Amasya İtimat

FACEBOOK DE ve AYNAYA BAK!

0
1009
ESKİ YAZILAR
Ben demiyorum ki geçmişte ne yazdımsa, bunları günü saati gelince topla topla önüme koy. Aklımdan geçeni dahi tahmin ediyor.
Fesubhanallah!
FACEBOOK DE ve AYNAYA BAK!
Nasıl olduysa belki şuursuzca bir cümle kurunca rahmetlik İhsan amcam; “öyle deme” dedi. “Çok az kaldık” dedi.
Ve bir gün o da bırakıp gitti…
İzmir’de uzandı yatıyor…
Bizim oralarda her işe burnunu sokana “yalak” dediklerini sanıyorum. Yani “çeñezek” veya “boşboğaz” demek oluyor. “Çatlak” dense yeridir.
Değilse eğer, düzeltene “yalak veya çatlak” yerine geçen kelimeyi yerli yerine koyana minnettar kalırım.
Ben de ömrümün sonunda bu tarife uygun insanlardan biri olmaya adayım. Hatta ta kendisiyim. Çünkü yaş kemale erince “korku veya kim ne der veya kimseyi üzmeyeyim” davranışları düşünceleri hal ve hareketleri insanı bir celsede boşuyor. Amiyane tabirle, sap gibi ortada bırakıyor.
Sayın İbrahim Kahveci’nin dediği gibi toplum tamamen “taban sınıf” olmuş ve yerlerde sürünüyor.
Batılı insanlar son yüz seneden beri “düşünceyi” bilgiden ve bilgisizlikten tamamen ayırıyor.
“Düşünceyi bilgi olarak dayatmıyor.”
Düşünce bilgi halini almışsa biz doğulu toplumlar hep bir ağızdan reddiye düzüyoruz evvela, ama onu eninde sonunda mecbur kalarak kabul ediyoruz.
Batılı toplumlar çok okuyor.
Okul sadece çatılı pencereli sıralı masalı mekanlardan ibaret değildir.
Okul okumaktır.
Okul dinlemektir.
Okul düşünceye saygı duymaktır.
Okul bilgi düzeyi yüksek insanlardan faydalanmaktır.
Okul insanlıktır.
Okul muhabbettir.
Nihayet;
Okul, taraflı şekilde kendi düşüncesini mecbur kılarak her ne kadar dayatırsa dayatsın, her ne denli yanlışa tevessül ederse etsin, bir gün yolunu adalete bilgiye doğruya hakkaniyete vicdanın sesine doğru çevirecektir.
İyilik hakkaniyet adalet ve hukuk mağlup olmaz. Yüce Tanrı’ya hastır. Yüce Tanrı da mağlup olmaz. Bu sıfatlar özünde ona aittir.
Batılı bugün düşünce olarak ileri düzeydedir; bilgi olarak da çok çok ileri seviyededir; doğu toplumları ile aralarındaki mesafe Kafdağı kadar uzaktadır; asla varıp yetişmeye müsaade etmez, etmiyor…
Doğu toplumları ise öyle ya da böyle; tarikatla, barikatla, cemaatla, savaşla, zulümle, talimatla ve emirle bütün dünyalık işlerin tamam olacağını zannediyorlar. Oysa güneşin aydınlığında karanlığa gömülüp gidiyorlar ve aydınlığın göbeğinde kendilerini kandırıyorlar.
Karanlıkta el yordamıyla iş çevirmekten yorgun düşmüşler.
Yeri değil ama Arap milletinin elinden petrolü alın bakalım; geride ne kalıyor?
Kaç senedir Afganistan savaşıyor. Bugün de idari sistem belirsiz kimsesiz ve sahipsiz; ölüm ve dahi zulüm kol geziyor.
Sonra!
Batılı bugünkü seviyeye hep çalarak mı geldi?
Üretmedi mi?
Motoru bir Arap buldu arabayı tasarladı üretim bandını icat etti de batılı silah zoruyla elinden mi aldı?
Hayır!
Batılı görevini biliyor.
Batılı okuyor.
Gerekirse yıllarca okuyor araştırıyor inceliyor.
İcad ediyor.
Senin aklına gelmeyeni buluyor.
Sonra seni köle yapıyor.
Borç veriyor ve yıllarca emrine amade kılıyor.
Borç alan emir alır.
Borç veren seni her gördüğünde surat yapar.
Seni adam yerine koymaz.
Hasılı batılı üretmeyi seviyor.
Fakat doğu insanıyla üretme konusunda yüz senedir yan yana dahi gelmez; gelmiyor.
Siyaset ve kuramsal küresel düşünce, normal insanlardan ayrıdır, istisnadır; istisnalar kaideyi bozmaz.
Pekala!
Nereden geliyor bu düşünme okuma bilme bilgiye ulaşma becerisi batı toplumlarında?
Hemen söyleyeyim:
Batılılar düşüncenin insana kattığı değeri Cicero’dan ve Platon’dan ve diğer düşünürlerden öğrenmişler.
Doğu toplumlarının vaktinde itip kaktığı İbn Rüşt’ten ve Farabi’den öğrenmişler.
İdrisi’yi tanımışlar.
Çünkü bilim insanına düşünüre filozofa kıymet vermişler…
Kökeni araştırılınca fehmine varmışlar ki düşünce yalın haliyle bilgi değildir; herkes tarafından kabul görmez.
Ama bilgi değişmez!
Herkesçe kabul görür.
Mali’nin ağır ameliyatından sonra asla bir daha kelam etmem sanıyordum. Fakat, dünya işte. İnsan düşüncelerini eskiden olduğu gibi kürsüden ifade edemiyor bugün. Bunun için çeşitli barikatlar kurmuşlar. Birileri de çıkmış yazmaya başlamışlar. Ben de onlardan biri olmak istedim fakat nedense aradan geçen yıllar sonunda bir gizli ses bana; “boş ver” talimatı verdi.
Boş verdim.
Hayatın sonu kupkuru bir çukur!..
O çukuru düşünmek daha elzem bence!..
Enver Seyhan

Yorum Ekle