Yılların getirdiği alışkanlık olsa gerek, yine sabahın ilk ışıklarıyla ayaktayım. Televizyonu açtım. Haberlerde Samsun’da vukuu bulan 5 ölümlü bir trafik kazasında hayatını kaybedenleri sayan spikerin ağzından Şaban Paskap ismini duyduğumda önce inanmak istemedim.. İsim benzerliğidir diye düşündüm, fakat PASKAP soyadı çok nadir olduğundan, hemen telefona sarıldım…
Amasya Ticaret Meslek Lisesi Müdürü kadim dostum Hasan Şahin’i aradım.. “Haber doğru mu? Müdürüm ..” dediğimde…
“Evet, Amasya Devlet Hastanesi önünde Şaban beyin cenazesini bekliyoruz… ” diye ağlamaklı bir ses tonu ile bana güçlükle cevap veriyordu….
İnanmak bile istemiyordum.. Fakat dostumu kaybettiğim bir gerçekti. Herkes tarafından sevilen, arkadaşlarının her işine koşturan bu güzel dostumun bizden kopuşunu ise bir türlü kabullenemiyordum. Amasya’ya doğru yola koyulmuştum bile….
Toptepe yokuşunda, radyoda çalan bir türkü; benim iyiden iyiye hüzne garkediyor, gözyaşlarımı yolda geçen araçlardan gizlemeye çalışıyordum…
“DOST DOST DİYE NİCE NİCESİNE SARILDIM…
BENİM SADIK YARİM KARA TOPRAKTIR……”
Bu türküyü her karşılaşmamızda bana sarılarak, söyleyen Şaban kardeşim artık yoktu… Amasya Ticaret Meslek Lisesine gittiğimde artık bana kim onun gibi sarılacak ve bu türküyü mırıldanacak şimdi… Hiç kimse, biliyorum… Artık o gittiğim okulda olmayacak ve makamı boş kalacaktı…
Artık kimse bana zümrem demeyecek…….
Kimse bende “Gold mu? Gold mu? ” diye sigara istemeyecek…
Kimse, bana Aşık Veysel’i artık hatırlatmayacak…
Kızıma bile “Civciv hoş geldin ” diyen olmayacak…
Evet, Amasya Ticaret Meslek Lisesine uğradığımda can dostum Şaban’ımı artık göremeyeceğim… Gözlerim ise çaresizce hep onu arayacak….
Amasya’ya vardığımda, şok olmuş bir vaziyette eski dostları olarak, okul idareci-öğretmenleri, Zeki Soyal, İdris Sayar, Mustafa Taşdelen gibi benim için çok değer ifade eden dostlarımla Şaban Paskap kardeşimi sonsuzluğa doğru yolcu ettik.. Mekanın Cennet olsun… Şabanım…..
Bu olaydan bir hafta sonra yine Vadide Şairlerin buluşmasına tanıklık için Taşova’da soluğu almıştım.. Mahalleye vardığımda ise matem havası beni iyiden iyiye kuşku içinde bırakmıştı… Ne oldu ? diye komşulara sorduğumda… “Tekkeli Ayşe Teyzen vefat etti” diye cevap verdiler…
Sessiz, sakin ve hatırının sorulmasıyla bile mutlu olabilen mahallemizin Tekkelü Ayşe Teyzesi artık yoktu… Anamın can yoldaşlarından birisi daha mahalleye elveda demişti…
Mahallemizin geride kalan yaşlıları ise kaç kişi kaldık diye parmak hesabı yapıyorlardı…
Bende “Ölüm yaş dinler mi? Ramazan, Şahin, Engin, Ali, Ahmet Taş, Şaban Paskap çok mu yaşlıydı ki?” diyordum… Kendi kendime…
Hafta içinde özel kornası (DALİ DALİ) ile Taşova’da anılan ve çok sevilen Sonusalı ALİ CANLI ve Andıranlı BEKİR YILDIRIM (Kireçci Bekir Emmi) ağabeyimizin de vefatını ise büyük bir üzüntü içerisinde öğrenmiştim..
Bu iki Cumartesi üst üste yaşadığım acıları birazcık olsun azaltmak ve kendimi toplamak için; NACİ KONYAR, AYDIN ZEKAİ KIYMET ağabeyler, AHMET GÜNAYDIN VE TEVFİK ÖZTÜRK kardeşlerimle birlikte BOROBAY’daki Vadi esintisinde ferahlamak için yola koyulduk…
ÖMER AGAM (CELEP), ALİ RIZA ATASOY, FESİH AKTAŞ, BEDRETTİN GÜREŞ VE DURSUN ELMAS GİBİ NİCE ŞİİR DOSTLARININ OKUDUĞU ŞİİRLER DE TESELLİ BULUYOR YENİ DOSTLUKLUKLARA DA YELKEN AÇIYORDUK…
Yeni dostlarımızla seneye değil en yakın zamanda buluşmak dileğiyle vedalaşıyor, bizde Taşova’ya doğru rotamızı çeviriyorduk…
Akşam olduğunda ise, yanan semaverde tüten dumanla birlikte bütün sıkıntılarımı gökyüzüne savurmaya çalışıyor, yüreğimdeki yangını ise, demli bir semaver çayının tadıyla söndürüyordum..
DOST DOST DİYE ÇIKTIĞIMIZ BU YOLDA…
DOSTLUKLARIN KALICI OLMASI DİLEĞİYLE…
DOSTÇA KALIN……..