Enver Seyhan
Ben de bir korku içine düşmüşüm salgın döneminde demek ki! korku ve vehim! korku muhtelif olabilir: sel yel felaket hastalık ölüm zulüm kıyamet! zaten salgın ölümcül hastalık demek. bugün düşününce olup bitenleri… en çok satış yapan mamül büñek oldu. herkes burnuna ağzına maske bağladı. korkunun adı ölüm! insan elbette şu üç günlük dünyada tertemiz nefes alarak yaşamak istiyor. sağlıklı olmak istiyor. dört dörtlük bir hayat yaşamak şans nihayet! gelip dibine oturuyor. komplo teorilerine de kulak asmadan olmuyor!
ES
29 Mart 2020
Dünyanın Sonu mu
Keşifler
İcatlar
Savaşlar
Felaketler
Afetler
Patronlar
İşler
İşçiler
Şımarıklar
Ekabirler
Kodamanlar
Fakirler
Hali yamanlar
Ah rengarenk çiçek açmış güzel zamanlar
Söyleyin bana söyleyin dünyaya kazık kakanlar
doğduğum topraklara dair tarihe mi uzansam, kainatın sırlarına mı dokunsam diye düşünürken, üst üste yığılmış evrakların ve defterlerin altını üstüne getirirken, uzun zaman önce yaptığım bir çalışmayla göz göze geldim. ellerine dokundum, henüz taptaze ve capcanlı. niçin ve kimi bekliyor? durdum, oturdum, sordum ama korkuyor, o da korkuyor…
Antonio Garcia Martinez:
adamın adını buraya niçin kaydetmişim diye aklımdan geçirirken hikayesini de yazmış olduğumu gördüm. “martinez, facebook’un eski üretim müdürlerinden biri iken silikon vadisinin sırlarını yüklenip kendisi de sır olup işinden ayrılıyor.”
seattle şehrinin yakınlarındaki bir adadan arazi satın alıyor. adanın adı Orcas. arazisinde yeni bir yaşama başlıyor. hatta kendisi gibi silikon vadisinden kaçan birçok insandan da söz ediyor. bu insanların ortak yanı “gelecek korkusu!”
BBC’ye verdiği bir demeçte diyor ki:
“inanın gelecekten geliyorum. san francisco adlı zaman makinasından henüz çıktım. dünyanın gelecek beş on yıl içerisinde neye benzeyeceğini gördüm. şu an size inanılmaz gibi gelen şeyler, çok yakında gerçek olacak!”
devam ediyor:
“siyaset ile teknoloji arasında ciddi bir yarış söz konusu. şu sıra teknoloji açık ara önde gidiyor. teknolojik gelişmelerin sonunda çok sayıda insan işini kaybedecek. bu durumun önüne geçip meydana gelebilecek sefaleti önlemeye yönelik sosyal politikalara dair ise hiçbir gayret yok.”
“sadece abd’de üç yüz milyon silah var. bu da neredeyse, şahıs başına bir silah düşüyor demek…”
yazdıklarımın sağlaması olması babında internet ekranına döndüm ve dönüp dolaştığım sayfalarda Dostoyevski’nin bir sözüne rastladım:
“her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık. fazlasıyla şuurlu olmak, fazla şuurun her türlüsü hastalıktır.”
benim gibi yarım akıllı birisinin çıkıp Dostoyevski’ye laf edecek yeri yok. ancak işte, dünyanın hali ortada. anladıkça kaçmak veya inzivaya çekilmek gibi bir hal gelip insanın yüreğine oturuyor. iskenderiye’de yahudi alimlerin niçin inzivaya çekildikleri fikri sorusu sorgusu aklımdan birbirini kovalarcasına hızla geçiyor, sonra Ahmet Yesevi’yi düşünüyorum. İmam-ı Azam’ı hatırlıyorum ve gülümsüyorum…
çekya’nın praque kentinde çok lüks imkanlara sahip alışılmışın haricinde bir sığınak inşa edilmiş durumda. yer altına aklınıza, hayalinize ne geliyorsa hepsi yerleştirilmiş. tesis evvelinde 1984 yılında askeri sığınak olarak inşa edilmiş.
tesis on sene boyunca kendine kafi gelecek düzeyde tanzim edilmiş olup elektrik tesisatından diğer her türlü altyapısına kadar hazır hale getirilmiş.
küresel salgın, hastalık, bombalama, meteor düşmesi gibi aklınızdan hangi felaket senaryosu geçiyorsa onlara cevap verecek nitelikte hazır ve nazır şekilde kurulmuş.
ingiliz basını silikon vadisindeki teknoloji milyonerlerinin muhtemel afetlere ve felaketlere karşı tedbir almak için çalıştıklarını, çare aradıklarını, hazırlandıklarını haber yaptı. bu haber Türk medyasında da yer aldı.
abd’nin kansas eyaletindeki sığınak da bu felaket senaryolarının bir ürünü olarak inşa ediliyor. milyon dolarlara alıcı buluyor. sığınaktaki duvarların eni üç metre. nükleer, biyolojik, kimyasal saldırılara ve tehditlere karşı mukavemet gösterecek minvalde inşa edilmiş sığınak. iç savaş, ekonomik kriz, fırtına, tayfun, hortum, kıtlık, terör, güneş patlamaları gibi afetler de bu düşünce içinde.
norveç’in svalbard tahıl ambarı ise başka bir yazının konusu olacak kadar gizemli ve esrarengiz!
Linkedln’in kurucu ortağı reid hoffman da yeni zelanda’da inşa edilen lüks barınaklardan edinmiş. deniz altındaki barınaklar korku krizini yönetmek üzere tasarlanmış ve inşa edilmiş. iklimsel değişiklikler, siyasi ve sosyal olaylara karşı milyarder ve milyoner kesim kendine bir medet arıyor, garanti ve himaye arıyor.
endişe ve korku tavan yapmış durumda. yeni zelanda’daki barınağa ateşli ve ateşli olmayan silahlar da depolanıyor.
korkulan tehdidin ne olduğu konusu kesin ve net olarak belli değil. kaçış! kötülüğü tasarlayanlar kötülükten kaçmak istiyorlar.
dünyan ekonomik düzeninin altüst olması durumunda, ekonomik yapıda meydana gelebilecek değişimler sonunda zenginlerle yoksullar arasında baş gösterebilecek mücadeleye karşı tedbir olarak da sığınak ve barınakların inşa edildiği yazılıyor.
bütün bu yazdıklarımı çok önceden birkaç sene önceden hazırlamışım ve bir kenara koymuşum.
ah yalan dünya!
bağrında gezen, çalışan, yaşayan insanın ömrü nihayet buluyor, istese de, istemese de.
kaçış nereye?
aslında üç aydan beri dünyanın en gelişmiş yerlerini vuran salgının cevabını yukarıdaki analizde görebiliyorum.
milyonerler!
misyonerler!
siyasiler!
gizemli ve gizli adamlar!
ya bir şey biliyorsunuz veya bir şeyleri planlıyorsunuz. ama kaçış yok!
ekmeği adil şekilde paylaşmak zorundasınız. artık geldi ve bitti. tıkandı.