Amasya İtimat

DİN VE AHLAK BÜTÜNLÜĞÜ

0
446

HASAN APAYDIN –İLAHİYATÇI-PALEOĞRAFYA BİLİM UZMANI

Dinin tarihi insanlık tarihiyle yaşıttır. Bildiğimiz ve inandığımız gibi ilk insan olan Hz. Adem aynı zamanda ilk peygamberdir. Buna paralel olarak ahlakın tarihi de dinin tarihiyle aynıdır. Çünkü bütün dinlerin en önemli emirlerinin başında ahlaki ilkeler gelmektedir. Bu durum hiçbir zaman değişmemiştir. Bilindiği gibi ahlaki ilkeler evrensel olduğu için zaman ve mekan kaydı olmaksızın her zaman ve her yerde geçerliliğini korumuştur. Aklı başında olan hiçbir insan bunun aksini iddia etmez.
Din ve ahlak birlikteliği tarihin seyri içinde inişli ve çıkışlı bir durum arz etmiştir. Ama asıl olan et ve tırnak gibi bu ikisinin ayrılmaz bütünlüğüdür. Her şeyi kendi çıkarlarına uygun hale getirmeyi iyi bilen insanoğlu zaman ve mekâna göre hareket ederek bu bütünlüğü bozmuştur. Bazen dindar, bazen ahlaklı, bazen hem dindar hem ahlaklı, bazen de ikisini de terk edebilmiştir. Bizim bildiğimize göre ahlakın kaynağı din, dinin kaynağı da vahiydir. Yani din ve ahlakın kaynağı müteal (aşkın) olan yüce yaratıcıdır. Bu sebeple dini ve ahlaki ilkeler evrensel ve zaman üstüdür. Bunun için din ve ahlak bütünlüğü bozulamaz. Bozulduğu zaman iki yarımdan bir bütün elde edilemez. Kısaca ahlaksız din, dinsiz ahlak olmaz. Ben yaptım oldu diyenler sadece kendini kandırırlar.
Dinin gönderiliş amacı Allah’ın dünyayı emanet ettiği insanın hayatını kolaylaştırmak ve ona yol haritası vermek içindir. Aynen karayollarına konulan trafik işaretleri de böyledir. Karayollarına konulan binlerce işaret trafiği zorlaştırmak için değil, kolaylaştırmak içindir. Dini ve ahlaki ilkeler de böyle anlaşılmalıdır. İnsanoğlu dini ve ahlaki ilkelere uyarsa hayat yürüyüşü kolaylaşacaktır. Kendi dinimize baktığımız zaman bunu kolayca görebiliriz. Bildiğimiz gibi Kur’an’ın 23 yıllık nüzul süreci vardır. Bunun 13 yılı Mekke’dedir. Kur’an’da bulunan ayetlerin yarıdan fazlası Mekke’de nazil olmuştur. Mekke de nazil olan ayetlerin içeriklerine baktığımız zaman çok büyük oranda iman ve ahlak konuları işlenmiştir. İbadetler ve ahkamla ilgili ayetler büyük oranda Medenidir. Bu da bize ahlakın ne derece önemli olduğunu gösteriyor. Gerçi şunu da biliyoruz ki ibadetlerin emredilmesindeki nihai hikmet yine ahlaka yardımcı olmaktır. Ankebut suresi 45.ayette İslam’ın en önemli ibadeti olarak görülen namazla ilgili olarak “Muhakkak ki namaz kötülüklerden alıkoyar” buyrularak bu gerçek dile getirilir. Yine kurban ibadeti ile ilgili olarak Hac suresi 37. Ayette “Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşmaz. O’na ulaşacak olan sizin takvanızdır” buyrularak bu gerçeğe işaret edilir. Yani ibadetlerin emredilmesindeki en önemli hikmetlerden biri de bizi Allah’a kullukla beraber iyi ahlaklı birer insan olmamızı sağlamaktır.
Bütün bunlar inkar edilemez apaçık hakikatler iken insanımızın çoğu ahlakı dinden koparıp ahlaksız dindarlık üretmeye başladılar. Dine ve ahlaka uymak yerine dini ve ahlakı kendilerine uydurma uyanıklığına kalkıştılar. Çünkü dine ve ahlaka uymak zor ve nefse ağır geliyor, ama dinsiz de olunmuyor. İşte bu durumda herkes kendi nevi-i şahsına münhasır dindarlığını üretti. Ama bunun hakikatle çokta ilgisi yok. Sonuç olarak ahlaksız ve kendine özgü dindarlığın hayrını görende pek yok. İnanmayan akşam ulusal televizyon kanallarının haberlerine baksın. Basit bir park etme yüzünden komşusunu öldüren sözde Müslüman, her türlü hırsızlık ve yolsuzluk yapan sözde Müslüman, meyhaneleri işleten ve gidenler sözde Müslüman, her türlü kul hakkına girenler sözde Müslüman, devlete ve millete her türlü zararı verenler sözde Müslüman. Burada sayamadığımız ve yazamadığımız her türlü ahlaksızlığı yapanlar kendilerini Müslüman olarak görüyorlar. Gerçek İslam barış ve esenlik olduğuna göre problem dinde değil, dine uymayıp dini kendine uydurmaya çalışan, kendini akıllı ve uyanık zannedip dini kullanan tiplerdir. Dünya ve ahiret saadetini elde etmenin yolu din ve ahlak bütünlüğünü sağlamaktan geçiyor. Selam hidayete tabi olanlara olsun.

Yorum Ekle