İnsan duyan, hisseden, araç – gereç yapan, yaptıklarını geliştiren akıllı bir varlıktır. Duyularımız neticesinde algıladıklarımızı akılla düşünür ve sürekli yeni bilgiler ediniriz. Edindiğimiz her bilgi bizim duygularımızı da etkiler, insanlara, doğaya bakış açımız her an sürekli değişir. Bu değişme iki yönlü olur, eğer güzel nesneler görür, iyi insanlarla birlikte olursak, çalışkan olur, görevlerimizi zamanında doğru yaparsak, sosyal, ekonomik, sağlık… gibi her türlü yaşam koşullarımız iyi olur. Bu durumda, gelişmemiz iyiye doğru olur. Eğer, bu koşullarımız iyi değilse, gelişmemiz kötü yönde olur…
X. Yüzyılda yaşamış, Büyük Türk – İslam Filozofu Farabi, El -Medinetü’l Fâzıla isimli kitabında bakın neler söylüyor:
“Hayır, nasıl arzu ve iradeyle elde edilirse, kötülük de arzu ve iradeyle elde edilir. “
“Sakinlerinin -ancak saadete erişmek maksadıyla- kurulan her toplulukta fazıl (medeni) bir topluluk sayılır. Onun içindir ki, bütün şehirleri -saadete erişmek maksadıyla el ele vererek- çalışan bir millet de fâzıl bir millettir; bütün milletleri, saadete ulaşmak maksadıyla elbirliğiyle çalışan bir dünya da fâzıl bir dünya olur. “
“Fâzıl şehir tam sıhhatte bir vücuda benzer.” Yaşadığımız kenti her yönüyle; bayındır, sağlıklı, iyi, güzel, temiz… yaşanabilir hale getirmek genellikle kendi ellerimizdedir.”
İnsan sürekli iyiye, güzele, doğruya yönelmeli, kötülüklerden, çirkinliklerden… sakınmalı, yaşlılıkta rahat etmek için, bilhassa gençliğinde çok çalışmalı. Yaşlılar da gençlere iyi bir öğretmen gibi iyi örnek olmalı… Bazen bakıyorum, insanlar vakitlerini o kadar gereksiz – boşa harcıyorlar ki, Farabi’ye göre; insanları boş, tembel gezen bir toplumda; ailenin, kentin veya ülkenin medeni olması mümkün değildir.
İnsan, isterse her zaman yapacak bir iş bulabilir. Örneğin, evinin önünde bulunan küçük bir bahçeyi çiçeklerle, ağaçlarla donatabilir. Kendisinden küçüklerin eğitimine katkıda bulunabilir, kitap okur, yazar, müzikle uğraşır, resim yapar, bir dernek veya vakıfta topluma yararlı işlerde çalışabilir… Japonların ilerlemelerinin en önemli nedeni her yaşta insanların bir işle meşgul olmalarıymış… Japonya’da yaşlılar en çok bahçe düzenleme sanatını ve torunlarını doğada, tarihi yerlerde gezdirmek, ekip biçmeyi, bitkilerin gelişimini, güzelliklerini, doğa sevgisini öğretmek ve onlara bildikleri konularda öğretmenlik yapmakla meşgullermiş. Böylece, ülkelerini güzelleştiriyor ve çocukların eğitimine katkıda bulunuyorlarmış…
Bilgilerimizi sürekli geliştirirken, duygularımız da kendiliğinden gelişir, ancak, bu gelişmenin daha bilinçli olabilmesi için; resimden, müzikten, güzel söz söylemekten, güzel yazı yazmaktan, edebiyattan sanattan … hoşlanan ince ruhlu – sanatkâr ruhlu insanlar da yetiştirmeliyiz…
Farabi’nin bin atmış yıl önce belirttiği Fâzıl ( Medeni) şehir; insanı kâmil dediğimiz; birbirini seven, birbirine saygılı, yüksek sanat ve zanaat sahibi, kendi emeğiyle geçinebilen, birbirine yardımcı olan, üstün nitelikli insanlar yetiştirmekle mümkün olur…
Temiz giyinmiş, sağlıklı, iyi bir eğitim olanağına sahip bir çocuğu gördüğünüzde mutlu oluyor; doğru dürüst giysisi bile olmayan, yoksulluk içerisinde bulunan bir çocuğu gördüğünüz zaman da yüreğiniz hüzünleniyorsa; ve o çocuğun da diğer çocuk gibi daha iyi yetişmesi, daha iyi koşullarda yaşaması için üzerinize düşen görevi doğru yapıyorsanız; siz medeni bir şehre lâyık iyi bir insansınız demektir.
Aynı şekilde; çevresi bereketli ürünlerle dolu bir bağın – bahçenin, tarlanın yanı başında; bakımsız – tarumar bir halde boş duran bir arazi parçasını gördüğünüzde; yüreğiniz burkuluyorsa, bu arazinin verimlî hale gelmesi için üzerinize düşen görevi yerine getiriyorsanız veya sahip olduğunuz bir işletmeyi en verimli şekilde işletiyorsanız, sizler fâzıl şehrin değerli bir üyesi sayılırsınız.
Gördüğünüz bir çiçeği, gördüğünüz bir ağacı, şml şırıl akan bir suyun verdiği hazzı yüreğinizde hissediyorsanız ve bu güzellikleri, nimetleri bize veren Yaratan’a saygı duyuyor, O’nun yarattıklarının değerim biliyor, koruyor ve seviyorsanız, sizin duygularınız gelişmiş demektir…
İnsanın bilgilerinin, aklının gelişmesi ile birlikte, uyum içerisinde duygulan da gelişiyorsa, kanıma göre o insan iyi insan olur. Gerekli eğitimi almış duygulu insan; sevgi dolu olduğu gibi, sanatkar ruhlu, sorumluluk duygusu ve ödev bilinci de gelişmiş insandır.
Bir şehirde, yaşayan insanların çoğu; aynı şekilde iyi insanlardan oluşuyorsa o şehirde insanlar mutlu yaşarlar.. .Şehirleri saadet içerisinde bulunan ülkede de saadet olur, ülkeleri saadet içersinde olan bir dünyada da insanlar mesut yaşarlar…
Hoşçakalın