Naci Konyar
Araştırmacı gazeteci Saygı Öztürk’ün bir yazısıydı. Diyarbakır’da “Şehit Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan Spor Yerleşkesi” adının “Barış Spor Kompleksi” olarak değiştirilmesi ile ilgili bir haberdi.
Belediye kanununa göre meydan, cadde, sokak, park, tesis ve benzerlerine ad vermek mahalle kurulması, belediye tanıtıcı amblem ve benzerlerini kabul yetkisi ve isim değiştirme yetkisi belediye meclisine verilmiş ancak ad vermeye ait kararlarda belediye meclisinin üye tam sayısının salt çoğunluğu, bunların değiştirilmesine ilişkin kararlarda ise meclis üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunun kararı aranıyor ve bu kararlar mülki idare amirinin onayı ile yürürlüğe giriyor. Belediyelere isim değişikliği yapma yetkisi veriliyor ama bu yetki sınırsız bir takdir hakkı tanımıyor. Belediyenin takdir yetkisi kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun şekilde kullanılmak zorundadır. Bu yapılmadığı takdirde mülki idare amirinin onayını alamamaktadır. Nitekim Diyarbakır Valisi, meclisin isim değiştirme kararını onaylamamış “Şehit Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan Spor Yerleşkesi” adı değiştirilmemiştir.
İnsanoğlu toplumsal yaşama başladığından beri yaşadığı mekanları adlandırmış ve o yaşadığı mekanlara anılar bırakmıştır. Cadde, sokak, meydanlara verilen isimler orada yaşayanlara ne ifade ettiğinin, neyi hatırlattığının adlarıdır. Sokak, cadde ve meydan isimleri halkın dün ve bugün üzerinde bağlantı kurduğu, tarihi yaşanmışlıkları anlatan kamusal alanlardır. Bu isimlerin tarihe ışık tutma gibi bir görevleri vardır. Sokak ve caddelere verilen isimler, sokakların tabelaları o şehrin tarihi, coğrafyası, kültürel değerleri, neyi ile meşhur olduğu, tarihi yapıları, meydanları kısaca şehrin fiziksel yapısından sosyal yapısına kadar o şehrin kimliğini yansıtırlar. Sokaklar, caddeler, meydanlar o şehrin hafıza ve hatıra mekanlarıdır ve şehrin de tarihi vitrinidirler.
İşte bu gerçekler gözetilerek bir kentin cadde, sokak ve meydan adlandırmalarının halkı bilgilendirecek, şehre kimlik kazandıracak ve toplumsal bellek yaratacak bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.
Gelişmiş ülkelerde sokaklar, caddeler isimlerini tarihinden, coğrafyasından, orada yaşayan insanlardan ya da kuruluşundaki sistemden alırlar. Bizde de tarihin unutulmaması, ulusal bir bilincin oluşması ve ortak bir geçmişi sahiplenmek adına şehirlerimizin cadde ve meydanlarına özellikle Cumhuriyet ile ilgili adlar verilmiştir. Yine medeni ülkelerde cadde ve sokak isimleri ilk konduğu yıllar öncesindeki gibi aynen yaşarlar ve toplumun genel kabulünü yansıtırlar. Bizde ki gibi her seçimden sonra yeni seçilen, yeni partinin, yeni belediye başkanın şahsi kaprisine göre her yıl yeniden değiştirilmezler ya da değiştirmeyi düşünmezler.
Pek çok tarihçi ve yazar yıllanmış cadde, sokak, mahalle, hastane ve okul isimlerinin sık sık değiştirilmesi ile tarihi hafızanın silineceği endişesinde olduklarını belirtmişlerdir. Oysa o isimlerin hangi nedenle oraya verildiğini, nasıl konduğunu ya da bir hikayesi varsa öğrenmek daha güzel olmaz mı ?
Örneğin Kıbrıs mutasarrıflığından sonra Amasya mutasarrıflığına tayin olan, hasta olduğu halde Amasya’ya gitmeye mecbur bırakılan
“Zannetme ben Amasya’da paşalık eyledim
Buldum yetim halkını, babalık eyledim”
diyen devlet adamı, yazar, Terci-i Bend, Terkib-i Bend gibi eğitici ve öğretici sözlerin sahibinin isminin verildiği “Ziya Paşa Bulvarı” adını değiştirebilir miyiz ? ya da Taşova’nın kuruluşunun Tokat Valisi İzzet Çağpar’ın Taşova’daki caddeye verilen ismi “Çağpar Caddesi” adını değiştirilebilir miyiz?
Elbette müstehcen, milli olmayan, hoş olmayan sokak isimleri değiştirilsin ancak halkımızın dün ve bugünü üzerinde bağ kurduğu anılarının olduğu bu kamusal alanlar tarihimiz ve kültürümüz için ne ifade ettiği iyice araştırılmadan değiştirilmesi düşünülmesin.
Geçmişimizi bize sormadan silenler, bizi geleceksiz bırakıyorlar. Hangimizin çocukluğunu yaşadığı sokak aynı kaldı. Doğduğumuz, büyüdüğümüz evler, bisiklet sürdüğümüz, oyunlar oynadığımız sokaklar, meyvesine daldığımız bahçeler nerede ?
Büyüdüğümüz sokakları, sevdiğimiz evleri, inandığımız insanları bir bir yitirdik.
Şehrin hafızası sayılabilecek kültür binaları korunmuyor, umursanmıyor. Kimi zamanda bilakis yok ediliyor. Amasya Lisesi’nin yok edildiği gibi. Çoğumuzun doğduğu ev, büyüdüğü mahallede pek çok yer yok artık. Köksüz ve belleksiz kalıyoruz. Hafızalarımız değiştiriliyor. Bize eksik, bize sahte anılar öneriliyor.
Hepimiz yaşadığımız şehrin hikayelerine sahip çıkalım. İnsanın bir kentte hatıraları varsa, insan o kentin caddelerine, sokaklarına karşı borçludur.
Amasya ve Taşova’ya çok borçlandığınızın farkında mısınız?