1972 yılında İsveç’in Stockholm kentinde Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda, 5 Haziran Dünya Çevre Günü ilan edildi. Her yıl farklı temaların işlendiği “günün” bu yıl ki sloganı “Yeşil Ekonomi; Siz Dahil misiniz?” Olarak belirlendi.
5 Haziran Dünya Çevre Günü duyurulalı 40 yıl oldu. 1972 yılından 2012 yılına kadar kutlamalarla, uyarılarla geçen kırk yıl, artık kutlamalarla değil, mücadeleler ile geçecektir. Çünkü çevre ile ilgili yasa değişiklikleri ve uygulamalar, yaşlı gezegenimizi felaket sınırına götürüyor.
Üzerinde yaşadığımız yurdumuza, dünyamıza karşı sorumluluklarımız var. Özellikle okuma olanağından yararlanmış insanlara büyük sorumluluk düşüyor. Tembellik yapmak ve sorumluluktan kaçma hakkımız yok. Bu nedenle çevre sorunlarıyla da doğru olanın yanında yer almak sorumluluğu taşımaktayız.
Konu ile ilgili açıklamalarda, su sorunu öne çıkıyor. Yüzyılımız su savaşları tehlikesi yaşayacak. Bu nedenle dünyayı yönetenlerin, insanı ve doğayı korumaya yönelik somut adımlar atması gerekiyor. Bireylerin de yaşam biçimini değiştirmesi gerekiyor.
Ülkemizde çevreye yönelik yeni sorunlar yaşıyoruz. Türkiye’nin su kaynaklı sorunlarından biri de HES’ler. Özellikle Karadeniz bölgesinde yoğunlaşan ve mahkeme kararlarına karşın uygulanmak istenen HES projelerine yöre halkının en başından beri gösterdiği direniş güvenlik güçlerinin sert müdahaleleri ile sonuçlanıyor. HES sorunu sadece çevre değil, toplumsal açıdan da bir tartışma konusu. Sinop-Gerze’de termik santrale, Akkuyu’da nükleer santrale karşı halkın tepkisi de her geçen gün artıyor. Ancak hükümet artık bütün dünyanın vazgeçmeye başladığı termik ve nükleer santrallerden vazgeçecek gibi görünmüyor. Üstelik 2023’e kadar 23 santralin hedeflendiği açıklanıyor. Bunun ne anlama geldiğini mutlaka tartışmalıyız. Bu büyük tehlikenin önlenmesi gerekiyor.
Dünya Çevre Günü’nde çevre örgütleri ve meslek odaları açıklamalar yaptı. TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu’nun açıklamasını sizlerle paylaşmak istiyorum:
MMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu:
Ekosistemimizin akciğerleri ormanların talanı, 2B arazilerinin satışı, yaşam kaynağı sularımızın kirletilmesi, enerji projeleri ile havzalara müdahale edilmesi, tarım alanlarının, meraların, kıyıların yapılaşmaya açılması, yeraltı ve yerüstü yaşam unsurlarının talanı, ülkemizdeki bu kontrolsüz gidişin göstergeleridir. Doğamız ekonomiye feda edilmektedir. Aynı süreçten tarihi çevremiz ve kültürel değerlerimiz de etkilenmekte, giderek değersizleştirilerek yok edilmektedir. Kentsel çevremiz birbirinin tekrarı “steril” proje alanlarına dönüştürülmekte, mahallelerimiz, sokaklarımız, bakkalımız… Ekonominin çarklarında ezilmektedir.
Bilim insanlarının, ekosistemde geri dönülemez bir noktaya doğru gittiğimizi işaret ettiği bu dönemde, havasına, suyuna, toprağına, ormanlarına, kıyılarına, kentlerine tüm canlıların yaşam alanlarına sahip çıkanların, 5 Haziran Dünya Çevre Gününü, çevre sorunları konusunda farkındalığın yaratılması, ikiyüzlü çevre politikalarının teşhiri için bir fırsat olarak değerlendirmesi gerekliliğini kamuoyuyla ve basınla paylaşıyorum.
Sorunların çözümü için el ele, omuz omuza mücadele etmemiz dileğiyle hoş ve esen kalınız.