Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un ders çıkarılması gereken bir anısı:
“Ülkede II. Meşrutiyet ilan edilmişti. Hemen ardından Mehmet Akif’in rasathane müdürü olarak görev yapan arkadaşı Fatin Hoca, onu İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye yapmayı istedi. Ancak Mehmet Akif, üye olurken edilen yeminde ki “Cemiyetin bütün emirlerine, bila kayd ü şart itaat (kayıtsız şartsız itaat) edeceğim” cümlesinde geçen “kayıtsız şartsız” kısmını kabul etmedi. Mehmet Akif, cemiyetin emirlerinden sadece iyi ve doğru olanlarına itaat edeceğim” sözlerini içeren bir yemin etmeyi kabul etmiş, bu tavrı cemiyetin yemininin değişmesine neden olmuştu.
Bu olayın günümüzle ne ilgisi var derseniz, açıklayalım;
Demokratik bir ülkede herhangi bir olayla ilgili olarak elde edilen bilgi, belge, doküman ve tarafların ifadelerinin bir araya getirilip, ek bir yazıyla hazırlanmış olan tutanakların adı fezlekedir. Yani bir nevi suç duyurusudur.
İktidarın dört bakanının rüşvet ve yolsuzlukla suçlandığı iddialarının yer aldığı fezleke mecliste 259 iktidar milletvekilinin oylarıyla reddedilmiştir. Oysa demokrasiyle idare edilen ülkelerin meclislerinde olması gereken şey dosyaların milletvekillerinin incelemesine açılması ve de olayın millet tarafından tüm açıklığıyla öğrenilmesidir. Yani milletin vekilleri bu milletin irfanına güvenip yanlışı yapan kendi partilerinden de olsa biz hırsızlık iddialarının yanında olamayız deyip tavır koymaları gerekirdi.
Yüce meclisin değerli üyeleri fezlekeyi milletten ve meclisten kaçırmamalıydı. Bu millet sizi anlayıp nasıl 12 yıldır iktidar yaptıysa fezlekenin de yalan olup olmadığını öğrenmeliydi. Bu meclisin milletvekilleri Vatan şairi Mehmet Akif’in yaptığı gibi dört arkadaşına, rüşvet ve yolsuzlukla suçlanıyorsunuz, millet adına soruyoruz ne diyeceksiniz. Doğrularınızın yanında oluruz ama yanlışlarınızın cezasını çekmelisiniz demeliydiler.
Bir açık oturumda dinlemiştim. Olay Fransa’da geçiyor.Bir Fransız askeri plastik mermiyle bir Fransız yurttaşını yaralamış.Savunma Bakanı istifa etmiş.Bizim İçişleri Bakanımız sekiz kişinin öldüğü onlarca kişinin gözünün çıktığı ve binlerce yurttaşımızın yaralandığı olaydan değil, yolsuzluktan istifa etmek zorunda kaldı.
Ankara’da ki yanlışlıklar komedyası sizi demokrasiden yana umutsuzluğa düşürmesin. Ülkede haksızlığa, hukuksuzluğa isyan edip istifa eden emniyet müdürlerimiz de var.
“Terörle cansiperane mücadele eden kahramanlarım, iradem sorulmadan, zamansız ve hiçbir gerekçe gösterilmeden görevlerinden alındılar. Hukuk teminatını ve aralarındaki güveni yitirmiş personelim ile daha fazla kanun uygulayıcılığı görevimi de, yeminimdeki gibi tarafsız ve eşitlik ilkesine sadık bir şekilde devam ettirebileceğime inancım kalmamıştır.
Hukuk sistemi yerine siyasi kudretin altında çalışacak olmasından sıkıntı duyduğum, modern yönetimin unsurlarının bütünüyle yok olduğu bu yönetişim ortamında amirlik yapmak ve bu olumsuz gidişteki ağır sorumlulukta yer almak beni endişeye sevk etmektedir.” Deyip istifa eden Tunceli Emniyet Müdürü övülecek demokratik bir tavır sergilemiş demokrasilerde istifa gibi bir vicdan kurumunun var olduğunu hatırlatmıştır.
Toplumu rahatsız eden ciddi yolsuzluk ve rüşvet iddiaları örtülmek dolayısıyla yüce divan ve yargı yolu kapatılmak istenmektedir. Bu sakat uygulama sadece sistemi sarsmakla kalmayıp kamu vicdanını yaralayıp güven bunalımı yaratmaktadır. Bu ülkede sadece fakir ve güçsüzler hesap verir anlayışını yerleştirmek “üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü” gerçekleştireceğiz iddiasıyla iktidara gelen bir partiye yakışmamıştır.
Ülkemiz zor günler geçirmektedir. Siyasilerimizin meydanlardaki söyledikleri vatandaşın gündemiyle uyuşmamaktadır. Yaşanan ve yaşanacak büyük zorluklar siyasilerimizi devlet çizgisinde buluşturmalıdır.
Türkiye’yi Kuzey Kore gibi kapalı rejimlerle kıyas etmek demokrasiye inançsızlıktır. Orada da yolsuzluk ve rüşvet olayları olur ama duyulmaz çünkü o rejimin karakteri odur.
Bizde twitter mivitter yasaklansa da bu millet demokrasisinden vazgeçmeyecektir. İsmet Paşa’nın dediği gibi “bir memlekette namus erbabı la’akal namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket için kurtuluş yoktur.”
Evet demokrasi namussuzluğunda olduğu, ama namuslu insanların çoğunlukta bulunduğu bir rejimin adıdır.
Fezleke kaçırıldı ama lekesi kaçıranların üzerinde kaldı…