DURUMU:
1935 yılı: 544 E. – 609 K. Toplam: 1153
1940 yılı: 546 E. – 597 K. Toplam: 1143
1955 yılı: 789 E. – 759 K. Toplam: 1548
1965 yılı: 916 E. – 951 K. Toplam: 1867
1975 yılı:1193 E. -1168 K. Toplam: 2361
1985 yılı: Toplam: 2540
1990 yılı: Toplam: 1763
2000 yılı: Toplam: 3202 (DİE)
2007 yılı: Toplam: 1094
2012 yılı: Toplam: 824
2016 yılı: Toplam: 740
2018 yılı: Toplam: 748
Veriler için DİE ve TUİK kayıtları esas alınmıştır.
1935 yılında Boraboy köyünün nüfusu 1153 kişi iken o dönemde Amasya’nın 11 bin civarında nüfusu vardı. Taşova 356 ve Suluca yeni adıyla Suluova ise 613 kişiden ibaret nüfusa sahiplerdi. Ancak bu yıllarda kırsal bölgelerden yoğunlukla şehirlere göçler başlamamıştı.
Kırsal kesimde insanlar bir türlü toprakla, tarımla, davarla, ekimle, dikimle, harmanla, hasatla uğraşırlarken ve yüzlerce yıllık anene ve gelenekler içerisinde hayatlarını mutlu mesut yahut dertli kederli idame ettirirlerken bir gün geldi ve her şey silbaştan başladı. Bunun adı şehirleşmeydi ve kırsaldan kente göçtü.
Göçün sebepleri vardı:
Doğal sebepler, içtimai sebepler, ekonomik sebepler, politik sebepler gibi.
Göçe neden olan etkenleri ve sebepleri biraz açmak gerekirse:
-Tarım alanlarının daralması.
-Tarımda makineleşme.
-İşsizlik.
-Geri kalmışlıktan ve fakirlikten kurtulma.
-Eğitim imkanlarından yararlanma.
-Daha asri bir hayat tarzına meyletme.
-İş imkanları ve daha fazla gelir elde etme.
Bunların yanında genelde, kan davaları, aile arasındaki meseleler, kırgınlıklar, küskünlükler, kuraklık, erozyon, töre, mahalle baskısı, sel baskını ve zelzele, salgın hastalıklar, iklimde meydana gelen değişmeler kırsaldan şehirlere göçün nedenleri olarak açığa çıkmaktadır.
Zamanla ulaşım ve iletişim de bu etmenlere katıldı.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra, ülkemiz özelinde 1950’li yıllardan itibaren kırsaldan kentlere göç yolu açıldı. Yıkılan Almanya yurt dışından işçi alımına başlayınca ülkemizden de Almanya’ya işçi olarak gidenler oldu. Gelir seviyesindeki artışlar köyde hanelere yansıdı. Bu durum da kırsal kesimden şehirlere göçün başlamasında farklı bir neden olarak ele alınabilir. Bu konuda köyde, canlı bir hikaye, bir öykü anlatıldı, kulak misafiri oldum, aklımda duruyor ancak burada anlatmayacağım.
Göçler neticesinde hayatın akışında değişmeler, gelişmeler bazı da durgunluklar baş gösterdi.
Köyde yerinde ve vaktinde tekrar edilip duran gelenek, görenek ve ananeler kaybolmaya yüz tuttu. Köy ağzı diyebileceğim “halk konuşuğu” yavaş yavaş kullanılmaz oldu. Yöresel oyunlar, düğün merasimleri, yemek türleri bugün az çok bilinip yaşatılsa da yarın ne olacağından kimsenin haberi yok. Komşuluk, akrabalık, büyük küçük ve sevgi saygı araya mesafe koydu.
Düğünlerde üç ayak oynayan görmüyorum. Ayrıca Tok Kaya ve Süleyman usta gibi zurna çalan da kalmadı düğünlerde; yörenin sözsüz gaydeleri ağır havaları unutuldu.
Velhasıl kadınlar halı kilim, çul çuval, cecim dokumaz oldu. Yer örtüsü, heybe yapılmıyor, oya işlenmiyor, çorap örülmüyor. Fırınlarda eskisi gibi keşikle delüklü ekmek, topul ve hamursuz, pağaç pişmez oldu. Köylere bile şehirden “akça ekmek” geliyor.
Boraboy köyü ile Oba köyü kız alıp vererek ilk günden beri sıhriyet bağını düğümlemişler. Bugün de az çok kız alıp vermeler olduğunu biliyorum. Boraboy’da Döndü emem vardı. Oğlunun adı İbrahim olmalıydı. Sonra Döndü abu rahmetlik Murat dayımla evliydi ama çocukları olmadı. “Boruboylu” adıyla nam salmıştı. Uzun yaşadı; yaşlı bakım evinde vefat ettiğinden haberim var hatta Boraboy’da gömüldüğünden de…
Rahmetle!..
***
Açıklama:
İnternet zemininde bazı bilgilere ulaşmamda