Toplumsal düşünen her kişi ikamet ettiği beldenin ya da bölge nüfusunun artmasını ister. Çünkü bir yerde ne kadar çok insan yaşarsa sosyal paylaşım o kadar çok olur. Bir başka ifadeyle insanların hayat idamesi için en geçerli emtia olan para, insanların yoğun olduğu ortamlarda daha çok bulunur daha çok çoğalır.
Paylaşım paranın bulunduğu yerde konuşulacak konudur. Eğer bir memlekette para yoksa o memlekette paylaşım çabası olması boşunadır.
Taşova genelindeki nüfusumuz bir önceki yıla göre 681 kişi azalmış. Nüfusun azalması veya azalma temayülünde olması geçim sıkıntısının ya da istihdam eksikliği olduğunun en belirgin göstergesidir.
Evet, bir memlekette nüfus azalıyorsa o memlekette başta; yönetim sorunu vardır. İkinci olarak yatırım sorunu vardır, üçüncü olarak güven sorunu vardır, dördüncü olarak da; eldeki sermayeyi ya kolay kazanma alanına kanalize etme ya da ahmakça eritme pintiliği vardır. Bunları bir bir irdeleyecek değiliz. Şu kesin ki; Taşova’mızda bu bölgeye yetecek ve artacak kadar sermaye var. Ama bu sermayeyi Taşova adına ve Taşova için değerlendirecek gerekli organize yok Burada dönen sermaye sürekli olarak ilçe dışına kaymakta olduğunu görmemek için biraz kör olmak gerek. Bu bölgedeki sermayeyi bu bölgeyi yönetenler, kafalarını bu sermayeyi dışarı kaydırmamak uğruna yormalıdır.
Bir memleketi yönetmek; toplantılarda uyuklamak, törenlerde boy göstermek, eldeki imkânı peşkeş çekerek medyada şov yapmak, halktan kaçarak halkın sorununu çözdüğünü zannetme ahmaklığına düşmekle olmaz.
Yönetici; iş yapan değildir. İş yönetendir. Bilgili, birikimli, becerikli, basiretli, birleştirici ekip kuran ve kurduğu bu ekibe sonuna kadar güvenen, yetki veren ve onu her an takip ve kontrol edendir. Ona rehberlik eden, sürekli istişare eden ama farklı fikirleri kendi basiretiyle birleştirip faydalı eserler üreten adamdır.
Yöneticilerimiz bu söylediklerimizi önce önemsemeyecekler biliyoruz. Sonra gülecekler, onu da biliyoruz. Sonra kıskanacaklar onu da biliyoruz. Ama değerli okuyucularımız; en sonunda da yenilecekler… Onu da biliyoruz.
Bir diğer yaklaşım da şu. Eğer bir memlekette nüfus çoğalırsa, çoğalan nüfustan en çok payı kim alır sorusuna cevabı birlikte arayalım.
İlk aklıma gelenler;
Marketçiler, lokantacılar, berberler, beyaz eşya satıcıları, yakacak satıcıları, eczacılar, konfeksiyoncular, nalburlar, müteahhitler ve tabi ki bunlara bağlı olan çalışıcılar, dolayısıyla üreticiler.
Bakınız; kazanmayan kimse yok.
Öyleyse ey yöneticiler! Lütfen artık mesainizi ve kafanızı biraz da bu yola yorunuz.
Aksi takdirde bir şairin dediği gibi;
“Zulmetmeye elde ahali kalmayacak”
Yani şovunuzu izleyecek kimse kalmayacak.